Beraat Eden Kim?
Aslında beraat, yaptıkları eylemlerle kanunlar nezdinde suçlu olduğu zannı ile kişiler aleyhine açılan davada ilgili kişilerin suçsuz olduğunun anlaşılması neticesi verilen karara denir. Bu anlamda Hocaefendi zaten suçlu değildi ki şimdiki kararla beraat etmiş olsun. Ne kanunlar nezdinde suçluydu Hocaefendi, ne de kamu vicdanında.
Kanunlar nezdinde suçlu değildi. Çünkü Hocaefendi aleyhine açılan dava, tarihin kaydettiği gerçeklere göre Türkiye'de hukukun siyasallaşmasında zirveye çıktığı dönemlerden birinde olmuştu. O günler sap ile samanın birbirine karıştırıldığı, ideolojik düşüncelerin güç ve kuvvetin azıya alınamaz gücünün emrinde hizmet ettiği bir dönemdi. 28 Şubat'tan bahsediyorum. Onun soğuğundan, rüzgârından. Öyle ki ikliminde dolaşan muhalif herkesi donduran bir soğuğa ya da önüne çıkan herkesi süpürüp götüren rüzgâra sahipti o. 1980 ihtilali öncesi dönemin bir başka versiyonuydu söz konusu olan. Aktörler ve metotlar değişse de gaye ve hedefler aynı idi.
İşte böylesi sisli dumanlı bir dönemde çeşitli konuşmalarından kes-yapıştır usulü ile düzenlenen bantlardan hareketle açıldı dava. Devletin temel dinamiklerini çökertme ve yok etme amacına yönelik faaliyetler yapıyormuş Hocaefendi! Nasıl oluyorsa veya olacaksa -bugün dahi anlayabilmiş değilim!- tek başına çete kurmuş. Hukuk tarihi derslerine konu olacağına inandığım bir hadise bu. Muvazzaf hakimler ne derse desin, hangi kararı verirse versin Berlin'deki hakimlerin(!) için için güldüğü, ağladığı, şaşırdığı bir vaka idi çünkü. Evet, bunların hepsi oldu. Pekala netice: Geç de olsa beraat.
Kamu vicdanı nezdinde de suçlu değildi Hocaefendi, hiç olmamıştı zaten, niçin olsun ki; 60 yıllık hayatı hep halkla içli-dışlı ve devlet memuru olarak geçen, iç ve dış güvenlik güçlerinin sürekli takibi ile ömür sürdüren bir insan. Gizli kapaklı ne yapabilirdi ki? İmansızlık batağında çocuklarının boğulmaması için çöldeki vahalar misali kurtarıcı seralar açması mı onu suçlu kılacaktı halk nezdinde? Dinine, devletine, milletine, kültürüne bağlı kalması için cami kürsülerinden gazete ve mecmua yazılarına, köy köy kahve kahve dolaşıp yaptığı sohbetlerden TV programlarına kadar her vesileyi kullanarak kendi insanına verdiği mesajlar mı suçlu yoksa? Fikrî önderliğini yaptığı camianın büyüklüğüne paralel olarak her şey olabilecekken hiçbir şeyin olmaması mıydı acaba halk nezdinde onu suçlu kılan? Orta Asya başta, bütün dünyaya yayılan eğitim kurumları ile küreselleşme sürecinde milletini dışarıya, daha doğrusu geleceğe taşıması mıydı yoksa?
Hayır bunların hiçbiri ama hiçbiri halk nezdinde suç değildi, olamazdı. Eğer öyle olsaydı, halk desteğini çekerek cezalandırırdı Hocaefendi'yi. Halbuki tam tersi oldu. 28 Şubat bant hadisesi, dava açılması adeta yapılagelen hizmetler adına yeni bir milat oldu. Düğmeye basıldı, bitti, tükendi denildiği yerde şaha kalkıldı. Düğmeye basanlar, bastığını sananlar aslında kendi dünyevi bitiş ve tükenişleri, kendi düğmelerine kendileri basmıştı. Geçtiğimiz 6-7 sene bunun nice örnekleri ile dolu değil mi? Hadiseler iyi okunabilse, halk gerekli cevabı derinden derine fiili olarak veriyordu kendilerini derinlerde zannedenlere. Lafı uzatmaya gerek yok; halk nezdinde suçlu değildi ki beraat etsin Hocaefendi!
Gerçeklerin er veya geç açığa çıkma gibi bir özelliği vardır. İhtimal, gerçekler bir kez daha kendi asil yüzlerini gösterdi, ruhu ölmemiş, vicdanının ışığı sönmemiş kişilere ya da kurumlara. Mülkün temeli olan bir mekanizma, gecikmiş olsa da yapması gereken, yapılması gerekeni yaptı. Böylece; sadece bu değil başka vakalarla da yaraladığı kamu vicdanının tamiri adına hatırı sayılır bir adım attı. Beraat etti diyemiyorum; çünkü adalet bekleyen, adalet kovalayan o kadar dava var ki sırada. Ümit ederiz ki; bu adımlar devam eder ve gün gelir, zaman olur, devran döner hakikaten beraat eder. Sahi Hocaefendi suçlu muydu ki de, beraat mı etti?
- tarihinde hazırlandı.