Takiyye yapan hakiki mü'min olamaz ve ahirette kurtulamaz

Takiyye yapan hakiki mü'min olamaz ve ahirette kurtulamaz

Fethullah Gülen Hocaefendi, İslam'ın insanları aldatmayı yasakladığını belirterek, 'aldatan bizden değildir' buyruğuna rağmen takiyye yapanın hakiki mü'min olamayacağını ve ahirette kurtulamayacağını ifade etti. Ayrıca takiyye sistemini icat edenlerin hangi maksatla bunu ortaya çıkardıklarını ve dinî sistemlerinin içine neden soktuklarını tarihî açıdan tahlil ederek anlattı.

Her söylenen söz mutlaka doğru olmalı

Konuşurken anlatılan şeyin aynıyla hatırlanamayabileceğinden ağızdan kaçan hilaf-ı vaki bazı şeyler olabileceğini, irticalen konuşmanın esnekliği içinde arzu edilmeyen kelimelerin de dilden dökülebileceğini belirten Hocaefendi, bunların insanın içtihatta yaptığı hatalar kategorisi içinde mütalaa edileceğinin ümit edilebileceğini söyledi. Fakat şöyle böyle kasıtla, insanın iradesinin ürünü olan hilaf-ı vaki beyanda bulunmak, insanları aldatmaya kalkmak, yalan gibi şeyler söylemek, vaat ettiği zaman hilaf-ı vaki beyanda bulunmak, söz verdiği zaman sözünden dönmek, ahdettiği zaman gadre girmek, bütün bu sıfatların bulunduğu insana Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) "halis münafık" dediğini ifade etti.

"Her söylenen söz mutlaka doğru olması lazım; ama konjonktürün müsaade etmemesinden ötürü tam doğrunun denilemeyeceği yerde, onu orada dememek lazım." diyen Hocaefendi, bir doğru anlatılacağı zaman muhatabı doğru okuyarak, o mevzuda muhatabın hissiyatını, onların o türlü şeylere karşı tepkilerini, reaksiyonlarını hesaba katmak gerektiğini söyledi; eğer o doğru söylendiğinde mefkûreniz adına tepki alınacaksa, değer verdiğiniz şeylere karşı saygısızlığa sebebiyet verilmiş olunacaksa öyle bir ortamda söylenmemesi gerektiğine dikkat çekti.

Hocaefendi, doğru ve yalan kavramlarının tarifi yapılırken ikili tasnif yapıldığını; bir, söyleyenin kanaatine göre vakıaya mutabık olana doğru, olmayana yalan denildiğini; bir de ilahi ilimdeki yeri itibarıyla hakikat-i nefsül-emriye itibarıyla vakıaya mutabık olmayana yalan, mutabık olana doğru denildiğini belirtti. Ve bu ikincisine riayetin daha ağır bir şey olduğunu söyledi. Onun için bir İbn Mesud hassasiyetiyle hareket edilmesi gerektiğini belirtip İbn Mesud'un bir şeyi, hususiyle Efendimiz'den naklederken elli defa çırpındığını, elini hareket ettirip, ayaklarını hareket ettirip, 'vallah nasıl desem şöyle mi demişti böyle mi demişti' diye elli defa ızdıraptan sonra ancak ağzından bir söz dökülebildiğini nakletti. Ve ekledi: "Bu, doğruya karşı sadakatin ifadesidir. İnsan böyle olunca sadık olur ve nezd-i uluhiyette de sadıklar enbiyadan sonra gelir."

Peygamber yolunda olmayan Ehl-i Beyt yolunda da olamaz

Hocaefendi, İnsanlığın İftihar Tablosu'nun çizgisinde yol tutturamamış ve peygamber yolunda olmayanların onun sahabesinin yolunda da olamayacaklarını; yalan söyleyen, insanları aldatan, takiyye yapan birisinin Muhammedî olmadığı gibi Ehl-i Beyt yolunda da olamayacağını ifade etti:

"Hazreti ruh-i seyyidi'l-enâm 'men ğaşşena feleyse minna / Aldatan bizden değildir. Takiyye yapan bizden değildir. İnsanlara hilaf-ı vaki beyanda bulunan, söz verip geriye dönen, ahdettiği zaman gadreden, konuştuğu zaman yalan söyleyen bizden değildir' diyor. Muhammedî değildir o. Öyle olmayınca Ebû Bekrî de olamaz, Ömerî de olamaz, Osmanî de olamaz, Alevî de olamaz, Hasanî de olamaz, Hüseynî de olamaz, Zeynülâbidînî de olamaz. Olamaz. İnsanlığın İftihar Tablosu'nun çizgisinde yol tutturamamış kimse 'eshâbî ke'n-nücûm bi'eyyihim iktedeytüm... / Benim ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız, hidayeti bulursunuz.' hakikatinden katiyen istifade edemez. 'aleyküm bi-sünnetî ve sünneti'l-hulefair-râşidîn el-mehdiyyîn addû aleyhâ bin-nevâciz / Ben ve benden sonra benim raşid halifelerim yoldur, yöntemdir sizin için, rehberdir sizin için, âdeta dindir sizin için. Dolayısıyla azı dişlerinizle sımsıkı sarılın.' buyuran Peygamberin yolunda olmayan, raşid halifelerin yolunda olmayan yolsuzdur, yöntemsizdir. Şehrah zannettiği yerlerde patikalarda dolaşıyor demektir. Hafizanallah(Allah bizi muhafaza eylesin)."

