Söyletmeyin, Yazdırmayın, Vurun!
Halide Edip (Onbaşı)'nın 'Vurun Kahpeye' romanındaki tasvirleri, hiçbir zaman gördüğü, müşahede ettiği vakıalara dayanmıyordu. İhtimal, daha pek çokları gibi, 'başka diyarlardan nefes alan' Halide Onbaşı, romanında 'başka yerden, başka vadilerden esiyor', aldığı nefese göre bir şeyler kurguluyordu. Bunun gibi, 14 asırlık İslam tarihinde inancından dolayı idam edilmiş, hatta ceza almış insan gösterilemez dersek, gerçek dışı bir ifadede bulunmuş olmayız. Yoksa, Ebu Bekir er-Raziler, Ömer Hayyamlar, Nazzamlar, hatta el-Maarriler, öyle rahat rahat yazıp konuşamazlardı. Müslümanlar bu konuda, düşünce, fikir, inanç ve düşünceyi ifade özgürlükleri konusunda o kadar geniş ve kendi inançlarına güvenleri o kadar sağlamdı ki, mesela Gazali gibi bir Hüccetü'l-İslam, ibn-i Sina ve Farabi benzeri filozofları üç imam noktasında tam bir tenkide tabi tuttuğu halde, bu filozoflardan herhangi birinin 'şeriat Mahkemesi'ne çağrıldığını tarih yazmıyor. Osmanlılar döneminde bile muhakeme edilerek katledilen Şeyh Bedreddin, Molla Kabız ve Sakarya Şeyhi gibileri, dini inançlardaki dalaletlerinden çok, siyasi suçlular, asiler olarak muamele görmüşlerdir. Şeyh Bedreddin adına Torlak Kemal'in Ege'de çıkardığı isyan, tarihin kaydettiği bir vakıadır. Kısaca İslam, inanç ve düşünce özgürlüğü konusunda, ne geçmişte ne de bugün emsali bulunamayacak bir genişlik getirmiştir. İslam'ı bu konuda suçlayanlar, esasen kendilerini temize çıkarmak isteyen hasımlarıdır, başka inanç ve düşünceye tahammülü olmayan fikir fukaralarıdır. Abdülhamid Han'ın ne despot ve sansürcü bir sultan olduğu bugün hala büyük büyük laflarla iddia edilir.
Oysa, Abdülhamid döneminde devlet hastadır, hatta sekerat halindedir. Dıştan sürekli düvel-i muazzamanın hücumlarına maruz kaldığı gibi, asıl içten kemirildikçe kemirilmektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bir Ermeni teröristin cuma selamlığında kendisine bombalı tuzak kurması karsısında, bu Ermeni'yi 'Ey şanlı avcı, damını bihude kurmadın/Attın fakat, yazık, yazıklar ki vurmadın.' diyecek ve bunu yazıp, yaygınlaştıracak ölçüde kendi devletinin başkanına karşı küstahlaşabilen Tevfik Fikret'in bu yüzden sorguya çekildiğini bilmiyoruz. Sis şiirinden dolayı sorguya çekildiğini de bilmiyoruz. Daha sonra, Rıza Tevfik'in 'Divane sen değil, meğer bizmişiz/Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz/Sade deli değil, edepsizmiş/Tukurduk atalar kiblegahına' mısralarında itiraf edeceği üzere, bir suru akil ve edep yoksununun, yazıp çizdikleri karsısında Yıldız'da muhakeme edildiği kayıtlarda geçmiyor. Buna rağmen Abdülhamid despot, hatta 'kızıl sultan' oluyor, bugün ise, bırakın bir kıtayı, bir sözü, hakikat bir cümleyi bile devletin temellerine dinamit koyma olarak görüp, sorguya çekenler demokrat ve hukuka saygılı, onlara yahşi çekenler özgürlükçü aydın ve boylerlerinin ideolojik şablon ve saplantıları dışında düşünenler karanlık fikirli sayılabiliyor. Halide Onbaşının romanını, bugün gazete sayfalarından veya televizyon ekranlarından, fikri iflas ve mağlubiyetlerini ilan edenler yaşıyorlar. Biz, İslam'ın bütün kurallarını çok açık yüreklilikle anlatabilir, konuşabilir, hatta tartışabiliriz. karşı çıkanları, hatta inkar edenleri, değil mi ki, o din Allah'ın dinidir, O'na havale ederiz. Çünkü, kimseye kimsenin günahı, vizri, suçu yüklenmez. Allah, herkese hur irade vermiş, akil vermiş, yolun doğrusunu göstermiş, hangi yoldan nasıl gidilirse hangi neticeye varılır, ayan beyan ortaya koymuştur. Buna göre, yaptıklarından sorumlu olan insanları zorlamak, inanç ve düşüncelerinden dolayı töhmet altında tutmak ve kınamak İslam'a en ters bir durumdur. İnsanin irade sahibi kılınmasına aykırıdır. Ahiret inancına aykırıdır.
