Velayete Açılan Pencere

Hac ibadeti aslında insana bir velayet kazandırabilir. Velayet yani velilik, bir mertebe–i külliyede bir ubudiyettir. "Bir hacı, ne kadar ami de olsa, mertebeler kat etmiş bir veli gibi, umum aktar–ı arzın Rabb–i Azimi unvanıyla Rabb'ine müteveccihtir, bir ubudiyet–i külliye ile müşerreftir." (16. Söz 4. Şua)

Hac ve umreye gidecek okuyucularıma Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Yeşeren Düşünceler (Çağ ve Nesil–6) isimli kitabından hac yazısını tekrar tekrar okumalarını hatta o yazıyı yanlarında götürüp bulundukları yerlerin ve yaptıkları ibadetlerin şuuruna varabilmek için düşüne düşüne gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Yoksa, bazı sıkıntılar bizi çok meşgul ediyor ve esas işimizi unutuyoruz. Halbuki haccın menasiki ile ilgili meselelere derin bir kulluk şuuru ile kilitlensek artık başka hiçbir şey bizim kalp ve zihnimizi meşgul edemez. Hiç olmazsa, yukarıda ifade edilen velayetin bir nebze kokusunu hissederiz. Yoksa, gittiğimiz gibi hiçbir şey istifade edemeden sadece resmiyeti yerine getirip dönmüş oluruz. Hatta bazen Allah korusun, birçok eksik ve gedikle geri gelme tehlikesi de olabilir.

Cenab–ı Hakk, rızasına uygun olarak bu vazifeyi yapmaya muvaffak kılsın. "Kur'an'ın Altın İklimi'nden feyizlenen Akademi" sayfasını okurken pek çok gerçeği fark etmeye çalışıyoruz. "Kudret ve irade kaleminin yazdığı kitap: Mikro alem" başlıklı yazıda şu ifadeler dikkatimi çekti: "Bir insan atomdan hacim olarak 10 üzeri 28 misli daha büyüktür. Güneş de insandan tam 10 üzeri 28 misli büyüktür. İnsanın kâinattaki yeri, Güneş büyüklüğü ile atom büyüklüğü ortasındadır. Güneş, içine bir milyon 297 bin adet Dünya sığacak kadar baş döndürücü bir büyüklüğe sahiptir. Buradan atomun ne kadar küçük bir zerre olduğunu kıyas edebiliriz." (Akademi, 604. sayı)

Evet dikkatimi çeken bu ifadeler beni alıp 1920'de yazılan Lemaat'ın şu soru ve cevabına götürdü: "Biri dedi: –Nedendir, emaneti yüklenme olan büyük mertebe ile yalnız insanoğlu mükerrem kılınmış ve onunla halife olmuş?" Dedim. –Zira o, orta, işlerin en hayırlısı da orta olanıdır. Kâinatın vücudu, konik bir şekle benzer. Sivri ucunda zerre durmuş. Büyük kaidesinde güneşler güneşine kadar nurani bir çapı var. Tam çapının ortasında insan ayakta durmuş, emaneti beklemiş. İnsandan ta zerreye, hem ordan ta o Güneş'e kadar iki mesafe birbirine eşit. Hilkatin boynunda insan bir cevher–i feritmiş. Zira cevher–i yegane Muhammed'ül–Haşimi (sas) olan dürr–i yetime (sadef içindeki tek inciye) latif bir sadeftir. İnsan her şeyi içinde toplayan bir fihristtir, gayp ve şehadet âlemlerini ihtiva etmektedir. Bütün âlemlere birer penceresi var. Onunla oralara bakar. Malum iç ve dış on hassesinden (duyusundan) başka çok hasseleri var. Koklama, tat alma gibi saika da bir histir, saika diğer bir his, ikisi de pek hassastır, akıl ve nazarın giremediği çok yerlerde gezerler. Hiss–i kable'l–vuku (önsezi) ile rüya–yı sadıka ile hem de kesf–i sahih ile idrak edilen çok şey vardır, anahtarlarını da bu hisler ellerinde tutarlar." (Taşbaskı Lemaat)

Tavafta hemen herkes kendini, annesinin elinden sımsıkı tutmuş koşan bir çocuk gibi hafif, güvenli ve şevkli hisseder. Evet insan, o binler ve yüzbinler içinde, uhrevi düşüncelerle coşmuş onun etrafında pervaz ederken, adeta Allah'a doğru yürüyormuşçasına şevk–u tarabla coşar ve kendinden geçer." İnsan sanki tavaf sırasında Burak'a binmiş gibi her dönüşte bir kat semaya yükselir. Yedinci dönüşte de yedinci kata. Bu dönüşlerin başlangıç ve bitiş noktalarını da Hacer'ül–Esved'in kamera gözleri gibi tespit eden gözleri önünde başlayıp bitirerek yüce arşive ismiyle, resmiyle girmeye çalışır. Nasıl ki, insan namazda, her bir defa Allahü Ekber dedikçe miraç basamaklarından bir basamak yukarıya yükselir, tavaf yaparken de öylece yükseklere ve yücelere doğru pervaz eder gider. Bu hususta fezaya açılan füzeler çok basit kalır.

Allahü Teala her şeyi çift yaratmıştır. Tahminimizce üçgenler de çift olmalıdır. Eğer iddia edildiği gibi bir Bermuda şeytan üçgeni varsa, karşılığında Hacer'ül–Esved, zemzem ve sa'y yeri arasında da rahmani bir üçgen olmalıdır. Zemzem kuyusuna da üç ayrı kaynaktan su gelmektedir. Ayrıca Arafat, Müzdelife ve Mina da ayrı bir rahmani üçgeni oluşturmaktadır. Cebel–i Rahmet'te İlahi merhamete sığınanlar Mina'da şeytanı üç ayrı noktada taşlayarak zafere ulaşmaktadırlar.

Zaten hac ibadeti gerçek manada eda edildiği zaman, önce kendi varlığımızdaki lümme–i şeytaniyeye karşı muzaffer olacağız, sonra da o büyük İslam kongresinin gerçek manada gerçekleşmesiyle dünyadaki bütün şeytan üçgenlerine karşı galibiyeti temin edeceğiz inşaallah.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.