Müslümanlar Tanındıkça Önyargılar Kırılıyor
Dr. Ralph Ahlberg neredeyse bütün hayatını Hıristiyanlığa adamış bir papaz. 48 yıldır ABD'de "Birleşik Hazreti İsa Kiliseleri" için çalışıyor. Dünya Kiliseler Birliği'nin de yönetim kurulunda. Connecticut Eyaleti'nde teoloji (ilahiyat) üniversitesi olarak faaliyet gösteren, Hartford Seminary'nin de mütevelli heyeti üyesi aynı zamanda. Üniversitenin 34 kişilik mütevelli heyetiyle birlikte geçtiğimiz hafta Türkiye'yi ziyaret eden Dr. Ahlberg, son yıllarda bütün faaliyetlerini dinlerarası diyalog çalışmaları üzerine yoğunlaştırmış. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasındaki diyaloğun gelişmesine büyük önem veriyor: "Dünya artık kavga etmek için çok küçüldü. Kavgaların ve savaşların sona ermesi için diyalogdan başka alternatifimiz yok. Dinler birbirini daha iyi tanımak için diyaloğa geçmeli, bu olmadan karşılıklı anlayış ve saygı oluşmaz. Ben, Allah'ın birbirimizi tanımamız ve sevmemizi istediğine inanıyorum."
Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Ali Bayram'ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret eden Amerikalı misafirler Konya, Urfa, Mardin ve Maraş gibi Anadolu'nun binlerce yıllık tarih ve kültüre sahip bölgelerini gezdi. Ülkemizde ilk kez 1994 yılında, Onursal Başkanlığını Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yaptığı, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın organizasyonuyla başlayan dinler ve kültürler arası diyalog çalışmaları artık uluslararası alanda da etkisini göstermeye başladı. Bu son ziyaretler ve ziyaretçilerin izlenimleri, gelinen noktayı işaret ediyor.
Heyette yer alan katılımcılar, 1830 yılında ilk kez bir Hıristiyan ilahiyat okulu olarak kurulan ve temel amacı, Osmanlı coğrafyasında misyonerlik faaliyetleri yapmak olarak belirlenen bir okulun, Hartford Seminary'nin yöneticileri. Yıllarca Protestan Misyonerler Birliği'nin de merkez üssü olarak çalışan okulun mütevelli heyeti başkanı avukat Martin L. Budd. ABD'de birçok eyalette şubelere sahip bir hukuk şirketinin sahibi de olan Budd, dinlerarası diyaloğu dünyadaki en önemli konu olarak nitelendiriyor: "Ben tek Allah'a inanıyorum. Hıristiyan ve Müslümanlar da aynı Allah'a inanıyor. Bence bu çok önemli. Bu ekipteki herkesin hedefi diyalogdur. Bizi bir araya getiren de bu anlayıştır." Hartford Seminary'nin mütevelli heyeti, yıllık toplantılarını bu yıl İstanbul'da yaptı. Başkan Budd, kadrolarını daha da uluslararası hale getirmeyi hedeflediklerini söylüyor. Üniversitenin 34 kişilik mütevelli heyetinde 4 Müslüman, 3 de Yahudi üye var.
Öğrendikçe İslamiyet'e Hayranlığım Artıyor
Rahip Ralph Ahlberg'in Türkiye macerası sadece bu geziyle sınırlı değil. İlk ziyaretini 2002'de yapmış. Gelmeden önce Bediüzzaman Said Nursi ve Fethullah Gülen'in eserlerini ve onlar hakkında bütün yazılanları okumuş. Gülen'i, "kültürler ve dinler arasında köprüler kurmaya gayret eden ve bağnazlıkların diyalog yoluyla aşılabileceğine inanan bir insan" olarak nitelendiriyor. Onun tavsiyeleriyle açılan eğitim kurumlarına duyduğu hayranlığı da gizlemiyor. Batı dünyasındaki ilk diyalog faaliyetlerinin, Papa'nın öncülüğünde önce farklı Hıristiyan mezhepler arasında başladığını hatırlatan Ahlberg, Hartford Seminary'ye Müslüman din adamlarının ilk kez kabul edilmesini sağlayan bir isim. Kısa süre önce, kendisinin davetiyle imam Abdullah Antepli'nin kiliseye gelerek genç Hıristiyanlara İslamiyeti anlatmaya başladığını söylüyor. Bu durumu İslamiyet'in Hıristiyan gençler arasında doğru tanınması için bir ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, "Öğrendikçe İslamiyet'e olan hayranlığım artıyor." diyor.
