Kitap Okumak
Kitap, bilginin, medeniyetin, erdemin, kalkınmanın ve daha nice yüksek değerlerin sembolüdür. İnsanın yetişmesinde, kemale ermesinde kitabın hiç de hafife alınamayacak bir önemi vardır. Rabbin insanlığa en büyük mesajı da kitap şeklinde gelmiştir. Okumak ise, kitaptan istifadenin yoludur ve Kur'an'ın ilk ayetiyle gelen bir emirdir. "Yaratan Rabbin'in adıyla oku." (Alak, 96/1) Elbette kitap derken, okunması ile istifade edilen, kişinin dünya ve ahiret hayatına faydası olacak malumatları içeren kitaplar kastedilmektedir.
Kitap okumak, insana malumat zenginliği, geniş kelime haznesi, engin bir bakış açısı ve gelişmiş bir düşünce ufku temin eder. Ayrıca, kitap okuyan kimseler, kendilerine güven duyma, davranışlarında isabet kaydetme ve hadiselere daha olumlu yaklaşma kabiliyetini elde ederler. Zengin bilgi ve kelime haznesiyle hikmetli ve etkileyici bir dile sahip olabilirler. Fazla kelime haznesine sahip olmak onlarda, daha fazla kavramla düşünebilme hususiyeti verir ki, bu da onların düşünce kapasitelerini ve kültür seviyelerini yükseltir.
Maalesef günümüzde televizyon ve internet, bir yönüyle bu çok faydalı alışkanlığın körelmesine sebebiyet vermektedir. İnsanlar vakitlerinin çoğunu televizyon başında bir programdan öbürüne geçerek veya internette çok da lüzumlu olmayan şeyleri takip ederek geçirmektedirler. Bununla beraber hem televizyonda hem de internette faydalı programlar, güzel malumatlar bulunabilir. Ancak, genele bakıldığında bunun aksi söz konusudur. Halbuki, kitap hiçbir devirde kıymetini kaybetmeyecek bir gizeme sahiptir. Kitapta verdiği bilginin yanında, fiziksel bir temas vardır. Bu insanın ona yakınlığını, sıcaklığını artırır. Yani bir nevi arkadaş yapar. O sıcaklık asla teknolojinin yeni ürünlerinde hissedilemez. Elbette onların bir yeri vardır ve insan onlardan en iyi şekilde istifade edecektir. Ancak, bunların kitabın yerini almasına asla müsaade edilmemelidir. Bununla kuru bir kitap sevgisinin bayraktarlığını yaptığımız anlaşılmamalı. İnsan okuyacaksa internetten de okur, gibi bir yaklaşımın eksik olduğu kanaatindeyim. Evet, okumak herhalükarda okumaktır. Ancak, kitap okumada insan kendini daha kolay yönlendirir. Seçimini tavsiye edilen şeyler doğrultusunda yapar ve hiçbir tehlikeye maruz kalmadan bilgi dağarcığını geliştirir. Ancak, internet ve benzeri ortamlar insana bir gram şeker vermek için bir çuval keçiboynuzunu yedirirler. Bu hamur çok su götürür. Netice itibariyle bizim kanaatimiz, kitabın saltanatını hiçbir şey yıkamaz. O her zaman kendine has sıcaklığı ile yanı başımızdadır.
Kitap okuma, insan için zevkli ve faydalı bir alışkanlıktır. Bunu tabiatının bir parçası haline getirebilen kimseler hem marifet ufuklarının enginleştirirler, hem kemale yelken açarlar hem de okudukları ile amel etmeleri durumunda insanlar içinde saygın bir konumu ihraz ederler. Bununla beraber, kitap okuma alışkanlığı insana doğuştan gelen bir özellik değildir. İnsanın eğitilebilen, geliştirilebilen, öğrenmeye açık ve dolayısıyla sonradan kazanılabilecek bir hususiyettir. Aslına bakılırsa, pekçok alışkanlığa nisbeten sürekliliği ve düzenliliği adına zor kazanılan bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığın kazanılmasına yardımcı olan bazı faktörler olduğu gibi onun körelmesine sebep olan da az değildir.
Bazı Püf Noktalar
Kitap okurken, isminin içerikle uyumu, düzenli bir sistem dahilinde konunun ele alınması, verilecek malumatın kişinin ilgisini çeker mahiyette olması, üslübunda bir bütünlüğün ve ahengin olması okumayı sevdiren unsurlardır. Elbette her kitap aynı tarzda kaleme alınmaz, bir bilim kitabı alabildiğine yalın bir dille ve net bir anlatımla yazılırken, bir hikaye veya roman, teşbihler, mecazlar, istiareler vs. ile renkli bir anlatıma sahip olabilir.