Fakat, 14 asırlık yüz binlerce alim, veli mürşit, araştırmacı düşünür tarafından doğruluğu tescil edilmiş, yüz milyonlar tarafından hayatlarına hayat yapılmış, tam 11 asır siyasi, ekonomik ve içtimai coğrafya planında dünyanın tek hakimi, iki asır terazinin bir kefesi, sadece son bir asırda, bağlılarının vefasızlığı ve düşmanlarının gaddarlığı yüzünden, siyasi, ekonomik ve içtimai açıdan altta; ama prensiplerinin ve bütün hükümlerinin sağlamlığı ile yine üstte ve galip olan İslam, gerçek sekliyle anlatılabildiği, kendi bütünlüğü içinde takdim ve temsil edilebildiği zaman, ona karşı çıkacak akl-i selim sahibi hiç kimse olmaz. Fakat pek çoğu itibariyle, bilhassa şabloncu ve ideolojik saplantılı Türk aydını, İslam konusunda ne kadar bilgisizse, onu tanıyan, insaflı pek çok Batili yazar, düşünür ve oryantalist, İslam'ın mükemmelliğini itiraftan kendilerini alamamışlardır. Bunlardan, bilahare İslam'ı kabul eden ve Muhammed Esed adını alan Musevi muhtedi Leopold Weis, 'İslam bana, tüm parçaları tam yerli yerinde, her bakımdan ahenkdar mükemmel bir mimari eseri gibi görünüyor.' der. Benzer şekilde, Massignon, İslam'a hasım olmasına rağmen, onun mükemmelliğini itiraftan kendini alamayan Brockelman, Kenneth Crag, Stanley Lane Poole, P. Bayle, Pickthal, Rosenthall, Carlyle, Shebol, T. Link, Elisee Reclus, Popescu Cioconel, Andrew Miller, Lamartine, Rene Guenon, Martin Lings, Fritchof Schon, Coommaraswamy, İslam'ın mükemmelliğini teslim etmede ilk akla gelen ve bazıları da bilahare Müslümanlığı kabul etmiş bulunan isimlerdir.
Butun bu gerçeklere rağmen, Halide Onbaşı tavrı, yani 'Vurun, Söyletmeyin, yazdırmayın!' fikri sefalet itirafı içinde, Fethullah Gülen'e ait, 4 ciltlik muhteşem bir eserin mahkum edilmeye çalışıldığını esefle müşahede ediyoruz. Bazı merkezlere şikayet, toplattırmaya çalışma, fikre, düşünceye ve inanca fikir, düşünce ve bilgi ile karşı çıkamama perişanlığının ne müthiş bir göstergesi!.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve akilciliği, bilimselliği kimseye bırakmayanların zihni birikim ve temelleri, hep kuvvetle, güçle korunacak ve birkaç cümle veya mısra ile ifade edilen düşüncelere ve başka gerçeklere dayanamayacak kadar çürük mu? Hele dünya ideolojisi, 21. asır ideolojisi olarak takdim edilen Atatürkçülük adına ortaya konan bu tavırların, Atatürk'ü de, Atatürkçülüğü de ne kadar düşürdüğünün farkına varılıyor mu? Fikir ve düşünce sefaletinin böylesine tarih şahit olmuş muydu bilmiyorum. Firavun bile Hz. Musa'yı baştan sona sarayında, hem de vezirlerinin ve diğer idarecilerinin yanında dinleme cesaretini gösterebilmişti...
- tarihinde hazırlandı.