Ulusal Uzlaşma Faaliyetlerine Dair Görüşler
Geniş Yankı Buldu
Fethullah Gülen'in hoşgörü ve uzlaşma yönündeki düşüncelerinin, çok sayıda yayınlanmış eseri bulunan bir yazar olarak onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının çeşitli etkinlikleri vasıtasıyla da, kamuoyunda geniş bir yankı bulduğuna şahit olunmaktadır.
Görüşler
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
'Bir buçuk saat içinde anlamlı anlar yaşadık, ibretli, ders dolu bir geceydi. Tarihimizin derinliklerinden gelen direktifleri hatırladık. Hoca Ahmet Yeseviler'i, Hacı Bektaş-ı Velileri hatırladık. Bunlar bizim büyük medeniyetimizin mimarlarıdır. Hep barış içinde yaşamayı, birlikte, beraberlikte olmayı bize tavsiye etmişlerdir.
Büyük Atatürk'ün yurtta barış cihanda barış vecizesiyle geçen 74 senede içte dışta, barışta yaşamayı başardık. Bu ülkenin insanları hangi kökenden gelirse gelsin bin sene içinde bu toprakları vatan yapmışlardır. Ona sahip oldukları sürece mutlu olmuşlardır.
Dünyanın çalkantılardan geçtiği bir dönemde birlik, beraberlik, kardeşlik, dirlik, düzenlik bizim vatandaşımızın sahip çıktığı en önemli kavramdır. Sözde değil hayata geçirmiştir bunu. Aramıza tefrika sokmayın sizi birbirimize düşürmek isteyenler olursa karşı çıkın. Hangi inançta, hangi etnik kökenden gelirseniz gelin hepiniz bu yüce milletin ferdisiniz. Devlet sizindir. Bedeli ecdadımız tarafından ödenmiştir. İçten birbirimize sarılalım. Bu istikametteki gayretleri takdirle karşıladım. Bu türden çok öğretici olmuştur. Gönül isterdi ki bu töreni Türkiye'den herkes izleyebilsin.
Bu ülke bize emanettir. Biz bu emaneti bizden sonra gelecek nesillere götüreceğiz. Vatandaşlarım bunu idrak edeceklerdir. Dost arıyorsak, bize dost kendimiziz. Kendi kendimizi yıpratmazsak bizim bileğimizi kimse bükemez. Bizim milletimiz barışsever, huzursever iyiliksever yüce bir millettir. Yüzde 99.9'unun Müslüman olduğu milletimizin her ferdi hep barış ister. Çünkü Müslümanlık, barış dinidir ve barış tavsiye eder. Barış içinde yaşamayı başarmak bizim nesillerimizin görevidir. Bu plaketi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, Türk milletinin mutluluğuna, barış içinde yaşamasına verilmiş sayıyorum. Çünkü ben Türk devletini, milletin birliğini bütünlüğünü temsil ediyorum. Türk milletinin birliğini, dirliğini güçlendirecek bu akşamki gibi hareketlerin hepsinin de yanındayım.
Meclis bana Cumhurbaşkanlığı görevini tevdi ettikten sonra ülkenin her köşesinin ve her kişisinin devlet başkanıyım. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.'
Bülent Ecevit (Dönemin Başbakan Yrd.)
'Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, benim bildiğim, laik-demokratik rejime ve hukuk devletine bağlı olarak, uzlaşmacı bir anlayışla faaliyet gösteren bir etkinlikler grubunun önemli bir parçası. Benim o konuda hiçbir kuşkum yok.' [1]
Fener Rum Patriği Bartholomeos
'Sizinle beraber Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 3. Yıldönümünü kutlamanın sevincini paylaşmaktan kendimi son derece mutlu addediyorum.
Müsaade ederseniz yurtdışında yaptığım seyahatlerimden bir anımı arz etmek istiyorum. Bir buçuk sene önce Kudüs Ortodoks Patrikhanesi'ni ziyaret ettiğim zaman İsrail Devlet başkanı Sayın Weizman'a da nezaket ziyaretinde bulundum. Weizman ile konuşurken bana dediler ki 'Sayın patrik biliyorsunuz ben bir subayım. Bir subay olarak hayatımda ya savaş ya da barış yaptım. Size kendi tecrübemle söyleyebilirim ki barış yapmak savaş yapmaktan daha zordur.'
