Hizmet Hareketi mi Yoksa Gülen Hareketi mi?
Cemaat, hareket, hizmet, gönüllüler ve Gülen. Birbirinden bağımsız ya da tam aksine birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili beş ayrı sözcük, sıfat, isim, kavram. Kullandığınız yere göre farklı vasıflar kazanıyor yukarıda zikrettiğimiz beş kelime.
Mevzu, Doğu Ergil'in deyimiyle "Türkiye'nin en büyük ihraç olgusu" olan sivil toplum kuruluşu ile alakalı. Ekrem Dumanlı Bey'in ismini vermeden meslektaşım diye vasfettiği birisine söylediği gibi "sosyal gerçekliği olan", ben ilave edeyim, sadece Türkiye'de de değil, dünya genelinde büyük veya küçük ölçekte kabul gören, hayatın değişik kademelerinde güvenle karşılanan, işbirliği içine gidilen bir oluşum bu. Aksiyon dergisinin son sayısında Gökhan Bacık'ın isabetli tesbiti içinde din, dil, ırk farklılığına rağmen Karl Marx'ın fikirlerini beğenen, belki bir adım ötesi onları bir ideoloji olarak benimseyen herkes, "Marksizm" ortak paydasında buluştuğu ve kendilerine "Marksist" dedikleri gibi, bu oluşum da söylem ve eylemleri etrafında dünya genelinde taraftar toplayabiliyor artık. Ortaya konulan değerlerin evrenselliği ve makuliyeti, globalleşmenin sınır tanımama özelliği ile birleşince şimdilerde yaşadığımız türden bir manzara çıkıyor.
Başlık, okumakta olduğunuz makalenin ne ile alakalı olduğunu söylüyordu ama girişteki şu sözler meseleye ayrı bir vuzuh kazandırdı sanırım. Şimdi asıl konuya girelim: Mezkur oluşuma isim verme konusunda piyasada ciddi kafa karışıklığının olduğu malum. Önyargılı, kuşkucu, ret ve inkâr edici bakışlarını merkeze oturanların taktıkları isimle, oluşumu çeşitli seviyelerdeki maddi-manevi katkılarıyla destekleyen, fiilen desteklemese de takdirle karşılayanların isimlendirmesi arasında ciddi fark var. Birinciler içinde kısmen hor-hakir ve küçük görmenin de bulunduğu bir üslup ile "cemaat" derken, ikinciler sevgi, muhabbet veya en azından saygının sevkiyle "hareket, Gülen veya Gönüllüler hareketi" diyorlar. Burada bir üçüncü grup daha var ki bunlar, hareketi çalışmalarıyla incelemeye alan akademik camia. Türkiye'deki akademik camiayı kastetmiyorum tabii ki. Tek tük çalışmalar olsa bile, inkâr kabul etmez bir gerçek şu ki hareket, yurtdışı ölçüsünde Türkiye'deki akademik camianın inceleme alanına girmedi, giremedi.
İşte yurtdışındaki bu akademik camia 10 gün önce Chicago'da "modeller, projeler ve idealler" ekseninde hareketi farklı açılardan bir kez daha inceledi ve "hizmet movement/hizmet hareketi" isimlendirmesinde bulundu. Gerçi bu isimlendirme geçen sene Los Angeles'ta yapılan konferansta birkaç tebliğde dile getirilmişti ama bu konferansta birkaç kişi hariç, hemen herkes "Hizmet Movement" dedi.
Herkesin malumu Hocaefendi kendi soy ismine izafeten böyle bir isimlendirme yapılmasına alabildiğine karşı. Bu bağlamda şimdiye kadar dile getirdiği düşünceleri yeniden kelime kelime, cümle cümle aktarmayı gerekli görmüyorum. Çünkü bu sütunun daimi okuyucuları ilk elden bu değerlendirmeleri daha önceden aktardığımı hatırlayacaklardır. Özetle ifade edecek olursam Hocaefendi, millete mal olmuş, yurtiçi ve dışında milyonlarca insanın alın terinin bulunduğu böylesi büyük çaplı faaliyetleri bir tek kişiye izafesinin İslami ölçüler içinde şirke kadar uzanabileceğini dile getiriyordu yaptığı konuşmalarında. Hatta hakaret olarak algıladığını söylüyordu. Kanaati değişmiş değil. Hâlâ bazıları her türlü fırsatı değerlendirerek yine aynı şeyleri söylüyor.
'Pekala buna rağmen neden Gülen Hareketi deniliyor; hem de harekete mensup insanlar tarafından?' denilebilir. Haklı bir sorudur bu. Bu haklılığın göstergesi sayılabilecek te'lif ve tercüme yayınlar, bu oluşumla özdeşleşmiş isimlerin konuşma ve yazılarında aynı şeyi görebiliriz. Benim şahsi kanaatim, ilk olarak bizim insanımızın bu sözleri Hocaefendi'nin tevazuuna hamledip "Ona düşen öyle demek ama bize düşen de.." diye başlayan yorumlar yapmaları ve bu yorumlara göre hareket etmeleridir. İkincisi ise oluşuma verilecek isim ekseninde bir dertlerinin olmaması, gündemlerinde böyle bir meselenin bulunmamasıdır. Onlar "hizmet" deyip, "Allah'ın rızası" deyip yapmaları gerekli olanı sabah-akşam demeden yapmakta, kabı kabına sığmaz bir halde "dünya kazan, ben kepçe" dolaşmaktadırlar. Dolayısıyla cemaat, Gülen veya Gönüllüler Hareketi denmesi, yaptıkları ve yapacakları işe ne engel olmakta ne de katkı sağlamaktadır.