Kitap okumada, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi şahsi tecrübesi olarak en güzel zamanın sabah erken saatleri ile kaylûleden sonraki vaktin olduğunu belirtir. Bazılarının gece okumayı teşvik etmesine mukabil, yumuşak bir üslupla olabileceğini, ancak gecenin daha çok istirahat ve evrâd-u ezkâra ayrılmasının daha doğru olacağını tavsiye buyurur. Hocaefendi, herkesin öncelikle idrak, anlayış seviyesine uygun kitapları okumakla işe başlamasını tavsiye eder. Bir kere böylece kitap okuyan insanın, imkan varsa bir kere daha baştan aynı eseri okuması halinde kitabı yavaş yavaş kendine mal edebileceğini, içindeki malumatın bazı yerlerini hafızasında daha kolay tutabileceğini ve bunları belli zamanlarda kullanabileceğini ifade eder.
Bu alışkanlığın genel itibariyle küçük yaşta başlamak sûretiyle elde edilebileceği iddia edilse de, yaşanan örnekler de göstermektedir ki, her yaşta buna yelken açmak mümkündür. Zannediyorum en önemli nokta, kitap okumaya karşı ihtiyacın hissedilebilmesidir. En azından okumanın zevkinin bir nibze algılanmasıdır. Kişi en sevdiği konulardaki kitaplarla işe başlayabilir ve birini bir ötekisi, derken bir başka kitap takip edebilir. Nihayet kitap okumadığı gün, kişi kendinde bir boşluk hissetmeye başlar. Zamanla da kendisine sorulan veya kendi aklına gelen sorular onu ihtiyacı olan yöne doğru yönlendirir. İşin en güzel tarafı ise, kişinin hem faydasına hem de gönlüne göre kitaplarla meşgul olabilmesidir.
Çocuklarda Kitap Okuma Alışkanlığı
Çocuklarda kitap okuma alışkanlığının, önce aileden sonra da okuldaki öğretmenlerinden alındığı düşünülürse bu mühim mevzuda ilk vazife ebeveyne, daha sonra da maarif yuvalarındaki fedakar öğretmenlere düşmektedir. Ana-babanın eğitim seviyelerinin, ekonomik durumlarının ve mesleklerinin önemi kadar, onların çocuğa göstereceği ilginin, desteğin de bu alışkanlığın kalıcı ve düzenli olmasında tesirleri mevcuttur. Psikologlar, ebeveyn ile çocukların arasındaki bağların güçlü olmasında "nitelikli beraberlik"in çok önemli olduğunu belirtirler. Kitap okuma alışkanlığının kazanılmasında da bu husus önemlidir. Yani ebeveyn çocukları ile kitap okumaya vakit ayırmalıdırlar. Bu, çocuğa özel okuma şeklinde olabileceği gibi belli bir zaman diliminde ailece okuma şeklinde de olabilir. Çocuğa kitabın sevdirilmesi adına, ona hediye olarak seveceği türden kitaplar alınabilir. Belki bu seçim ebeveynin yönlendirmesi ile, çocuğun tercihi istikametinde olabilir. İlk önce çocuğun ilgi duyduğu konularla alakalı kitaplar alınabilir. Evin bir köşesinde bu tür kitapların da arasında bulunduğu küçük bir kitaplık oluşturulabilir. Çocuğu teşvik adına, ödüllendirirken kitap da sıralamada yerini almalıdır. Bazen süreli yayınlar çocuğun motivasyonuna katkıda bulunabilir.. haftalık, aylık dergiler gibi.. veya düzenli kitap değişimi sağlanarak okumada sürekliliği temine çalışılabilir. Hem ebeveyn kendi okuduğu kitapları ve yazarların hayatlarını anlatarak o yazarlara hürmeti aşılamalı, hem de çocuğun okuduğu şeyleri başkaları ile paylaşımı sağlanmalıdır. Mesela, okuduğu yerleri anlatmak istediği zaman ona fırsat verilmelidir. Bu onda daha çok okuma isteği doğuracak ve kendine güven duygusu verecektir. Özellikle günümüzde televizyon ve internette geçirilen vakit mutlaka kontrol altına alınmalı, bir düzenleme getirilmelidir. Aksi taktirde bu şeylerin cazibesi ondaki kitaba olan isteği kıracaktır. Ayrıca, çocuğun kütüphane ile bağının kurulması, o ortamlara alışması ve sevmesi temin edilebilir. Kitap evleri, kitap fuarları bir fırsat bilinip birlikte gezilebilir. Çocuğun biriktirdiği harçlıklarını buralarda değerlendirmesi teşvik edilebilir. Ancak hemen her alışkanlığın gelişmesinde olduğu gibi kitap okumada da sürekli telkinden daha ziyade arada bir alınacak ödüllerle teşvik etme daha tesirli olacaktır.