Weizman'ın söylediğinin doğruluğunu bir kere daha anlamış oluyorum. Bütün engellere rağmen, barışa karşılıklı saygıya ve bütün bunların sonucu olarak bütün insanlığın huzur ve refahına doğru gitmeliyiz. Bu istikamette yani barış huzur sevgi istikametinde ciddi adımlar atan vakfın kurucularını ve üyelerini huzurunuzda tebrik ederim.
Kürsüden inmeden önce Sayın Fethullah Gülen Hocamızdan bahsetmek istiyorum. Ve şunu söylemek istiyorum Sayın Hocamızla birbirimizi çok seviyoruz. Eminim ki, burada hazır bulunanlardan kimse bunu kıskanmıyor.
Sayın Fethullah Gülen hakikaten hepimiz için barışın, hoşgörünün; bütün ülke liderlerinin ve insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir. Hepimiz onu hem seviyoruz hem sayıyoruz. Rahatsızlığından dolayı kendilerine geçmiş olsun diyorum. [2]
Ahmet Şafak Demirci
Mevlânâların, Yunus Emrelerin ve Ahmet Yesevilerin katkıladığı bir sevgi medeniyetinin çocukları olarak zorunlu itidallerin geçiciliğine kapılanamayız. Zira yaradılanı hoş görmemizin sebebi Yaradanın varlığı ile bağlantılıdır. Yaratılanı sevmemenin bedeli Allah'ın hidayetinden uzaklaşmaktır. Böyle bir ezaya, cefaya ve bedele kim rıza gösterebilir.
Hoşgörü üzerine muazzam referansları olan bir milletiz. Bizim ülkemizde böylesine referans bolluğu var iken kavgaların, öfkelerin ve kırışların vücut bulması toplumsal paradoksun işareti olarak değil aydınların çelişkisi ve gafleti olarak kabul edilmelidir.
Gerçekleri toplumun bir adım önünde yakalamakla mükellef olan aydınlar referans kaynaklarını başka kültür ikilemlerinde aradıkları için yeni nesillere altın tepsi içinde kavga ve öfke sunulmaktadır. Buna rağmen mühim ve umut verici gelişmeler de vuku bulmuyor değil. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 95 Hoşgörü Ödülü altında bazı gazeteci ve bilim adamını taltif etmesi bu örneklerden biridir. [3]
Prof. Dr. Hayrettin Karaca (TEMA Vakfı Başkanı)
Bizim burada toplanmamıza vesile olanlara teşekkür ediyorum. Geleceğe umutla bakmamız için elimizde toprak gibi kutsal bir değer var. Bunu muhafaza ettiğimiz takdirde geleceğin güzel olacağını söyleyebiliriz. [4]
Hasan Korkmazcan (Milletvekili)
Bu vakıf geçen sene dikkatleri hoşgörüye çekmişti, bu yıl ise 'Mutlu yarınlara' çekmektedir. Her kavram, her inanç, her bilgi yarınları inşa etmek için bir vasıtadır. Dikkatleri yarınlara çekebilirsek hoşgörüyle yaşama şansına sahip oluruz.
Eğer her birimiz içinde yaşadığımız toplumun ferdi olarak bütün dikkatimizi geçmiş veya bugüne yöneltirsek, ne hoşgörüyü yaşamak mümkün olur ne mutlu olabiliriz. [5]
Halit Refiğ (Yazar-Yönetmen)
İslâm'da barış esastır. Bayramlar bizim İslâm'ın esasına döndüğümüz günlerdir. Bu açıdan, insanın gönlü bayramları yılın sadece birkaç gününe değil 365 gününe yayılmasını arzular. Bu günlerde ülkemizin ve bölgemizin üstünde savaş rüzgarları esiyor. Fakat biz bu akşam bambaşka bir atmosfer içindeyiz. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi. Bu, birliğimizi muhafaza ettiğimiz takdirde esen savaş rüzgarlarının bizi kolay kolay etkileyemeyeceğini gösteriyor. [6]
Prof. Dr. İzzettin Doğan (Öğretim Üyesi)
Aslında bu vakıf, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapması gereken ama yapmadığı bir işi burada yerine getiriyor. Demokratik ve laik bir cumhuriyette devletin, herkesin devleti olduğunu hissettirmesi gerekir. Eğer bunu yapmıyorlarsa bu bir kusurdur, yapanları da alkışlamamak da büyük bir haksızlık olur. Gönül istiyor ki, Ramazan ayı gibi insanların kendi içlerine dönük olarak ve diğer insanlarla ilişkilerinde gönül muhasebesini daha çok yapmaları gereken bir ayda, Müslümanlar da kendi inançlarını farklı yorumlarla da olsa yaşayan insanları bir araya toparlayabilirizin biraz muhasebesini yapsak. Farlılıklardan da hiçbir şekilde korkmamak gerekir. [7]
Jak Kamhi (İş Adamı)
Esasen ben Fethullah Hoca'dan başka bir şey beklemezdim. O ecdatlarına yakışır güzel bir şekilde, onların yolunda. Türkler asırlar boyunca bütün insanlara sevgi ve saygı göstermişlerdir. Ne din savaşı, ne baskı, gittikleri yerlerde, tersine, insanları hürriyetlerine kavuşturmuşlar.