Yurtdışına gelince; şu ana kadar birkaç görüş vardı piyasada. Birincisi; kabaca söyleyecek olursam: "Biz sosyal bilimciyiz. Siz işinize bakın. Sizi yaptığınız işlerden hareketle kategorize etmek ve isim vermek bizim işimiz." Bir akademisyenin ağzından bizzat duyduğum bu yaklaşım tarihî gerçeklerle de örtüşünce "Gülen Hareketi" ismi kendine zemin buldu. Tarihî gerçekler dediğim, bu veya benzeri oluşumların genelde kurucusunun ismiyle anılmış olmasıdır.
İkincisi; cemaat, cemiyet ve movement. Chicago'da da gündeme geldi. Dünya geneline yayılmış bu oluşum İngilizce ifadeleriyle "community/cemiyet" midir, "congregation/cemaat" midir yoksa "movement/hareket" midir? Yapılan tahlillerin kısaca sonucu şu; community/cemiyet kesinlikle değildir. Congregation/cemaat ise ilk etapta Batılı insanın zihninde Hıristiyanlığa ait çağrışımlar yapar. Çünkü congregation genel manada kilise topluluklarına verilen isim. Halbuki oluşum Müslümanların öncülüğünü yaptığı bir yapı. Ayrıca congregation yerel çaplı topluluklara verilen isim. Bu oluşum ise yerel değil aksine global. 'Movement'a gelince, şu an itibarıyla en uygun kelime bu. Zira kelimenin İngilizcedeki anlam çerçevesi ile söylem ve eylemler bire bir mutabakat halinde.
Üçüncüsü; pekala 'movement'in önüne getireceğimiz kelime ne olmalı? Gülen mi, hizmet mi yoksa gönüllü mânâsına gelen volunteer mi? Sözün başladığı ve bittiği yer burası. Diyorlar ki hareketi mercek altında inceleyen akademisyenlerin birçoğu: "Bizim için önemli olan sizin kendinizi nasıl tanımladığınız ve nasıl tanımlanmak istediğinizdir."
Bu yaklaşım bana önce kelam derslerinden hatırladığım ve bünyesinde enfes bir mantık örgüsünü barındıran bir yorumu hatırlattı. Kısaca; "benim adım Ahmet. Sizin bana Ahmet diye hitap etmeniz benim adımın Ahmet oluşu ve ben öyle anılmak istediğimden dolayıdır. Yoksa siz bana Ahmet dediğiniz veya Ahmet demek istediğiniz için ben Ahmet değilimdir."
Bu nükte ile birlikte düşünecek olursak Gülen, hizmet ve gönüllüler ekseninde söylenen bu sözün, "siz işinize bakın, isim vermek bizim işimiz" yaklaşımından daha doğru ve daha saygılı olduğunu düşünüyorum. Kimlik tanımlamalarında olduğu gibi bu yaklaşımın hareketi isimlendirmede de esas alınması gerektiğine inanıyorum. Nitekim akademisyenler devam ediyor: "Mademki Hocaefendi Gülen Hareketi denmesini istemiyor; kendine göre haklı sebepler ileri sürüyor; öyleyse biz de dememeliyiz ve demeyiz. Sizler dinî veya kültürel değerlerinize bağlı olarak yaptığınız işleri hizmet diye adlandırıyorsunuz. Kendinizi bununla ifade ediyor, etmek istiyorsunuz; bize düşen bunu kabullenmek ve bundan böyle hizmet movement demektir. Kaldı ki 'hizmet'in karşılığı İngilizcede "service" demek ve "service" kelimesi de yapılagelen şeylerle mutabakat içinde."
Bir başka zaviyeden; aslında hareketin bugününe baktığımızda geldiği yer, elde ettiği seviye, ulaştığı konum ve yayılma alanı itibarıyla hizmet movement (hizmet hareketi) doğru da, dününe bakınca congregation/cemaat ve community/cemiyet adlandırmaları da doğruydu. Çünkü bu hareket başlangıçta lokal manada bir cemaat olarak işe başladı, sonra cemiyet ve nihayet sırasıyla Türkiye, bölge ve dünya genelinde hizmet vermeye başladı. Bir başka dille süreç içinde gelişti ve her gelişme, her ilerlemede kendini yenileyerek tüm insanlığı kuşatan bir söylem ve eyleme sahip oldu. Onun içindir ki belki yarın "hizmet movement"ın önüne bu özelliklerinden dolayı bir de "global" kelimesi eklenecek ve "global hizmet movement" denecek. Kim bilir?
Sonuç; Batı'da ulaşılan nokta Gülen değil, hizmet hareketi. Bilmem ki hareketin merkezi ülkemizde meseleye Batılı akademisyenler ölçüsünde eğilip, saygı ile yaklaşan ve hitapta dilini düzeltenler çıkar mı? Zaman gösterecek. Bekleyelim ve görelim.
- tarihinde hazırlandı.