Ailede bir tohum olarak alınan bu alışkanlık, okulda öğretmenlerin sistemli bir şekilde yönlendirme ve teşvikleriyle tabiata iyice yerleşebilir. Bunun için okulda da bazı aktiviteler düzenlenebilir. Bazı kitapların okunması ve bilgi yarışmaları yapılması, sınıflarda küçük kitaplıklar oluşturma, belli saatlerde serbest kitap okuma saati konarak çocukların sevdikleri kitapları okumasını temin etme, onları aktif çalıştırarak bir duvar gazetesi, pano vs. hazırlama, toplu kütüphane ziyaretleri ve ödüllü yarışmalar düzenleme gibi daha pek çok şey yapılabilir. Eski dönemde özellikle İslam dünyasında ilme, dolayısıyla okumaya ciddi teşvik olurdu. Bilgi seviyesi yükselen kişi belli payeler alır, toplum içinde saygınlık görürdü. Bu da herkesin daha çok okuma, araştırma, öğrenme ve kendini geliştirme isteğini kamçılardı. Bu anlayış bir anlamda Batı dünyasında mevcuttur. Bilgi en pahalı sermaye olarak görülür. Bilgisi ve becerisi olan insanlar daha çok kazanır ve materyalist bir dünyanın anlayışı içinde yine saygınlığını elde eder. Ancak inanmış kimselerin oluştuğu toplumda okuma önce böyle sosyal bir teşvikle başlasa da, zamanla kişi bir anlamda ihlasa erer.. erer de, okumayı kendine ve başkalarına faydalı olmak için yapar.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bir çok pedagog, kitap okuma alışkanlığının ancak çocukken elde edilebileceğini, okumanın kişiliğin oluştuğu çocukluk döneminde kişiliğin sağlıklı gelişimine çok büyük katkısı bulunacağını ve dolayısıyla ebeveyn ile öğretmenlere ciddi sorumluluklar düştüğünü belirtirler. Bu sebeple daha bebekken resimli, belli yerlerine basınca ses çıkaran veya içi boşalan ceplerin olduğu kitaplar tavsiye edilir. 1-3 yaşlarına geldiğinde yırtılmayacak türden, esnek malzemelerden yapılmış büyük resimli kitaplar tavsiye edilmektedir. Bu seviyedeki kitapların her sayfasında birkaç kelimelik yazılar bulunabilir ve ebeveyn bunu çocuğa okuyabilir. Kitap okunurken resmi parmakla göstermek ve okuma esnasında çocuğu kucakta tutmak tavsiye edilir. Çocuk, yiyecek, taşıt, hayvan ve çocuk resimlerinin olduğu kitapları daha çok sever, okuma esnasında kitabı tutmaktan hoşlanırlar ve aynı kitabın defaatle okunmasından zevk alırlar. Okuma esnasında bazı tekerlemeler, mimik ve ses tonunu değiştirmeler onun hoşuna gider. Kitap okuma esnasında çocuk hareket ederse buna müsaade edilmesi, sıkılmasına meydan verilmemesi tavsiye edilir. 3-5 yaşlarına geldiğinde ise, konusu olan hikayelerden, kahramanların mücadelelerinden hoşlanırlar. Alfabe, rakamlar ve okula gitme ile alakalı mevzular da onların ilgisini çeker. Siz okurken ya yanınıza ya da kucağınıza oturmak isterler ve hikaye hakkında sürekli soru sorarlar. Bunlara sabırla cevap verilmesi, daha sonra da kendisinin anlatmasına izin verilmesi tavsiye edilir. Okul çağında da yapılacak pekçok şey vardır. Her sınıfın seviyesine göre kitap takibi ve okuma metodları vardır. Bu arada unutulmaması gereken önemli bir husus da şudur. Sadece hikaye ve roman tarzı kitapları okumak, insanları sürekli hayal dünyasında yaşamaya iter. Maalesef Batı dünyasında bu çok yaygındır. Hikaye, roman yani kurgu kitaplarının bulunduğu bölümler bütün bölümlerden daha büyüktür ve insanlar daha çok bu tür kitapları okumaktadır. Ancak belli bir seviyede okuma alışkanlığı geliştirildiği için bunların yanında diğer türden kitaplar da okumaktadırlar. Bizim dünyamıza gelince, ilk etapta kitap okumayı sevdirme adına hikaye ve roman -ki bunda da yine seçici olmak, sahabe hayatının anlatıldığı, Osmanlının şanlı tarihinin altın sayfalarının yer aldığı hikayelerin- okutulması ile işe başlanabilir. Ama bundan sonra, onu geleceğe hazırlayacak, köküyle irtibatını temine vesile olacak, ahirete giden yolun encamını bildirecek faydalı eserleri, ilmî ve edebî çalışmaları okumaya yönlendirmek gerekmektedir.
