Hablemitoğlu: Stratejik Bir Seçim

Artık gün gibi ortada ki, Türkiye'de, mevcut statükosuyla Türkiye'yi sadece içeriye karşı koruma ve böylece kendi hakimiyetini de devam ettirme azim ve kararlılığında olan bir güç var.

Ve, adı ve niteliği ne olursa olsun bu gücün, ülkenin bütün önemli damarlarında, en hayatî organlarında, oralara hakim elemanları var ve ülke gündemini istediği gibi değiştirebiliyor.

Hablemitoğlu cinayetini, iki açıdan tahlil etmek gerekiyor. Bunlardan birisi, içte ve dışta gelişen hadiseler çerçevesinde Türkiye'nin mevcut durumu ve Hablemitoğlu'nun kimliği.

Türkiye, ortaya çıkan sonuçtan başka hedeflerle bir seçime sürüklendi. Seçime karar verenlerin bekledikleri tablo başka idi ve seçim sonucunda ortaya çıkan tablo ise, ülkede sözünü ettiğimiz gücü olabildiğince rahatsız etti. Fakat, şüphesiz bu sonuçla ortaya çıkan tablonun kendi haline bırakılacağını beklemek, bütün mekanizmalarıyla Türkiye'deki sistemi tanımamak olurdu. Önce, seçim sonucunun va'd ettiği istikrarla esen sun'i rahatlama havasının geçmesi beklendi. Türkiye'nin, artık içinden çıkılmaz görünümdeki bir bataklığı andıran problemleri, elbette ortaya başka tabloların çıkmasına imkân tanıyacaktı.

Bir buçuk asırlık Avrupa koşumuzun son 40 yıllık safhasıyla girilen sürecin neticelenmesini en fazla istemeyenlerin, Batılılaşma borusuna en fazla üfleyenler olduğu da artık ayan beyan ortada. Mevcut iktidarın AB yolunda ortaya koyduğu hamleler, sözünü ettiğimiz güçte büyük rahatsızlıklar meydana getirdi. Çözülmez ve çözülmemesi gereken problemlerden Kıbrıs, bir engel olarak bu hamlelerin önünde tutuluyor. Bu arada, gerek AB hedefiyle, gerekse ülke içinde demokratikleşme hedefiyle ilgili olarak iktidarın giriştiği anayasa değişiklikleri de, şüphesiz ayrı bir rahatsızlık konusu. Bunlardan ayrı olarak, iktidarın tabiatıyla mevcut bürokraside yapması beklenen değişiklikler ise, bir başka endişe kaynağı. Bu arada, iktidarın başarılı olabilme ihtimali de, uykuları kaçıran bir korku olmalı.

Hablemitoğlu'nun kimliği, onun hedef seçilmesiyle ilgili olarak sözünü ettiğimiz tabloyu tam anlamıyla tamamlıyor. Hablemitoğlu, Fethullah Gülen'le ilgili 99 Haziran'ında ortaya konan kaset operasyonuna kadar bilinen bir isim değildi. Bu operasyonla birlikte, bilhassa Gülen hakkındaki suçlamalarıyla meşhur oldu. Daha sonra, Türkiye'de varlığını iddia ettiği ajanlar üzerinde spekülatif yayınlar yaptı. Alman vakıfları da, onun son ilgi alanlarındandı.

Bu genel çerçevesi içinde, Hablemitoğlu cinayetinin sebeplerini ve onunla varılmak istenen neticeleri şöyle özetleyebiliriz:

1. AB'ye katılım sürecimizi, Almanya hedefli olarak kesme ve Kıbrıs probleminde "en iyi çözüm, çözümsüzlüktür" politikasını devam ettirme. Bunun içeride, sözünü ettiğimiz AB karşıtı güce ve mihraklara, dışarıda da, Türkiye'nin dış politikada tercih seçenekleri arasında hangi güçlere ve çizgiye hizmet edeceği ortada.

2. AB'ye uyum ve demokratikleşme hedefi çerçevesinde yapılacak anayasa değişikliklerinin önünü tıkama. Bu konuda yapılan son değişikliklerin Çankaya'dan veto yemesinin önü açılmış bulunuyor ve belli ki, bundan böyle demokratikleşme yolunda atılacak diğer adımlara da meydan vermeme hedefi güdülüyor.

3. Türkiye'de yeni iktidarla birlikte beliren umutları söndürme, iktidarı yıldırma, yıpratma, çalıştırmama, halkın gözünden düşürme, sonra da iktidar koltuğundan indirme.

4. Hablemitoğlu'nun son çalışmalarından birinin Emniyet'i hedef aldığı biliniyor. Ve, Emniyet'in kendisine koruma vermesi teklifini reddettiği halde, bu gerçeğin, talebine rağmen Emniyet'in koruma vermemesi şeklinde yansıtılması da, hedefte Emniyet'in de olduğunu gösteriyor.

5. Bütün bunlarla birlikte, Fethullah Gülen davasını etkileme. Bilindiği gibi, bu davada iyice sona yaklaşılmış bulunuyor ve iddia makamı tarafından mahkemeye, iddianamede ileri sürülen suçlamaları haklı çıkaracak hiçbir geçerli delil sunulamadı. Fethullah Gülen'in, bir terör grubunun lideri olduğu şeklindeki gülünç iddiaya destek öncelikle Emniyet'ten bekleniyor. Medyaya yansıdığı kadarıyla, Hablemitoğlu'nun son olarak yazdığı söylenen ve yayınlayacak yayınevi bulamadığı kitapları, mahkeme gününe kadar yayınlanırsa şaşmamak lâzım.

Hablemitoğlu, Gülen davasında hiçbir zaman müdahil tanık olmadı. Bu gerçeğe rağmen, onun öldürülmesiyle birlikte medyada ve haberi ilk duyuran internet sitelerinde, onun Alman vakıflarıyla ilgili çalışmalarının ve güya Gülen davasının en önemli müdahil tanığı olduğu şeklinde bir yalanın öne çıkarılması, cinayetin sebebini aydınlatmaya yetiyor. Öyle anlaşılıyor ki, cinayetle birlikte, bu tür yönlendirici haberler de hemen gerekli yerlere uçurulmuş. Belli bazı basın organlarında, aynı haber ve değerlendirmelerin noktası virgülüne, hem de imla hatalarıyla aynı çıkması, insanı ister istemez, cinayetin ve bu haberlerin merkezinin aynı olduğu sonucuna götürüyor.

Sanık sandalyesine oturtulmuş bir insanın, sona gelinmiş bir davada ve bu davaya herhangi bir etkisi olmayan bir insanı, hem de aleyhine olacak şekilde ortadan kaldırtabileceğine kim inanır?

Hablemitoğlu'nu öldürtenler, hedeflerine tam yarayacağına inandıkları bir kurban seçtiler. Ama, artık Türkiye'nin bildiği, halkın asla itibar etmediği bu türden atraksiyonlarla orta ve uzun vadede hiçbir yere varılamayacaktır; tarihte varılamamıştır ve bu tuzak, sonunda onu kuranları yutacak bir tuzaktır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.