Çocuğunu Star Koleji'ne Ver
Kopenhag'dan Güney Afrika'ya okul yaptırmak için giden heyetin hatıralarını bir önceki yazımda anlatmıştım. Mühim gördüğüm bir iki hatırayı da anlatmadan geçemeyeceğim. Dediler ki:
Durban'daki Star Koleji'nde çocuğu okuyan bir veli de şunları anlattı: "Hacca gitmiştim. Kâbe'de tanıştığım birisi, bana söz arasında 'Çocuğunu Star Koleji'ne ver!' dedi. Bunu bana niye söyledi diye düşünürken, birden kayboldu. Çok aradım, bir türlü bulamadım. Onun bu tavsiyesi zihnimi ciddi şekilde meşgul etti. Hacdan dönünce araştırıp öğrendim. Ama Türklerin bu kolejleri ile benim evimin arası 80 kilometrelik bir mesafe idi. Önce gidip buldum, ama baraka gibi bir yer karşıma çıkınca, vazgeçip dönmek istedim. Tam o sırada beni okula davet ettiler. Gidip görüşünce yanıldığımı anladım. Çocuğumu getirip kaydettirdim. Kısa zamanda farkı gördüm. İmkânlarım olduğu için hemen gelip okulun yanından bir ev satın aldım, ailemi buraya taşıdım." Şimdi içindeki kaliteli eğitim ve rehberliğe lâyık yeni bir binanın yapılması inşaallah her şeyi tastamam yapacak...
İster istemez insanın aklına Hz. Mevlânâ'nın "İnsanlar gördüm üzerinde elbise yoktu. Elbiseler gördüm içlerinde insan yoktu." sözü hatırımıza geliyor. Ama yine de zarfın mazrufa (içindekine) uygun olması lâzımdır.
Yine Güney Afrika'ya giden bu heyet şunları da nakletti:
Ümit Burnu'ndaki (Cape Town) eğitim gönüllüsü Orhan Hoca, "Bizim eğitim kalitemize uygun bir binamız olması lâzım... İlk zamanlar gücümüz bu kadarına yetiyormuş, ama şimdi kendimizi ispatladık. Hâlâ niçin lâyık bir yerimiz, gerçekten bizi temsil edecek bir binamız yok!." diye âdeta yırtınıyor ve çareler arıyormuş. Bir gece rüyasında, Osmanlı'nın Güney Afrika'ya gönderdiği meşhur hoca Ebu Bekir Efendi'yi görmüş. "Efendim, size intisap etmek istiyorum!" demiş. "Evlâdım siz isabetli bir yolda güzel hizmet ediyorsunuz. Sabredin... Böyle bir intisaba gerek yok. Benim torunum İnci ile evli Levent Bey'e benden selam söyle... Benim esas gerçek evlâdım Levent'tir; bunu bilsin!" demiş. Hemen rüyasını Levent Bey'e anlatıp müjdeyi vermiş. Levent Bey bu müjde ile sevinirken İslâmî bir bankanın müdürü telefonla kendisini arayıp; "Biliyorsun, biz burada Müslümanların bir okulu olsun diye, bir okul projesine büyük bir kredi verdik. Her şey tamam, mükemmel binaları var, ama öğrenci bulamıyorlar, aldıkları krediyi de ödeyemiyorlar. Şimdi biz binayı geri alsak, ne yapacağız? Bunu, istediğiniz en uygun şekilde size devredelim, ödemeleri de size en kolay gelecek şekilde yapalım. Bir görüşün!" diyor. Levent Bey sevinçle Orhan Hoca'yı arıyor. "Bütün masrafları, ödemeleri de üzerime alıyorum... Hiç merak etmeyin!.." diyor.
Bu güzel haberleri sizlerle paylaşmak istedim.
Danimarka'ya gelmişken, Odense'de Sarı Saltuk'umuz merhum Özcan Civelek Bey'i de ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Onun için mezarının başına kadar gittim... Renk renk çiçekler açılmış... 17 Mayıs 2002 tarihli mezar taşının çevresinde 2003-2004... diye tarih düşülmüş birçok mezar var... Artık yalnız değil... Bosnalı, Pakistanlı, Filistinli, İranlı Müslümanların kabirleri de mevcut. Zaten defnedilirken pek çok Türk de "Artık cenazelerimiz Türkiye'ye gitmesin. Buradan kendimize yer ayırtacağız!" diye söz vermişlerdi. Kırk yaşına nerede ise asırlık hizmetleri sığdırmış, bu ihlaslı, fedakâr, örnek insan, hastanede yatarken son günlerinde bile pek çok insana irşadlarını yapmıştı. Vefatından sonra da lisan-ı hâli ile ibret ve ders vermeye devam ediyor.
- tarihinde hazırlandı.