Mala, mülke mağrur olma, deme var mı ben gibi

Mala, mülke mağrur olma, deme var mı ben gibi

Hak hukuk gözetilmeyen nimetler, imkanlar beladır Bazen Cenabı Hakkın bir lutfu, onu duyma, hissetme, hiç farkına varmadan bir nimetken nikmet halini de alabilir. Bu türlü nimetin nevileri çoktur. Öyle çok nimetler vardır. Mesela Cenabı Hak işinize bin bereket ihsan eder. Ektiğinizi bir ekersiniz bin biçersiniz, bir ekersiniz bin hasat edersiniz. Öyle bereket ihsan eder. Bazen Allah (celle celaluhu) az bir bilgiyle çok hakimane şeyler konuşturur size. Bu da ayrı bir ilahi lutuftur. Cenabı Hakkın rahmetinin ayrı tecelli dalga boyunda size olan bir lutfudur. Bazen -liyakatiniz var ya da yok- size belli payeler, belli mansıplar, belli makamlar lutfeder. Liyakatiniz var veya yok, insanları size yönlendirir, teveccüh ettirir. Bazen şartlar öyle müsait hale gelir ki konjonktürel olarak, siz belki o şeyleri ihraz etmeye hiç de liyakatiniz yok, fakat sizi çok önemli bir yere getirir, çok geniş imkanlar verir. Onlar Allah'ın birer lutfudur. Cenabı Hakka teveccüh edenlere Allah lutufta bulunur. O’na teveccüh edilince öyle ilahi lutuflar oluyor.

Fakat bazen o ilahi lutufları insan kendi iradesine, kendi başarısına verir veyahut öyle lutuflar karşısında kendisini gaflete salarsa, nimetler, lutuflar, mesela o imkanlar, o kuvvetler, o iktidarlar, o tasarruf hak ve salahiyetleri, o dediğini yaptırtma gücü -hafizanallah (Allah bizi muhafaza eylesin)- bunlar insanı kör eden Allah belası şeyler olduğundan dolayı En'am Suresi'nde (6/44-45) “Hatırlatıldıkları şeyler unutulunca Allah (celle celaluhu) nimetleri de sağanak sağanak başlarından aşağıya yağdırdı. Onlara kuvvet verdi, imkan verdi, salahiyet verdi, dediklerini yapma imkanlarını bahşeyledi, her dediklerini yaptılar, kendilerini ferih fahur bir hayata salıverdiler. Bu villa senin, o villa benim; bu yat senin, o yat benim; bu gemi senin, o gemi benim; bu yazlık senin, o yazlık benim; bu evlat için şunu yapma senin, onu yapma senin, evladı bırak torunlar için şunu yapma senin, şunu yapma senin Böyle ferih fahur bir hayata kendilerini saldılar. Bunlar böyle yapmakla zulme girdiklerinden, haksızlık yaptıklarından, hak batıl gözetmediklerinden, bunları tefrik etmediklerinden dolayı Allah da köklerini kesti, kuruttu, tenkil yaptı.” buyuruyor Kur’an-ı Kerim.

Bu açıdan denebilir ki nimetler yerinde şükürle, hamd ile, sena ile, helal-haram olmasının tefrik ve temyiz edilmesiyle, kul hakkına girilmemesiyle, insanların hukukuna tecavüz edilmemesiyle taçlandığı sürece birer nimet sayılır. Yoksa bu evsafta olmayan nimetler nimet suretinde birer nikmettir, birer Allah belasıdır. O bağlar, o bahçeler, öbür taraftaki bağların ve bahçelerin hazan yemesine vesile birer Allah belasıdır; öbür tarafı kaybeder insan. Onun için bir taraftan Cenabı Hakkın nimetleri adına O’na teveccüh etme çok önemlidir. Fakat bir diğer taraftan da o nimetler karşısında onları hamdüsena ile taçlandırarak O’ndan geldiğini bilmek ve başkalarının da onda hakkı olduğunu görmek ve gözetmek ve katiyen hakkın içine batılı karıştırmamak, bir arpa ağırlığında dahi o işin içine bir haram sokmamak vazifesi terettüp ediyor. Yoksa siz iman edersiniz, o ayrı bir şey, o imtihanı kazandınız demektir. Allah (celle celaluhu) sağanak sağanak nimetleri başınızdan yağdırdığı zaman bu da ayrı bir nimettir. Fakat o nimet sizi rehavete salıyorsa, gaflete salıyorsa, sadece kendinizi düşünmeye salıyorsa, kendi yarınlarınızı düşünmeye salıyorsa, hukukullahı gözetmemeye salıyorsa sizi -hafizanallah (Allah bizi muhafaza eylesin)- bu defa o nimet nikmet olur. Allah'ın rahmeti iken Allah'ın bir belası olur. Çünkü netice itibarıyla ahiretinizi kaybediyorsunuz demektir.

Şair der ki: “Mala, mülke mağrur olma, deme var mı ben gibi / Bir muhalif rüzgâr eser savurur harman gibi. / Dünya malı eldeyken düşman bile dost olur / Elde bir şey kalmayınca dost bile düşman olur.” İnsanın arkasından şöyle denebilir: “Ne kendi etti rahat, ne halka verdi huzur / Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur!” (Köroğlu için söylendiği rivayet edilir.)

Musalla taşında size “Hakkımızı helal ettik” filan deme hiçbir şey ifade etmez. Milletin hakkını yemişseniz, onları düşünmemişseniz, o musalla taşındaki helal etmeler, “Nasıl bilirsiniz?” sorusuna “İyi biliriz” mülahazaları hiçbir şey ifade etmez. Ceviz kabuğu değil, fındık kabuğunu bile doldurmaz onlar. Önemli olan, hayatta iken ihkak-ı hak etmektir, adalet dairesi içinde, hakkaniyet dairesi içinde, istikamet dairesi içinde yaşamaktır.

Bu klip; Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, 11 Şubat 2013 tarihinde yapmış olduğu "Kalb kasveti ve inkarcılarla oturup kalkma" başlıklı Bamteli sohbetinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Sohbetin tamamına http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/bamteli/34353-fethullah-gulen-kalb-kasveti-ve-inkarcilarla-oturup-kalkma adresinden ulaşabilirsiniz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.