Ben O Büyük İnsanı Ağlarken Tanıdım

"Onunla tanışmamız bir ağlama sahnesinde gerçekleşmişti. Yani ben onu ağlarken buldum ve tanıştım.

Sokakta, bir kenara çekilip ağlayan beyefendi bir insanla karşılaşmış ve ilgilenmiştim. Bu koca adam ne diye böyle sarsıla sarsıla ağlayıp gözyaşı döküyordu; dikkatimi çekmişti. Yanına yaklaştım, derdine ortak olmak istedim. Ama o kendi halinde kalmak istiyordu. Yakınımızda işyerim vardı, davet ettim, gelmek istemiyordu. 'Gel bir çay içelim. Sana bir şey sormayacağım. Seni bu halde bırakıp gidemem, ne olur beni kırma.' diye yalvardım, yakardım ve sonunda ikna ettim. Odama geçip oturduk. Bir müddet sessiz kaldıktan sonra yavaş yavaş açılmaya başladı. 'Bir eğitim projemiz vardı. Durumları çok iyi olan bir iş sahibinden büyük bir destek sözü almıştım. Her şey tamamdı; ama şimdi onlar bunu yerine getiremiyorlar. Her şey altüst oldu. Ben şimdi ne yapacağım?' diyordu. Biraz daha deşince meseleyi kavradım ve güzel insanın daha fazla üzülmemesi için o yükün altına girdim. O zaman sevincini görecektiniz!.."

Kimden bahsedildiğini elbette tahmin etmişsinizdir. Hacı Kemal Erimez'den elbette. Anlatan, isminin mahfuz kalmasını ısrarla rica ettiği için ondan bahsetmeyeceğim. Cenab-ı Hak her ikisinden de ebediyyen râzı olsun. Gözyaşlarında her ne hikmetse çok büyük sırlar var. Elbette özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. Zaten münafığın gözyaşları ağlama sayılmaz.

O da "yağmur gözlü" mürşidi gibi gözyaşları ile bazı gecelerde inler dururdu. Onunla yakınlık kuranlar, beraber yolculuğa çıkanlar çoğu kere hıçkırıklı ağlayışlara şâhit olmuşlardır. Bunlar hep bir derdin emareleriydi. Onun yakınları pek çok geceler karanlığın onun inleyişleriyle yırtıldığını, uykuların delindiğini görmüşlerdi. Ama gündüzlerin de ona göre aydınlık ve mütebessim geçtiğini de fark etmişlerdir.

Bir gün yaşı kendinden küçük bir dert arkadaşına, "Gel seninle birisine gidelim. Çok sehavetli birisi... Meseleleri anlarsa, kendini adayabilir." der. Sonra beraber giderler. Bir tatil günü evine varırlar. Bakarlar ki, denize nâzır bahçeli evinde uzanmış İmam-ı Gazali Hazretleri'nin "Âbidler Yolcu" kitabını okumaktadır. Derhal Hacı Kemal Bey yüksek sesle "Yat hacı, yat... Milletin çocuğu ne idüğü belirsiz yerlerde mahvolsun, sen yat bakalım!" diyerek bağırmaya başlar. Arkadaşı telaştadır: "Bu zat şimdi bizi kovar! Birazdan bizi kapı önüne bırakır!" diye endişelenir; fakat ona hiçbir şey söyleyemez. Ama ev sahibi gayet mülayemet ve samimiyetle "Gel hele hacım... Siz bizi nereye çağırdınız da gelmedik. Şöyle bir buyur bakalım." diyerek karşılar. Oradan ayrılıp giderlerken dertdaşı ona "Ya Hacı Kemal ağabey sen ne yaptın orada öyle?" diye sorar. O da "Ne yapmışım ben?" der. Arkadaşı "Nasıl bağırıyordun!.. Az daha ev sahibi bizi kovacak diye ödüm patladı!" deyince "Hiç merak etme, o bizi kovamaz. Çünkü ben on beş gecedir teheccütlerde onun için dua ediyorum... Ama gidelim bir başkasına aynı şeyi yapalım, o kovabilir!" der.

İşte böyle bir dua ve yalvarışla, o daha geceden problemlerini hallediyor, gündüzleri de onların meyvelerini toplamaya gidiyordu. Bir kolejde çok emeği vardı. Oraya gelen sanki derhal müthiş bir câzibeye kapılıyor ve memleketinde de öyle bir ilim-irfan yuvası kurmaya başlıyordu. İşte bunun için bu kolej hakkında şunları söylemişti: "Ne var bu binada?!. Bundan daha güzel binalar var... Ama niye insanlara bu bina çok çarpıcı ve câzip geliyor öyleyse? Sırrını söyleyeyim mi? Şu mermerlerin, şu merdivenlerin hepsinde de gözyaşı vardır... Şimdi anladınız mı meseleyi?.."

Her şeyi Allah'tan bekleme, O'na yalvarıp, O'na sızlanma, her şeyi O'ndan bilme esastır. O'nun rızası için yapma, O'nun gücüne dayanarak hareket etme, ayrılınmaması gereken doğru yoldur... İşte bütün mesele burada... Gerisi boş lâf... Hem de neticesiz gayretlerdir...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.