Ümitli Endişe Endişeli Ümit
Fırtınaların, boranların estiği bir mevsimde yorum sayfasında böyle bir yazı mı? diyecek çokları yazıyı okuduktan sonra. Ne yapabilirim ki benim de alanım bu. Alanımın dışında kalem oynatmama temel ilkem; istisnalar hariç.
Şöyle düşündüm; darbe teşebbüsü eksenli bu kadar yoğun gündem içinde zihinleri bulanan, kafaları altüst olan, dostla-düşmanın, dostlukla-düşmanlığın sınırlarının birbirine karıştığı bir dünyada yaşayan insanlar için nefes alma olur bu tip gündem dışı bir yazı. Ümitli endişe veya endişeli ümitle yaşayıp geleceğe bakanlarda rahatlama meydana getirir; yerkürede başka hadiseler de oluyormuş dedirtir insanlara.
Ümitli endişe ile endişeli ümit aynı şey değil mi diye başlayalım isterseniz. Hayır, değil. Vurguyu nerede ve nasıl bir ses tonu ile yaptığınıza bağlı. Allah'a inanan, sa'ye sarılan insanlar için sürekli ümit içinde olmak zaten dinî inancın gereği; ama endişeyi yedeğine alarak. Öyleyse yaşanan gündeme bakış açımız ve neticesi itibarıyla beklentilerimiz net; ümit. Herkesin planı varsa, "Allah'ın da bir planı var" zaviyesinden olaylara bakmak. O'nun bizi hiçbir surette yalnız bırakmadığı ve bırakmayacağı inancını sadakatle devam ettirmek. Bir tek şartla; bu inanca göre muamele edecek olan Rabb'e kul olmak, üzerimize sağanak sağanak gönderilmek üzere bekleyen nimet, lütuf ve ihsanlarına layık olabilmek. Bu, aynı zamanda yolunu kaybetmiş, endişesine yenik düşmüş, "ne olacak bu hadiselerin sonu" diyenlere bir pusula, yol haritası, istikamet çizelgesi. Daha ötesi lâf ü güzâf.
Amerikan seçimleri ve Obama
Kasım 2008'de ABD'de seçimler olacak. Bazıları seçimler için "hayır, bu sadece ABD değil, dünya genelinin seçimi" diyor. Bundan öte "ABD vatandaşı olmasak da, ABD'de yaşamasak da biz de bu seçimde oy kullanmak istiyoruz" diyorlar. Nedeni açık, ABD sebepler dairesinde iç ve dış politikalarıyla dünya insanlığının kaderini belirlemese de etkiliyor. Öyle ki ferdden aileye, toplumdan devlete, yaşam felsefesinden ilim ve medeniyet anlayışına kadar her yerde müsbet-menfi neticeleri görülüyor bu etkinin. Bu zaviyeden bakınca "kaderimi etkileyecek idarenin seçiminde ben de irade beyanında bulunmak istiyorum" diyenler bence haksız değil!..
Başkan adaylarından Barack Obama, birkaç gün önce yaptığı bir seçim konuşmasında dedi ki: "Savaş, fakirlik, işsizlik, evsizlik, sokak saldırıları, çökmeye yüz tutan okullar gibi problemlerimiz karşısında dinî kurumları devreye sokmak hükümetin görevleri arasındadır." Yanlış anlamayın, bu sözü Türkiye'de bir siyasi lider söyleseydi ne olurdu türünden ne sorular soracak ne de mukayeselere gireceğim. Çünkü dipsiz bir kuyu bu mukayeseler. Girmek isteyen giremiyor; şartları zorlayıp girenler çıkamıyor; çıkmaya çalışanlar "kendine özgü şartlar" engeline takılıp kalıyor. Gerçi yavaş yavaş bu engellerin kolu-kanadı kırılıp evrensel uygulamalar konusunda bazı adımlar atıldığına şahit oluyoruz ama henüz sonuç alınmış değil.
