Bu Ağızlara Fermuar Vurulmalı

Sizi Türkiye'deki hocalardan başka türlü görüyor. Konuşma üslubunuzda, seçtiğiniz kelimelerde klasik bir din adamı çizgisi görmüyor. Böyle bir farklılığınız var mı?

Ben bir farlılık peşinde olmadım. Bizim için çok önemli iki konu vardır. Ben bir kısım hususiyetleri, ister kılık kıyafet, isterse düşünce ifade açısından dinin mazharıyla çelişkili bulmuyorum. Belki aksine diğer şeyleri, teferruat sayıyorum. Yani ne modern olma, ne başka türlü olma hedefim olmadı.

Müslümanlık bir evrensel din. Türklüğe ait çizgileri var mı?

Müslümanlık temel prensipleri açısından evrensel. Teferruata ait meseleler, yorumlanabiliyor. Kanaati acizanem Türk milleti, milletimle iftihar ederim, çok iyi yorumlamışlardır. Dünyada bir Osmanlı müsamahası olsa, zannediyorum sadece Müslümanlar değil aynı zamanda insanlık adına da çok iyi bir diyalog zemini hazırlanacaktır. Küreselleşen bir dünyada öyle bir diyaloga açık olması çok önemli iki faktördür.

Daldan dala gidiyorum. Şimdi son günlerde Türkiye'de çok tartışılan bir konu var. Dinde reform meselesi. Yani İslam Dini'nde reform olmadığı, Hıristiyanlıkta olduğu gibi, dolayısıyla İslam'ın geri kaldığı gibi birtakım sözler var. Kendinizi İslam'da reformist olarak görüyor musunuz?

Şimdi reform yeniden yapılanma, şekillenme, bir şeyi yeniden kurma manalarına gelen bir kelimeyse, herhalde bu yönüyle İslam'da kendi orijinini koruması açısından bir deformasyon olması söz konusu değildir. Bundan dolayı bir reform da olması düşünülemez.

Yani İslam, son şeklini almıştır mı demek istiyorsunuz? Bütün bu aşırı İslamcı akımlar, Humeynicilik, İslam'ın normal unsurları mıdır?

Şimdi İslamiyet'in sivri gibi görünen bazı meseleleri vardır. Bunlar şahısların yorumları, şahısların içtihatlarıdır. Değişik dönemlerde bazı devletlerde çoğu devlet idarecilerinin yorumlarıdır. Temel prensipleri açısından dini ele aldığında din, sıkıştırıcı, insanların boğazını sıkıcı, bir yere kilitleyici, inkişafa mani olucu bir şey görmek mümkün değildir.

Tekrar dinde reform konusuna dönmek istiyorum. Bu çok tartışılan bir konu.

Eskiden bir kısım kişilerin yorumla ilgili düşünceleri olmuştur. Bunlar kimilerince reform olarak değerlendirilmiş olabilir. Ama bazıları da buna içtihat olarak baktı. Yorumu yapanları da müçtehit olarak görmüşlerdir. Reformda şekli bozulan bir şeyi eski haline getirme kaidesi vardır. İçtihatta ise esnekliği sonuna kadar kullanma, o kapıyı açık bırakma, ağzına kadar ve çağların ihtiyacını karşılama.

Geçmişte bunun örnekleri var mı?

Mesela Cemaleddin Afgani reformistti. Ama bizim Hayreddin Bey Hoca'mıza sorarsanız, o da der ki; belki Muhammed Abduh da, hatta belki Abdulvahap da birer müçtehitti. Bu açıdan da ben reformist hiç değilim. Ama reformistlerin yerine konacak müçtehitlerin kendine göre ağır şartları vardır. Bu bir kabiliyet, istidat, hatta bir deha meselesi. Yani bizim boyumuzu aşan bir şeydir. Ben düz bir Müslüman'ım.

Bu biraz aşırı alçakgönüllüğünün ifadesi mi yoksa?

Hep kendimi öyle kabul baktım. Hiç farklı konuşmadım. Herkes gibi bilgi imanı açısından Allah'a layık olmaya çalıştım. Acaba ben bunlarla kurtulabilir miyim endişesini taşımışımdır. Fakat peygamberin verdiği bu ölçüyle bir kimse hayatında bir kere ''La İlahe İllallah'' demişse, cennete gireceğine inanmışımdır.

Biraz önce dinde bir yere sıkıştırıcı, baskı yapıcı şeyler görmek mümkün değildir dediniz. Ama Türkiye'de, bunun tersi bir tutum mevcut değil mi?

Eğer bu din Allah'ın diniyse, bu din insan tabiatıyla bütünleşmişse, yani kainatı yaratan kudret idaresiyle bir kitap gibi, bir beşer gibi, tanzim eden Allah'ın kelam sıfatından gelen bir beyanı, bir mesajı ise, Allah yarattığı kainatla insanların hayatı arasında bir terslik yaratmaz. Çünkü insan bu kainatın dolambaçlı koridorlarında dolaşacaktır. Bu açıdan dinin ruhuyla insan tabiatının çelişeceğine inanmıyorum, hiç ihtimal vermiyorum.

Ya bunun aksi bir tutum içinde olanlar, insanlara din adına, şöyle giyin, bunu tak gibi baskı yapanlar için ne demeli?