Hocaefendi, İslam sayesinde manevi kazançlarına rağmen maddi kayıplarını hazmedemeyenlerin, Hz. Ömer eliyle eski güç ve prestijlerini kaybettiklerinden ötürü Ali sevgisinden ziyade Ömer düşmanlığına dayalı bir sistem geliştirdiklerini ifade etti:

"Raşid halifelerle kendilerine Müslümanlık götürülmüş. Bu, onlar için bir avantajdır. Eğer ona hakikaten yürekten inanıyorlarsa onlara cennet yolu açılmıştır. Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali'nin eliyle onlara cennet yolu açılmıştır. Şimdi bu onlar için bir avantajdır, çok önemli bir avantajdır. Eğer öyle bir şeye siz mazhar olsaydınız hiç durmadan oturur kalkar, 'Allahım Ebu Bekir'den sen trilyon trilyon trilyon, katrilyon katrilyon Allahım razı ol ondan. Ömer'den o kadar razı ol. Bize cennet yolunu açtılar. Maiyet yolunu açtılar. Muhabbet yolunu açtılar. Nefahat yolunu açtılar. Üns yolunu açtılar. Hazreti Resul-i zîşan'la (sallallahu aleyhi ve sellem) beraber bulunma yolunu açtılar.' der ve minnet duygunuzu ifade edersiniz. Şimdi bu öyle kıymetli bir şey. Onlara kazandırılan budur yani komşumuza, yakınlıklarını uzaklık şeklinde alabildiğine uzaklık şeklinde değerlendiren, uzaklardan daha uzak muamele yapan o insanlara bütün bunlar kazandırıldığı halde fakat bunun yanında savletleri kırıldığından dolayı kendilerine mahsus itibarları, prestijleri hâk ile yeksan olduğundan dolayı (Hazreti Pir-i Mugân, Şem-i Tâbân, Ziya-i Himmet'in dediği gibi, "la li-hubbi aliyyin bel li-buğdi umera / Ali sevgisi değil, fakat Ömer'e olan adavet" [Yirmi Sekizinci Mektup]) Ömer'e olan düşmanlıklarını bir sistem haline getirebilmek için yine o peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) nur halkasından birine sarılmaları lazımdı ki o işi ileriye götürebilsinler. Takiyye böyle ruhlarına işledi onların, aldatma işi."

Takiyye bir nifak aldatmasıdır

Hocaefendi, takiyye sisteminin icat edilme sebebini açıklarken şu tahlili yaptı: "Bir dönemde Bizans'tan yedikleri darbeyle o güçlü devlete karşı güçle ve kuvvetle karşı koyamadıklarından dolayı takiyye ile o gücü tersyüz etmeye çalışmış, çok ciddi bir takiyye sistemi geliştirmişlerdir. Ve sonra da o takiyyeyi dinlerinin içine bir rükün olarak sokmuşlardır. 'Usul-i hamse'ye baktığınız zaman görürsünüz onu orada. Ehl-i İtizal'in o mevzudaki düşünce sistemini tamamen almış, benimsemiş, kendileri için bir iman erkânı gibi kabul etmişlerdir."

"İnsanlığın İftihar Tablosu, 'insanları şu veya bu yolla aldatan bizden değildir' demesine rağmen Müslümanlık hesabına onu Müslümanlığın temel bir disiplini haline getirerek, bir de ambalajını ona göre yaparak, kılıfını ona göre yaparak, ona göre kılıf uydurarak insanları aldatmak suretiyle böyle kapalı bir nifak içine çekmektedirler." diyen Hocaefendi, İslam'ın 'aldatan bizden değildir' buyruğuna rağmen takiyye yapanın hakiki mü'min olamayacağını ve ahirette kurtulamayacağını belirtti: "Şeytanî bir iştir takiyye. Takiyye yapan hakiki mü'min olamaz. Takiyye yapan kabirde Münkir ve Nekir'in o mevzudaki istintakından selametle kurtulamaz. Takiyye yapan mizanı rahatlıkla aşamaz. Takiyye yapan sıratı geçemez. Zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) 'men ğaşşena feleyse minna / Aldatan bizden değildir.' buyuruyor."

Bu çağın bir nifak ve münafıklık çağı olduğunu, İslam dünyasında esas İslamî değerlerden uzaklaştıran şeylerin nifak ve aldatma olduğunu, şer dünyalarının radyoaktif tesiri, manyetik alanına maruz kalındığını; dolayısıyla toplumumuzda da hemen her alanda çok ciddi bir nifak duygusu yaşandığını ifade eden Hocaefendi, bunun için dua çağrısında bulundu: "Cenabı Hakka çok dua edelim: Allah akıllarımızı ıslah eylesin, kalplerimizi ıslah eylesin, amellerimizi ıslah eylesin, ef'âlimizi ıslah eylesin, efkârımızı ıslah eylesin, niyetlerimizi ıslah eylesin."

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.