Obama'ya dönelim; örneğini verdiği sorunların maddî açıdan hangi politikaları izleyerek üstesinden geleceğini anlatıyor uzun uzun; ardından yukarıda iktibas yaptığımız cümleyi sarf ederek, dinî ve moral değerlerin de devreye sokulması gerektiğini vurguluyor. Bir dinin propagandasını yapmıyor. Hıristiyanlık, Budizm vs. demiyor; evrensel bir gerçeğe işaret ediyor, insan fıtratına vurgu yapıyor. Hepsi bu. Pekala, kamuoyu nasıl karşılıyor, medya ne diyor derseniz; bırakın ülke genelinde gündem oluşturmayı, medyada aleyhine sayılabilecek bir tek cümle dahi yer almıyor. Ne diyelim; darısı başımıza.
Gelelim diğer aday John McCain'e; McCain geçen hafta sonu dünyaca ünlü Evangelist papaz Billy Graham'ı evinde ziyaret etti. Graham'ın oğlu ile birlikte seçim kampanyası yöneticilerinin de bulunduğu ziyarette neler konuşulduğunu detaylıca bilmiyoruz. Basına yansıyan kısmına vakıfız. O da şu; Graham ev okulu, eşcinsel evlilikleri, kürtaj gibi meselelerde nihaî düşüncelerini halka açıklamasını istemiş McCain'den. Taktik mi dersiniz, mesaj mı dersiniz yönlendirmede bulunmuş açıkçası. Gerekçesi de kaynağı da belli bu sözlerin. Gerekçesi şu; McCain, muhafazakâr cumhuriyetçi partisinin adayı. Bu partinin mezkûr konulardaki düşünceleri ise malum. Ama McCain kamuoyuna yansıyan ferdî düşünceleri ve yaşayışı itibarıyla liberal çizgiye daha yakın duruyor. Bu da seçmen tabanında ciddi rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Nitekim "McCain parti tabanının bu konudaki inanç ve düşüncelerini seçim öncesinde mutlaka kabul edecek" diye açıklama yaptı bir senatör. Son cümlesi oldukça keskin ve net: "There is no choice; başka yolu yok."
Pekala kaynağı ne? Kaynak, hafta içinde Graham'ın bizatihî katılımıyla gerçekleşen 1.000'e yakın çeşitli seviyelerdeki Evangelist din adamlarının bir araya geldiği istişarî toplantı. Halkla içli-dışlı bulunan bu din adamları taban kitlenin düşüncelerini aktarmışlar, isteklerini söylemişler o toplantıda ve Graham çıkan sonucu ulaştırmış başkan adayına. Mukayese yapmayacağım dedim ama işaret etmeden de geçemeyeceğim; böyle bir hadisenin ülkemizde cereyan ettiğini düşünsenize. Başbakanlığa oynayan birinin yüksek düzeyde bir din adamı ile görüştüğünü, onun tavsiyelerine kulak verdiğini!
Mesela Fethullah Gülen Hocaefendi ile. Hayatını halkın içinde halkla beraber geçirmiş, halkın nabzını siyasilerden daha iyi tuttuğuna inandığım bu insanın seçim öncesi veya sonrası bir siyasi liderle vatandaş olarak görüşmesinin, düşüncelerini anlatmasının ne mahzuru olabilir ki? Ama bırakın böyle bir varsayımı, 9 yıl devam edip beraatla sonuçlanan davasının Yargıtay tarafından verilen temyiz kararının bile nasıl karşılandığı; "yargı kararına saygı" deyip saygı bekleyenlerin nasıl saygı! gösterdikleri, nasıl rüzgâr estirdikleri malum. Olsun; o rüzgârdan dere kenarlarındaki söğütler etkilenir, ulu çınarlar değil. Çınar ulu olduktan sonra rüzgâr değil fırtına esse ne yazar! 15 gün önce açıklanan bu karar sonrası medyanın tutumu ile alakalı bir yazı kaleme alacaktım. Ama gündeme Sarıkız, Ayışığı, Ergenekon, Eldiven oturunca karar değiştirip okuduğunuz gündem dışı yazıyı kaleme aldık. Ben hep karıştırıyorum; bunların hangisi darbe teşebbüsü adına yapılanmaydı?
- tarihinde hazırlandı.