Kayyidü'l-ilme Bi'l-kitâbeti

1997 Mart'ının başındaki günlerden bir gün merhum Hacı Kemal Erimez Ağabey hışımla gazetedeki odama girdi. O zaman yayının başındayım... O gün hatalı bir haberden dolayı hesap sormaya başladı. Haber küçüktü ve iç sayfalardaydı, hatamız da küçüktü ama, onun derdi başkaydı.

Vefa diye bir şey vardı, ona riayet edilmemiş görüyor, başta ben ve bütün arkadaşlara ateş püskürüyordu. Bunu bizim kafamıza sokmak için de geçmişten hiç bilmediğimiz ve duymadığımız hatıralar anlatıyordu. Hemen bir arkadaşa işaret edip bir teyp getirmesini istedim. Teyp açılınca da "Kapat!.." diye bağırdı. Ben "Kapatırsak, bunlar sende kalacak... Kafan kızıp da anlatmaya başlamayacak olursan biz bunları nereden öğreneceğiz?" desem de yine "Kapat!.." diye bağırdı. Kapatmak zorunda kaldık. Sonra gönlünü alıp, hatamızı telâfî edeceğimize dair söz vererek, Hacı Ağabey'i uğurladık... Üç gün sonra rahatsızlandığını duyduk. Sonra komaya girmiş... Bir hafta geçtikten sonra vefat haberini aldık... Allah rahmet etsin, pek çok meseleyi kendisiyle beraber mezara götürdü...

Bir müddet sonra, Hacı Kemal Ağabey'le beraber Orta Asya'da beraberce çok dolaşmış olan Sadettin Başer Bey'le karşılaştık, yukarıda anlattıklarımı kendisine aktardıktan sonra "Ne olur, sen bari bunları yaz. Yoksa bunları kendinizle beraber kabre götürecek ve insanları bunlardan mahrum bırakacaksınız." dedim. Bana dedi ki: "Hocaefendi de merhum Hacı Kemal'i ebedî âleme yolcu ettikten sonra onun hizmet dolu hayatının kayıt altına alınamamasından dolayı üzüntülerini belirtti ve bana 'Hacı Kemal Abi, hizmete ait hatıralarını kaleme almadan ve geriye hatıralarından bir eser bırakamadan göçtü gitti. Halbuki gelecek nesillerin yaşanan bu hâdiseleri birebir yaşayan kimselerin anlatacaklarından bilip öğrenmeleri gerekir. Yarın size de bir emr-i Hak vâki olursa, sırlarınızla beraber gömülüp gitmeyin. Yazacağınız hatıralarınızla geriden gelenlerin dualarını da almış olursunuz. Bu bakımdan değişik ülkelere bu mânâda ilk gidenlerden biri olarak, görüp duyduğunuz ve yaşadığınız hatıralarınızı yazsanız iyi olur.' demişti." Allah râzı olsun, o güne kadar olanları ve sonraki hatıralarını da yazmaya başladı. Önce on-on beş sayfa yazabildi. Daha sonra 40-50 sayfa oldu. Şimdi yüzlerce sayfa oldu...

1984 veya 1985 yılında Elâzığ'da ziyaret ettiğimiz merhum Hulusî Ağabeyimiz sohbet sırasında "Kayyidû... Yani ilmi, malûmatı, elde ettiğimiz bilgileri yazarak kaydediniz, yazıp zabtediniz." hadisini okuyarak bunun önemi üzerinde durdu. Bu tavsiye bize çok büyük bir ufuk açtı... Yoksa, "ömrümüzün sonuna doğru yazarız" demek yanlış olur. Her şeyden önce hiçbirimiz ne zaman öleceğimizi bilemeyiz... Ayrıca bir şeyi 24 saat içinde yazarsanız çok net hatırlayabilirsiniz. Aslında doğru olanı anında kaydetmektir. Bu teyp ile kamera ile veya kalemle olabilir. Zaman uzadıkça çok şey unutuluyor. Teferruat akılda kalmıyor. Bazan isimler, tarih, yer ve zaman unutulmuş oluyor. Bazan da başka bir olayla, isimler sözler birbirine karıştırılıyor. Eğer mümkün olsa, aynı olaya şahit olanlar bir arada iken mesele konuşulsa... Çünkü birinin unuttuğunu öbürü hatırlayabiliyor.

Bu vesile ile, dünya çapındaki bu hizmetin içinde bulunan herkesin Allah rızası için hatıralarını doğru olarak yazıp tesbit etmelerini istirham ediyorum. Çünkü bu adanmış ruhların fedakârlıklarının hiçbirinin zâyi edilmeden belgelenmesi, filmlere, dizilere ve belgesellere vesile olması gerekmektedir. İleride bu hususta akademisyenlerin de yapacakları akademik çalışmalara bunlar esas teşkil edeceklerdir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.