İlk Vaazı 14 Yaşında Verdi

Fethullah Gülen Hocaefendi Kur'an ve Arapça tahsilini küçüklüğünden beri ara vermeden devam ettirerek 12 yaşında hafız olmuştu. Erzurum'daki medreselerde talebe iken Korucuk ve Alvar köylerinde vaazlar vermeye başladı. İlk vaazını 1953 yılında Erzurum'a okumaya gittiği ilk sene Ramazan ayında[1] verdi.

Bayramlarda, mübarek gecelerde ve cuma günlerinde camide verilen vaazları, bilhassa babası Ramiz Efendi'yi büyük bir hayranlık ve can kulağıyla dinliyordu. Camiden çıktığında konuşulanları unutmadı. Annesi sorduğunda dinlediklerini kelimesi kelimesine ona anlattı. Yine bir Ramazan akşamıydı. Annesinin pişirdiği iftar yemeğini yedi ve hemen camiye gitti. Biraz sonra babası gelecek ve Alvarlılara hitap edecekti. Fethullah Gülen de babasını dinlemeye hazırlanıyordu.

Henüz 14 yaşındaydı. Alvar İmamı'nın tavassutuyla Erzurum'da tahsiline devam ediyor ve Arapça'yı yeni yeni öğreniyordu. Alvar Köyü eşrafından Kâzım Efendi de o gün camiye ilk gelenlerden biriydi. Biraz sonra cami dolmaya başladı. Kâzım Efendi, birden ayağa kalktı. Elinde bir sarık vardı. Babasının vaaza başlamasını bekleyen Fethullah'a doğru yürüdü. Fethullah hayretle Kazım Efendi'ye baktı. Kâzım Efendi, elindeki sarığı Fethullah'ın başına yerleştirdi. O'nu kolundan tutarak kürsüye davet etti... Böyle bir emr-i vaki karşısında bir şey yapamayan Fethullah Gülen, kürsüye çıktı ve bu olay onun bütün vaazlarının başlangıcı ve kader çizgisi oldu. İlk heyecanla biraz sıkıntı duydu. Hemen ardından açıldı ve mükemmel bir vaaz verdi. Cemaat 14 yaşındaki bu çocuğun vaazını dikkatle dinliyordu. "Bu çocuk Ramiz Efendi'yi geçecek" sözleri dolaşmaya başladı. Fethullah Gülen, bundan sonraki ay ve yıllarda, talebeliği boyunca, her fırsatı değerlendirdi; Alvar'da olsun, kendi köyü Korucuk'ta olsun vaazlar verdi.

Şimdi Fethullah Gülen Hocaefendi'nin verdiği ilk vaazıyla ilgili değerlendirmeleri kendi ifadelerinden aktaralım.

"14-15 yaşlarımdayken, biraz da babamın alışmamı istemesi sebebiyle Ramazan ayında köyümüzde vaaz ettim. Enver isminde çok akıllı, mâneviyâta da açık olarak tanıdığım bir amcam vardı. Sokakta yürürken amcam arkamdan yürüyor, önüme geçmemeye dikkat ediyor, çok saygılı davranıyordu. Bir gün "Amca, dedim, bundan çok müteessir oluyorum, böyle yapmasanız!" deyince bana, "Oğlum", dedi, "Ziyareti hürmetli eden sahibidir. Ben bu saygıyı duymazsam halk seni kabullenmez ki!"

Amcamın, yaşımın küçüklüğüne ve onun yeğeni olmama rağmen vaaz u nasihat etmem hürmetine bana öyle saygılı davranması hiç hatırımdan çıkmadı. Ben de insanlara faydalı olacağına inandığım arkadaşlarım için aynı hususa dikkat etmeye çalıştım." [2]

Fethullah Gülen Hocaefendi kürsüye ilk çıkışında büyük rolü olan Kazım Efendi hakkında şöyle diyor:

Kâzım Efendi, Alvar İmamı'na bağlı saçlı, sakallı, o devirde hacca gitmiş 3-4 adam varsa onlardan birisiydi. Hocaların meclislerinde hep bulunmuş. Belki eski kültürüyle kitap da okumuş ama çok fazla bir şey bildiği konusunda bilgim yok. Oğulları vardı. Onları da öyle mazbut yetiştirmiş o dönemde. Başlarına Halk Partisi döneminde sarık sararlardı. İki oğlu da gençti, başlarına sarık sararlardı. Atkıları, kaşkolları sararlardı.

Vaaza çıkarmadan önce "ona göre; ben seni vaaza çıkaracağım" demedi. Babamla birşey konuştular mı onu da bilemiyorum. Yoksa babam mı teklif etti, bilemiyorum. Tabii hilaf-ı vaki bir şey olur.

Bu benim ilk vaazım oldu. Belki benim kendi gayret ve çalışmalarımla. Arapçaya çalışmaya başladığım andan itibaren Dürretü'l-Vaizin gibi kitaplara falan da bakıyorduk. Babamın kitapları arasında vardır, her kelimeyi lügate baka baka yazmışımdır kitabın kenarlarına. Öyle bir mümaresem de vardı.

Bacağım yetişmezdi kürsüye. Yani ilk okumaya gittiğim seneydi. O zat mazbuttu ahlâken. Daha sonraki dönemde şu tarafını da gördüm onun: Babam öyle çok ince insan olmasına rağmen bana hatim okutmuştu evlerde. Yüzünden Kur'an-ı Kerim okuyordum. Daha sonra O, Erzurum'dan ayrıldıktan sonra hatimlerden aldığım paralar bende hep hicran oldu. Döner dönmez Cenab-ı Hakk'ın bahşettiği bir imkânla ben tespit edebildiğim kadarıyla o dönemde ilk hatim okuduğum kimselerden aldığım paraları -bilmem ki hangi ölçüler içinde- zarflara koydum iade ettim. Bunları da kardeşim Hasbi ile gönderdim. Camiden bildiklerimi zarfta kağıda yazmıştım. Hasbi Erzurum'a gidince bilmediklerinden dolayı ilan ediyor meseleyi. "Bu zarfları alın, abim gönderdi, bu işten para almanın caiz olmadığı kanaati var onda" diyor.

Bu para gönderme hadisesi askerliğim esnasında olabilir. Köylüler itiraz ediyorlar. "Buraya çok büyük adamlar geldi, gitti. Bu icadı O mu çıkarıyor." diyorlar. İşte o Kâzım Ağa yine orada ayağa kalkıyor; "Vallahi, işte o tam kendine yakışanı yaptı, böyle yapılır bu iş zaten" diyor. Ve halk da itiraz etmiyor artık.

[1] 1952 Yılında Ramazan ayı 25 Mayıs ile 24 Haziran tarihleri arasında oldu.
[2] Kırık Testi, 20.05.2002, Şahs-ı Manevi başlıklı yazıdan

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.