Nasıl ki biyolojide Darvinist'ler seleksiyondan bahsediyorlarsa, esas iş bir gün dolaşıp kendi tabiatına yönelecektir. Yani din kendi gerçek külliyetini, kendi ağırlığıyla ortaya koyacaktır. Dinin içine sonradan sokuşturulmuş düşünceler, bunlar elenip gideceklerdir. Bu bağnaz gibi, katı gibi görünen kendilerinden başka kimseye din içinde yer vermeyen, vermeyi düşünmeyen insanlar, bunlar da belki kendi düşüncelerinin altında kalacaklardır. Din kendi orijini ile kalacak ve belki iş o zaman evrenselliği bir kere daha duyuracak ve herkes vicdanındaki yere gelecek.

Türkiye'de her alanda gereğinden fazla kamplaşma var. Spor sayfalarına bile bakıyorsunuz, Fenerbahçeli Ali Şen, Galatasaray ve hakemler hakkında kavgayla işe başlıyor. Ama bunların en vahimi din alanında olanı. Bu laik-anti laik tartışmaları falan.

Aslında din bütünleştiricidir, birleştiricidir. Mevlana bir dindarsa şayet, ileri bir dindarsa Yunus Emre bir dindarsa, Ahmet Yesevi bir dindarsa, bunlar bölücü, kamplaştırıcı olamaz. Mevlana o meşhur sözüyle ki, hepimiz çok iyi biliriz. ''Ne olursan ol gel''gerisini siz getireceksiniz. Eğer bu dinse, yani bunlar 70 millete bağırlarını, kucaklarını açmışlardır.

Birlikte yaşamayı öğrenmek nasıl gerçekleşebilir?

Kanaati acizemce elden geldiğince her kesimiyle olduğu gibi kabul edilmeli. Beğenmediğimiz şeyler olabilir. Fakat bir tarafta, bir Nazım Hikmet'i de olduğu gibi kabul edelim, Mustafa Kemal'i de olduğu gibi kabul edelim. Bunlar hatadır, sevaptır, ama bu toplumun parçalarıdır. Bir elin sağ, bir elin sol, bir gözün sağ, bir gözün sol olması gibi uzvun birinin el, birinin ayak olması gibidir. Daha açık belirtmek istenirse bir Çarşamba'daki, bir Perşembe'deki, bir Cuma'daki insan da kendi konumlarıyla kabul edilmelidir. Fakat hayatında hiç camiye gitmemiş insan da olduğu gibi kabul edilmelidir. Toplumun parçaları denilmelidir, kendimize bunu şartlandırmalıyız. Daha sonra mantıki konsensüsler aranabilir yani...

Gelelim Refah Partisi olayına. Refah Partisi'nin davranış biçimi bu tarifinize uyuyor mu?

Şimdi Refah Partisi gerçek bir vakadır. Din yörüngeli olma iddiası da olabilir. Bir şey diyemeyiz. Hani bu umumi kabul içinde onu da kabul etmeliyiz. Bu temel disiplinler, temel gereksinmeler açısından önemli yani. Bunu yapmasak, bunu kabullenmesek biz, dediğinizi ortaya koyduğumuz bazı prensiplere başta kendimiz muhalefet etmiş oluruz. Bunu kabullenmemiz lazım.

Ama durup dururken surların yıkılması, şuranın buranın kapatılması gibi konular gündeme getiriliyor. Bunlar sizin çizdiğiniz tabloya ters değil mi?

Fakat acaba surlar yıkılmalı deme veya daha başka şekilde tahrik edici bazı şeyler söyleme Refah'ın genel düşüncesi midir, yoksa bazı şahıslar kendi düşüncelerini mi ifade ediyorlar? Ama bu gibi kişilere şunu söyleyebiliriz. Bizden de, Refah'taki arkadaşlardan da çok daha dindar olan Fatih, İstanbul'u fethettiği zaman surları yıkmadı. Belki Topkapı'dan içeri girerken güllerin açtığı o delikler bile, kalbinde açılan bir delik gibi kendini rahatsız etmiştir. O surları daha sonraki dönemde esas biz yıkmışızdır yani. Surlar beş asırdan beri ayakta duruyor, duruyor yani. Bizim milletimizde tarihi yıkmaya, başkalarının eserini yıkma adeti yoktur. Turuva hala duruyor. Hellenizm'e dair buradan Salihli'ye doğru giderken o Sart Harabeleri falan halen duruyorlar yani. Bunların dinle alakası olduğunu iddia etmek çok yanlış olur. Hadis Ölçüleri içinde arz ediyorum. Yani bir milleti fethettiğiniz zaman Roma'ya girdiniz diyelim, başka işiniz yok, gidin Vatikan'ı yıkın yani. Olmaz öyle şey. Onlardan alacağımız ibretler vardır. Yeniden yapılanmak için çok hadisler vardır.

Öyleyse bunları neden söylüyorlar?

Refah'taki arkadaşlarımızın umumi kanaati buysa, evvela bu kanaati düzeltmeleri lazım. Umumun kanaati bu değilse şayet, o partinin beyni sayılabilecek arkadaşlar baştan böyle uluorta şeylerin konuşulmasına izin vermemeleri lazımdır. Parti disiplini içinde dili kafasından daha büyük, daha uzun olan bu insanların ağızlarına fermuar vurulmalıdır. Din adına da, millet adına da yanlış söylüyorlar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.