İbadet hayatımızdaki gevşeklik

Uzun söze hacet yok; ibadetler karşısında halimizi tasvir eden enfes bir tanım; gevşeklik. İnanıyoruz, inandığımızı ikrar ediyoruz, kulluğumuzu kabulleniyoruz, bu kulluğu ibadet başta ubudiyet ve ubudet formları ile hayata taşımamız gerektiğini tasdik ediyoruz ama...

İşte bu ama bağlacından sonra yerini alan o üç nokta yok mu, aslında her şeyi anlatıyor. Dede Korkut destanları ile ancak dile getirilebilecek bir destan gizli orada. İran'ın dev şairi Firdevsi'nin Şehname'si benzeri binlerce beyitlik bir şiir gizli orada. Tabii anlayabilene.

İnsanız ve insan hatalarla malul bir varlık. İman eğer yaptırım gücü noksansa yetmiyor tek başına bizi ibadete salmaya. Bırakmıyor bizi kendimizi aşmaya. Böyle olunca iman-amel bütünlüğünü daha iyi anlıyor ve Kur'an'ın ısrarla iman ve ameli birlikte zikretmesinin altında yatan asıl sebep demek ki fıtratımızda var olan bu gevşeklik diyor insan. Onun içindir ki hem ferdi hem de toplumsal boyutta bin-bir fayda ve hikmetler besleyen namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetler "teklifi emirler" arasında yerini alıyor İslam'da. "Nasıl" sorusu etrafında akla gelebilecek ve son tahlilde nice karışıklıklara zemin teşkil edecek bütün boşluklar Efendimiz'in (sas) fiili tatbikatları ile kapatılıyor.

Soruya döneyim; "Neden gevşeğiz?" diyor okuyucumuz. Çok çeşitli açılardan cevap verilebilir bu soruya. Ben sadece bir tek boyuta işaret edeceğim bu yazıda. Bediüzzaman Hazretleri'nin ibadet hayatında şahsi tecrübesini anlattığı bir boyut bu. Parça parça aktaracağım: Diyor ki Üstad, Efendimiz'in (sas) şahs-ı manevisinin ehemmiyetini ve bunun tevhidle ilişkisini anlatırken: "Bir zaman bir tek tesbihin, bir tek namazda, sahabelerin tarz-ı telakkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü. Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım."

Öncelikle yaşamayan bu tesbiti yapamaz ve bu kadar rahat konuşamaz diyorum. Daha açık ifadesiyle bu Üstad'ın sahabe misal namaz kıldığını ve aynı hissiyatı yaşadığını düşünüyorum. Düşünün, yapılan sahabe misal birkaç tesbih ve bir aylık ibadete tesir eden hal. İhtimal sahabenin her namazı için geçerliydi bu ve böyle olunca onların ibadet âşığı olmalarını anlamak daha kolay oluyor.

Pekala Bediüzzaman nasıl açıklıyor bu durumu? Diyor ki: "Demek bidayet-i İslâmiye'de kelimat-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var. Tazeliği haysiyetiyle başka bir letafeti, bir taraveti, bir lezzeti var ki; gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir, azalır, perdelenir. Zat-ı Muhammediye (sas) ise onları menba-ı hakikîsinden (Zat-ı Akdes'ten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istidadıyla almış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen o zat; bir tek tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir. İşte bu nokta-i nazardan Zat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın, haddi ve nihayeti olmayan meratib-i kemalâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et."

Bugün yok mu dediğinizi duyar gibiyim. Soru sahibi açısından bakacak olursanız yok; ama onunla aynı safta yan yana namaz kılan bir başkasına sorsanız belki var. Çünkü bu şahıslara, onların inancı, bakış açısı, kabulü, tasdiki ve tabii ki pratik hayata yansıtmasına göre değişen bir hadise. Objektif değil sübjektif değerlendirmelerin konusu.

Bunu aşmak; hele dünyanın bizleri her tarafımızdan bağladığı ve esir aldığı bir zamanda aşmak; kolay değil; zor. Zor fakat imkânsız değil. Bu zoru başarmak ise bizim Allah'a karşı vazifemiz. Hocaefendi'nin sözlerini ilave edelim: "Bizim vazifemiz, O'nun da hakkı." İmanı şuurla besleyip onu irfan ve ihsan ufkuna taşıyarak yapabiliriz bunu. Yapanlar öyle yapmış...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.