Dua
Dua, her şeyden önce, Allah ile kul arasında bir münasebet, bir kulluk sırrı ve Tevhid'in temel bir boyutudur. Dua, Allah'ın her şeye gücü yettiğini, bütün varlıkların her türlü ihtiyaçlarını bildiğini, bütün ihtiyaçların arz ve giderilme mercii olduğunu, kâinatta belli kanunlara bağlanan sistemi kuran ve onu istediği şekilde ve özgürce yöneten, bu sistemle asla sınırlamayacak sonsuz bir irade, ilim ve kudret sahibi bulunduğunu şüphesiz kabule dayanır. Dolayısıyla dua, bir bakıma imanın da, ibadetin de özünü teşkil eder.
Dua, dört çeşittir. Birincisi, hâl ve istidat diliyle yapılan duadır ki, bütün bitki ve hayvanlar, kendilerine ait bu dille Allah'tan talepte bulunur ve talepleri, eğer kuraklık gibi, ecel gibi, umumî hikmete ait başka hükümlerin devreye girmesi dışında yerine gelir. İkinci tür dua, yaratılıştan gelen ihtiyaç diliyle yapılan duadır. Acıkma, susama, uyku gibi haller, bu duaya girer ve bunlar da genellikle kabûl görür. Üçüncü tür dua, ıstırar, yani mutlak mecburiyet ve çaresizlik halinde yapılan duadır. Bu tür dua da, genellikle kabûl edilir.
Dördüncü tür dua, bizim duamızdır. Bu da, iki kısımdır. Birinci kısım, fiilî duadır. Allah, hayatımız için birtakım kanunlar koymuştur; daha doğrusu, O'nun hayatımızla ilgili icraatı, âdetleri vardır. Hastalandığımızda güvenilir ve işinin ehli bir doktora gidip, gereken ilaçları kullanmak; acıktığımızda yemek, susadığımızda içmek; ekin elde etmek için tarlayı sürüp tohumu etmek, kısaca arzu edilen netice için gereken sebepleri yerine getirmek, fiilî duadır. Bu dua da, kâinatta geçerli umumi hikmet çerçevesinde olduğu için, yine, bu umumi hikmetin, kötülüklerimize bir ceza, ecelin gelmiş olması veya, meselâ yememize içmemize mani hastalıklar türünden başka fiilî faktörleri devreye koyması dışında, çok defa kabûle mazhar olur. Ayrıca, arzu ettiğimiz netice için gereken bu sebepleri yerine getirmek, yani fiilî duayı yapmak mutlaka gereklidir. Bunları yerine getiren, kim ve inancı ne olursa olsun, kâinatın ve hayatımızın tâbi bulunduğu umumi hikmete uygun hareket ettiğinden, karşılığını görür.
Dua deyince en fazla akla gelen ise sözlü duamızdır ki, onun birinci faydası ve neticesi Âhiret'e bakar; çünkü dua, ibadettir. İkinci olarak, duada, istediğimizin aynısı verilecek diye bir şart yoktur. İstediğimiz, kâinatta geçerli İlâhî hikmete ters olmamalı; bu hikmetin çarklarının bize göre dönmesi gibi bir tavır içinde olunmamalıdır. İkinci olarak, nasıl bir hasta veya bir çocuğa her zaman istediği verilmez; hasta su ister fakat doktor ona acı ilaç verir, bunun gibi, Allah, çok defa istediğimizden daha hayırlısını bize verir. Çünkü biz, hakkımızda kısa, orta ve uzun vadede, gerçekten neyin hayırlı, neyin şer olduğunu tam bilemeyiz. Ayrıca, duanın da kendine ait şartları vardır ki, yapılan duanın İlâhî hikmete uygun olması dışında, bir de dua, tam bir iman, teslimiyet, Allah hakkında mutlak bir hüsn–ü zan ve tam bir kalbî teveccüh içinde yapılmalıdır. Bu şartlara bir de, kalbî bir ıstırar ve ızdırap hali eklenebilirse, bu takdirde sözlü dua, genellikle geri çevrilmez.
Allah'a Havale
Büyük bir cihan devletinin ve fevkalâde büyük bir tarihin mirasçıları olarak, dün vilâyetimiz olan ülkelerin her bakımdan kat kat gerisinde, fakat kendimizi temize çıkarma adına başkalarını ve tarihi suçlamada, kendimizi masum, başkalarını hain görmede en öndeyiz. Güvenliğimizi NATO'ya ve İsrail'e emanet etmiş durumdayız. Öcalan'a gücümüz yetmiyor. Ekonomimiz felç; sosyal hastalıklar, kanser gibi bünyeyi sarmış; demokrasimiz hiç yürümüyor ve 4 defa önü kesilmiş. Ülkenin halinden memnun olan, bir avuç azınlığın dışında kimse yok; herkes, kurtuluşu bir başka ülkeye kapağı atmada arıyor. Eğitim, sağlık, en geri ülkelerdekinden daha geri. Endüstriyel üretim adına çağın dışında; bilhassa silah sanayiinde fakirin de fakiriyiz. IMF ile satın alındığımız, en iyi ihraç malımızın ordumuz olduğu açıkça ifade ediliyor. Böyle iken, ülkenin her bakımdan yüz akı hizmetlere, tam bir fedakârlıkla imza atanlar ve onların fikirlerine itimat ettiği Fethullah Gülen hocaefendi, hem de ona tuzak kuranların PKK ile ilişkisinin apaçık gündeme geldiği, mahkemesinin yakın olduğu ve futboldaki başarımızdaki ruhun konuşulduğu bir zamanda hâlâ, geçerli hiçbir gerekçeye dayanmadan terör ve çete ile birlikte anılabiliyor. Bir insan olarak, milletimizin asla tasvip etmediği bu açık ve tarihî haksızlığı, mesulleriyle birlikte Allah'a havale ediyorum.
- tarihinde hazırlandı.