Allah onların yüzüne bakmaz

Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tahâya) hadis-i şerifin devamında bu üç zümreyi sırasıyla anlatmaktadır. İlk zümre, "Eteklerini sürüye sürüye gezen." kimselerdir. Bu söz, enaniyet, kibir ve gururdan kinayedir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 23 Kasım 2011 tarihli Zaman Gazetesi'nde neşredilen "Kibir" başlıklı yazısı, kibrin mahiyetini ve insanlıkla, Müslümanlıkla alakasının olmadığını aksine ihtimal vermeyecek kesinlikte anlatmaktadır.

Roma, Yunan ve Grek tarihlerinde, eteklerini sürüye sürüye gezen insanların resimlerini görürsünüz. Mevzu ile alâkalı çevrilmiş filmlerde bu daha da açık görülür. Ancak, esas olan etek sürümek değil, bu işin bir gurur ve kibir alâmeti olarak simge hâline getirilmesidir. Zaten hadiste kastedilen de budur.

Gurur ve kibirin nasıl kötü bir illet olduğu ve nasıl kötü neticeler doğurduğu birçok âyet ve hadiste ayrı ayrı ele alınıp işlenmiştir. Meselâ, bir hadislerinde Efendimiz: "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan insan Cennet'e giremez." buyurmuşlardır. Çünkü kalbinde zerre kadar kibir ve gurur bulunana Allah (celle celâluhu) hidayet yollarını tıkamıştır. Cenâb-ı Hak, Kur'ân'ında şöyle buyurmaktadır:"Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri, âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onları anlamayacaklar). Onlar, bütün mucizeleri görseler yine de iman etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen onu yol edinirler. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir."(A'râf, 146)

Kibir, basireti kör eden bir perdedir. Kibirle dolu bir vicdan, kâinatta sayfa sayfa yazılmış mucizeleri göremez, idrak edip anlayamaz. Zira basiret körleşince idrak adına basar da hiçbir işe yaramaz. Büyüklük ancak Allah'a mahsustur. Günde beş defa minarelerden ilan edilen bu hakikatin bir başkasına izafesi nasıl hoş görülebilir ki?

Bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Kibriya, benim ridâm, azamet ise benim izârımdır. Kim benimle bu mevzuda münakaşaya kalkışırsa onu (başaşağı getirir) Cehennem'e atarım."

"Kibriya": büyüklük, ululuk demektir, Cenâb-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. İnsan için, iç ve dış elbiseler ne ifade ediyorsa -keyfiyeti bizce meçhul- Cenâb-ı Hak için de kibriya ve azamet aynı şeyi ifade eder. Bu iki sıfatı Cenâb-ı Hak'la paylaşmaya kalkanı Allah, hakkıyla paylar ve Cehennem'ine atar.

Kibirli kalbe iman taht kuramaz. Başka bir ifadeyle, Allah'tan başkasının taht kurduğu bir kalbe, Allah'a iman gelip oturmaz. Hareket ve davranışlarıyla, kibri, gururu temsil eden adamın da durumu budur. Hadiste böyle bir insan, "eteklerini sürüye sürüye yürüyen" olarak ele alınmaktadır.

Hadis-i şerifte resmedilen talihsiz ikinci insan veya zümre de, "mennân-iyiliklerini başa kakan"dır. Allah (celle celâluhu), ona mal ve mülk vermiştir ki, bu nimetlerden kendisi istifade ettiği gibi, başkalarına da infakta bulunsun, Cenâb-ı Hak da ona, bu infakına mukabil, birine binle karşılık versin. Ancak bu insan, hiç oralı olmamış; infakta bulunmadığı gibi, bazen verse de, onu da başa kakmak ve minnet etmekle iptal etmiştir. Oysaki hem o mal, hem de kendisi Allah'ın mülkü ve memlûkü idiler. Onun bütün vazifesi Cenâb-ı Hakk'ın malını tevzi etmekten ibaret iken o, asıl mülk sahibi gibi insanlara minnet etme sevdasına düşmüştür. Bu ne büyük bir gaflet, bu ne korkunç bir düşüştür!

Allah (celle celâluhu) ona mülk vermiştir. Ancak bu mülkte, başkalarının da hakkı vardır. Hâlbuki bu insan, cimrilik yapmakta, verdiği zaman da başa kakmaktadır. "Mennân" aynı zamanda cimri insandır. Hâlbuki cimrilik, insanı Allah'tan, Cennet'ten ve diğer insanlardan uzaklaştırır ve Cehennem'e yaklaştırır. Efendimiz bir hadislerinde cimri hakkında şöyle buyurmaktadır: "Cimri, Allah'tan uzaktır.. Cennet'ten uzaktır.. insanlardan uzaktır. Cehennem'e yakındır."

Hadiste, belâgat kaideleri açısından; "leff ü neşr-i mürettep" vardır. Suçlar ve cezaları sırayla zikredilmiş olup aralarında bir tertip vardır. Dolayısıyla "Allah onlara bakmaz" ibaresi, "mennân"a bakmaktadır. Zira ikisi de ortadadır. Birinci ve sonuncu ifadeler de yine birbirlerine bakarlar. Durum böyle olunca, bu hadisten şöyle bir nükte anlamak da mümkündür: Nasıl ki, mennân, dünyada iken, insanlara rahmet nazarıyla bakmamış, onlarla ilgilenmemiş, bazen verdiğini de başa kakmakla iptal etmiştir; ahirette de, bu yaptıkları cinsinden bir ceza ile karşılaşacak ve Cenâb-ı Hak da ona aynı şekilde muamele edecektir.

"Allah kendileriyle konuşmaz" denilen zümre de "kibirliler"dir. Kibir ve gururla yürüyen, eteklerini sürüyen, başkalarıyla konuşmaya tenezzül etmeyen insanlar da, ahirette kendileriyle Cenâb-ı Hakk'ın konuşmayacağını bilmelidirler. Bilmeli ve o cezaya götüren yollarda yürümemelidirler.

Normal zamanda bile yemin etmek doğru değilken, yalan yere ve sırf dünyevî menfaat temini gibi hasis bir duyguya kapılarak yemin etmek ve böylece malına revaç kazandırıp onu satmaya çalışmak, bu da insanı yine karanlık akıbete doğru sürükleyen üçüncü tablodur ki "Allah onları temizlemeyecektir" tehdidi de bu hususa bakmaktadır. Rabbim bizleri bu üç zümreye dahil olmaktan da onların maruz kaldıkları/kalacakları azaba düçâr olmaktan da muhafaza buyursun.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.