Geçenlerde Macaristan'a gittim. Hep Türkleri methediyorlar. Romanya'ya gittim, yine aynı sevgiyle karşılıyorlar. Fethullah Gülen Hoca'nın 'hoşgörü' girişimini epey zamandır izliyorum ve bunu alkışlıyorum. Bugün, toplumumuzun bu güzel değerlerini, dünyaya layık olduğu gibi tanıtabiliyoruz. Başka yerlerde yaşanmış büyük felaketler Almanya'da olmuş olaylar, binlerce sene silinmeyecek. İkide bir gündeme geliyor. Tarihte hiçbir şey silinmez. Fethullah Gülen'in hareketleri alkışlanabilecek bir girişimdir.
İlave edeyim ki, eğer o hoşgörüyü ecdatlarım Osmanlı'dan ve Türkiye'den görmeseydi hayatta olmazdım. Başka zaman da söylediğim gibi Gülen'in yaklaşımları çok güzel. Mesela, Harran'da okul konusu hem o yörenin hakkı, hem de bunu yapmak gerekiyor. Çok güzel bir şey olur. Bu bir nevi, Vatikan'ın, Kudüs'ün ve Mekke'nin bir yere toplanmasına benzer. Çünkü, Hz. İbrahim (as), bütün bunların hepsinin üstünde idi ve orada idi. Bu konuda başarılı olabilmesi için sonuna kadar yanındayız. Her yönüyle faydalı öneriler. Bölgenin istikrara, bir barışa kavuşması gerekiyor. Maalesef, barışı istemeyen bazı kuvvetler var. Bir yanda barış masasına oturuluyor, Bir yandan insanlar öldürülüyor.
Türkiyemiz'e de bölgede önemli roller düşüyor. Türkiye, gerçekten bundan dolayı da eleştiriliyor. Türkiye bugün laik ve demokratik bir cumhuriyet olmakla, bu sistemin en müspet bir sistem olduğunu ispatlıyor. Başta Türki ülkeler tarafından anlaşılmıştır ki, onları başarıya götürecek sistem budur. En mükemmel sistem Türkiye'de demokrasi, serbest ekonomi, açıklık, şeffaflık sistemimizdedir. Diğer bölge ülkeleri de Türkiye'nin örnek teşkil etmesiyle daha açık olurlar ise istikrar gelecektir. [8]
Prof. Dr. Nur Vergin (Sosyolog-Siyaset Bilimci)
Buradaki tablo gösteriyor ki biz el ele vermeye başlamışız. 3 yıl önce yine böyle bir araya gelmiştik. Kat edilen yollar gösteriyor ki yarınlar da mutlu olacak. Hoşgörü adına önemli adımlar attık. Ancak hoşgörü bireye özgü bir şey. Sosyal barışı sağlamak için başka mekanizmalar geliştirmek, el ele vermek gerekiyor. [9]
Orhan Gencebay (Ses Sanatçısı)
Son kasetimdeki yeni bestemi, müsaadenizle okumak istiyorum:
Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan
Gelin birlik bulalım vazgeçin öç almadan Nefreti yok edelim, gel sen de katıl bize
İntikam eşkıyası sevgiyle gelir dize
Yedi düvel önünden kim kurtardı bu yurdu
Mehmetçik değil miydi Lazı, Çerkezi, Kürdü/ Hangimizin ecdadı feda olmadı yurda
hangi bahçede bir gül solmadı bu uğurda
Asırlardır dinmedi bir bölücülüğün ninnisi
Aynı dinden değil mi alevîsi, Sünnisi
Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye
Muhabbet ile bağlıyız Muhammed'e, Ali'ye
Geçin o sınıfları geçin
Barışta buluşalım mutlu Türkiye için
Düşmanı sevindirmenin ne alemi var şimdi
Milletçe kenetlenip, sarılmamız kâr şimdi. [10]
Rıza Zelyut (Gazeteci-Yazar)
Bir gazeteci kardeşim, eskiden kalma ve yurtdışından ithal edilmiş olan 'Sağ-sol kutuplaşmasına esir olmuş önyargılarıyla bir ara bana çıkışmak istedi: 'Senin ne işin var burada?'Bu soruya verdiğim cevap çok boyutluydu.