Rahip Ahlberg, diyalog çalışmalarının bazı kesimler tarafından misyonerlik suçlamasıyla karşılanmasını şöyle yorumluyor: "Evet, diyaloğu misyonerlik yapmak için kullanan marjinal kesimler var; ama bizim anlayışımız onlardan fersah fersah uzakta." Son yıllarda batıda toplum kesimleri ile kilise arasındaki irtibat zayıflarken radikal dini grupların güçlendiğini belirterek, "Bir din adamı olarak bu gelişmeler beni endişelendiriyor. Ben barışçıl din anlayışının korunması ve dine barışçıl bir misyon yükleyenlerin de güçlenmesi gerektiğine inanıyorum." diyor.
Hartford Seminary Üniversitesi Rektörü Heidi Hadsell ise Türkiye'deki diyalog faaliyetlerinin önemine işaret ediyor. Türkiye'nin hem doğulu hem de batılı yüzüyle diyalog faaliyetlerinde etkin rol oynayabileceğine değinerek, "Bu pozisyon çok önemli bir misyon yüklüyor, umarım Türkiye bu misyonun gereğini yerine getirebilir." diyor. Heidi Hadsell de Fethullah Gülen'in öncülük ettiği hizmetleri yakından izliyor. Onunla ilgili ve kendisini çok etkileyen bir hatırasından bahsediyor. 11 Eylül saldırıları sonrası ABD'de diğer insanların Müslümanlardan, Müslümanların da dışa açılmaktan korktukları bir süreç yaşandığını belirterek, "Böyle zor bir dönemde Gülen ve çevresinin yaşadıkları toplumla çok iyi diyaloglar kurabildiklerini ve diğer insanlara güven telkin ettiklerini gözlemledim. Bu küçük bir örnek ama Gülen'i anlama noktasında beni çok etkiledi." diyor.
11 Eylül sonrası terörle İslam'ın aynı kefeye konmasını çok kolaycı bir düşünce anlayışı olarak nitelendiren Hadsell, Müslümanlar üzerindeki bu imajın yok edilebilmesinin en önemli reçetesi olarak diyalog çalışmalarını gösteriyor. Diyalog gönüllülerinin hiçbir şartta pes etmemeleri gerektiğinin altını çiziyor. Üniversitesinin diyalog konusunda üstlendiği misyonun tarihî ve dinî gerekçeleri olduğunu belirten Heidi Hadsell, "Bu okul bünyesinde 19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda da devam eden süreçte müthiş bir misyoner faaliyeti yürütüldü. 20. yüzyılın ortalarında ise asıl hedefin bu olmadığı anlaşıldı ve şimdi çok farklı bir noktaya geldik." diyor.
Müslümanları Görünce Yön Değiştiriyordum
Dinler ve kültürler arası diyalogla ilgili olarak Dr. Ali Bayram, ABD'de tanıştığı bir Yahudi din adamının kendisine, "Ben önceleri bir Müslümanla aynı kapıda karşılaşırsam, o kapıdan bir daha geçmek istemezdim, o kadar düşmanlık vardı içimde size karşı. Fakat diyalog çalışmaları sonucu Müslümanları yakından tanıyınca bu fikirlerimden dolayı Allah'tan çok utandım." dediğini aktarıyor. Birçok Hıristiyan din adamının daha önce Müslümanları yanlış tanımış olmanın sıkıntısını çektiklerini kendisine anlattıklarını belirterek, "Bu diyalog faaliyetleri başlamadan önce batıdaki Müslüman imajı vahim bir durumdaymış. İnsanlar bilmediklerine düşman olmuş. İslamiyet'in bütün dünyada doğru anlatılması açısından diyalog çalışmaları çok önemli bir vazifedir." diyor. Dr. Ali Bayram, Türkiye'deki diyalog faaliyetlerine karşı aleyhte kampanya yürütenlere de değinerek, 'ulusalcılık' diye ortaya çıkanların Türk dili ve milliyeti adına, 'din elden gidiyor' diye yaygara koparanların da İslam'ın sesinin bütün dünyada duyurulması adına ne yaptıklarını anlatmalarını istiyor.
- tarihinde hazırlandı.