Türkiye ve Türkçe Kara Sevdâlılarına Saygılı Olalım

Bediüzzaman Hazretleri, Erzurumlu dostlarından ve silah arkadaşlarından bir milletvekilinin (Salih Yeşil'in) rahat bir hayat sürmesi için Şam ve Hicaz tarafına gitmesine dair teklif ve gayretine karşı, "Binler ruhum olsa, binler hastalıklara mübtelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur'an'dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz." demişti. O, bir Türkiye kara sevdalısı idi...

Bu senenin temmuz ortasında çıkartılan bazı maksatlı haberler üzerine Fethullah Gülen Hocaefendi, STV'nin sorularına cevap verirken şöyle demişti: "Buraya geldiğim andan itibaren hep Türkiye'ye dönmeyi düşündüm. Burada Türkiye rüyalarıyla yaşıyorum. Türkiye'yi televizyonlarda seyrediyorum. Türkiye'nin 70 yerinden toprak var, onları gül gibi kokluyorum. Onları camekâna koydum. O toprak parçalarında Türkiye'yi seyrediyorum. Türkiye sevdam, Türkiye'de bulunan ve Türkiye'yi seviyor gibi görünen insanların çok üstünde. Bende mecnunca, delicedir. Ama şimdiye kadar samimi dostlarım, dediler ki: 'Sürekli asparagas şeyler neşrediyorlar, kalbin ve şekerin itibarıyla bunlar sana dokunabilir, burası ormanın içi, burada kalmanız daha iyi olur.' Samimi dostlarım bu istikamette tavsiyede bulundular. Ben de Türkiye hasretini sineme çekerek, âdeta zıpkın acısı gibi duyuyorum; ama başkalarına sermaye olmamak ve şahsım adına da yıpranmamak için şimdilik burada kalmayı düşünüyorum."

Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mevlânâ ve İmam-ı Rabbanî Hazretleri gibi çok rahatça Arapça ve Farsça olarak eserlerini yazabileceği ve İşârât'ül-İ'caz ve Mesnevi-i Nuriye gibi bazı eserlerini de Eski Said döneminde yani onları rahat anlayacak talebelerinin ve insanlarının bulunduğu dönemde yazdığı halde, Yeni Said devresinde yani medreselerin kapanıp alfabenin de değiştiği esnada artık bu milletin imanına hizmet edebilmek için bütün Risale-i Nur Külliyatı'nı Türkçe olarak yazmış ve bu dille eser yazmayı manevî bir mecburiyet olarak ifade etmiştir.

Onun Kuleönlü Mustafa Hulusî gibi bazı talebeleri, konuşurken ve yazarken takındığı tavırlara şâhit olmuş ve çok hayret etmişler: "Bu koca Bedî' bu lü'lü misal bu sözleri, bu kelimeleri nereden buluyor?" diye birbirimize çok defa diyorduk. Lisanına baksan, bir şey istifade edilmez gibi görünüyor. Halbuki söyledikleri hep hikmettir. Namazımıza dehşet veriyor, nur serpiyor, diye tekrar tekrar iştiyakla okuyorduk." demekten kendilerini alamamışlardır.

Dilimizin âşıklarından olan ve dünyanın neresinde olursa olsun açılacak okul ve kurslarda mutlaka Türkçenin de öğretilmesini tavsiye eden Fethullah Gülen Hocaefendi de Türkçeye karşı gösterilmesi gereken hassasiyeti her fırsatta dile getirmiştir. Türkçeyi çok güzel konuşan ve yazan bu Türkçe âşıkı zâtın bir mülahazasını da arz etmek istiyorum: "Son olarak sübjektif bir değerlendirmemi arz etmek istiyorum: Benim eskiden beri Türkçeye karşı ayrı bir sevgim, hatta özlemim vardır. Mesela bana Arapça -ki, Kur'an dilidir- ile Türkçe arasında, her iki dilde de aynı ölçüde yazı yazma kabiliyeti verilseydi ben Türkçeyi seçer ve Sultanu'ş-şuara Bâkî'nin şâirâne ifadesini, Şeyh Gâlib'in mânâdaki derinliğini, Mehmet Akif'in samimiyetini satırlarım arasında cem etmek isterdim; ama heyhât!.."

Hiçbir bilgiye sahip olmadan bazı sinsi propagandaların tesiriyle bazıları hakkında gelişigüzel konuşma yapanlar çok dikkatli olmalıdırlar. Bütün dünyadaki okul ve kursları bir yana bırakıp sadece Japonya'da Fethullah Gülen Hocaefendi'nin tavsiyesine uyup Türkçe kursları açanların altı bin Japon'a Türkçe öğrettiğini tahkik edip araştırma zahmetine katlansalar, nasıl bir hata yaptıklarını anlarlar... Cenab-ı Hak insaf versin...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.