Bir: Benim yerim, uzlaşma neredeyse orasıdır. İki: Önyargılı olmak insanı köreltir. Üç: Hele ön yargılar zıtlaşma içeriyorsa, bu insanın kalbini karartır. Dört: Eskiden olmuş olayları bugün de deşelemek kimseye yarar sağlamaz. Beş: Dün böyle düşünen bir insan bugün böyle düşünebilir. İnsan 7'sinde ne ise 70'inde de odur, sözü, toplumsal psikolojiye göre yanlıştır. Bu söz eğitimin insana hiçbir şey vermediğini kabul etmek anlamına gelir. Bu yüzden de, eskiden o şöyle diyordu, bu yüzden kötüdür, gibi basmakalıp düşüncelerle insanların bugününü mahkum etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Altı: Eskiden kalma, bize dışarıdan şırınga edilen ayrıştırıcı, kışkırtıcı, zıtlaştırıcı kavramlara artık güle güle demenin zamanıdır. Sağ-sol gibi ölmüş kavramlarla bugüne yargılamak, gelişmeyi, değişmeyi göremeyen insanların kurtuluş reçetesidir. Yedi: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçmişteki siyasal yaşamında ne yapmış, ne söylemiş, olursa olsun, bugün benim gönlümdeki devlet adamıdır. Onun izinde olmak, iyidir. Sekiz: Fethullah Gülen'in dini duyarlığı yüksek bir kesime manevi kılavuzluk etiği doğrudur. Ama bu kılavuzluk eğer hoşgörüye, diyaloga aşıksa ve ulusal uzlaşma yaratmaya yönelikse neden ben onun uzattığı eli sıkmayayım?
Nereye kadar eski düşmanlıkları kalbimizde besleyip büyüteceğiz? Ne kazandırdı şimdiye kadar bize bu zıtlaşma bu rakip yaratma yarışı da bundan sonra ne kazındıracak?
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, gerçekten de diğer kuruluşlara örnek olacak çalışmalarıyla önderliği üstleniyor. Bu insanların arkasında Fethullah Gülen var diye işkillenip, zehir hafiye pozlarında suç unsuru arayacağımıza, onlardan ders almaya bakalım. Ulusal uzlaşma gibi bir büyük davayı eğer onlar gündeme getirmişse, önüne kuyu kazmak yerine biz de destek olalım. İslâm dinini, Refah Partisi ile özdeş sananlar, Fethullah Hoca'yı ve o insanların dünya ve din anlayışlarını da Refah'la özdeşleştiriyorlar. Bu yanlış değerlendirme yüzünden dini duyarlığı yüksek her insan Refah damgası ile damgalayıp bir kenara itmeye kalkışıyorlar. Gerçeğin böyle olmadığını ancak, kendi korkularının esiri olmaktan kurtulanlar, anlıyorlar.
Türkiye'de Fethullah Gülen Hocaefendi'nin adıyla somutlaşan bu ödül, ülkedeki siyasal havanın yumuşatılmasında, gruplar ve cemaatler arasında diyalogun başlatılmasında çok önemli bir rol oynadı. [11]
Şükrü Kanber (Gazeeci-Yazar)
Diyalog, kendini anlatma, ortak noktaları önce çıkarma bizim de sürekli savunduğumuz ilkeler arasında. Türkiye bugün diyalogsuzluğun kör kuyusunda uzun süreler yaşadığı için çeşitli sıkıntılar içinde. Birbirini anlayamayan, birbirini sevemeyen insanların oluşturduğu bir toplumun, sağlıklı yapıya kavuşması düşünülemez. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu girişimlerini, yukarıdaki gerekçeler ile destekliyorum.' [12]
[2] Zaman Gazetesi 1 Ekim 1996
[3] Yeni Sayfa Gazetesi 8 Ocak 1996
[4] Zaman Gazetesi 29 Ocak 1997
[5] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[6] Zaman Gazetesi 1 Şubat 1998
[7] Zaman Gazetesi 29 Ocak 1997
[8] Zaman Gazetesi 11 Mart 1998.
[9] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[10] Zaman Gazetesi 2 Ekim 1996
[11] Akşam Gazetesi 25, 26 Aralık 1997
[12] Milli Gazete, 8 Ocak 1996
- tarihinde hazırlandı.