Yapılan bir araştırma ülkemizin bu hususta henüz arzu edilen seviyeye ulaşamadığını göstermektedir. Uluslararası Eğitim Başarılarını Belirleme Kuruluşu (IEA) bir araştırma yapmıştır. 35 ülkede ilköğretim 4. sınıf öğrencilerine yönelik yapılan araştırmada Türkiye'de yerini almış ve 62 ilden 154 ilköğretim okulundan 5390 öğrenci bu araştırmaya katılmıştır. Anket sonuçlarına göre ortalama puan 500 iken Türkiye maalesef ortalamanın da altında kalarak 449 puan alabilmiştir. En yüksek puanları ise sırasıyla İsveç, Hollanda, İngiltere ve Bulgaristan almıştır. Okumadan asıl maksat bilgiyi elde etme ve kullanmadır. Bu amaca uygun okuma faaliyetlerinde de yine İsveç en önde yerini almış, onu Hollanda, Bulgaristan, Letonya ve İngiltere takip etmiştir.
Ayrıca 2001 yılı rakamlarına göre kitap ve okuma ile alakalı bazı çarpıcı istatistikî bilgilere göz atmakta fayda vardır.
Kitap Üzerine İstatistiki Bilgiler
- Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında basılmaktadır.
- Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır.
- Türkiye'de her 100 kişiden sadece 4-5 kişi kitap okuyor.
- Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.
- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.
- Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.
- Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı.
Türkiye'de Okuma ve İzleme Oranları
Dergi okuma oranı % 4
Kitap okuma oranı % 4,5
Gazete okuma oranı % 22
Radyo dinleme oranı % 25
Televizyon izleme oranı % 94
Dünyada Bir Yılda Ders Kitapları Hariç Basılan Kitap Sayısı
Amerika 72.000
Almanya 65.000
İngiltere 48.000
Fransa 39.000
Brezilya 13.000
Türkiye 6.031
Türkiye'de Yıllara Göre Karşılaştırma
1996 | 2001 | |
Kütüphane Sayısı | 1.260 | 1.412 |
Kitap Sayısı | 10.899.127 | 12.221.392 |
Okuyucu Sayısı | 22.523.449 | 11.698.602 |
Kayıtlı Üye Sayısı | 1.004.681 | 254.007 |
Ödünç Verilen Kitap Sayısı | 4.507.508 | 2.164.324 |
Satın Alınan Kitap Sayısı | 129.450 | 13.862 |
Görülen o ki, ülkemiz insanı için manzara hiç de iç açıcı değildir. Bu manzaranın değişmesi için herkese görev düşmektedir. Her tarafta bir seferberliğe ihtiyaç vardır. Bir gönül sultanı, her ev küçük bir mektebe dönüşse, eşler hiç olmazsa akşam yatmadan yarım saat, bir saat birlikte bir kitap mütâlaa etseler.. şeklindeki nasihat nasıl da yerli yerindedir. Bunu başarabilenler elbette her yönüyle kazanacaklardır. Şu misal buna güzel bir numunedir. Hatırı sayılır bir profesörün çocukları da başarılı olur. Profesörün bir arkadaşı, kendi çocuklarını böyle kendi kendine okuyan, çalışan ve başaran çocuklar arasında göremediğini, fakat bu profesörün çocuklarının ise tam istediği gibi olduğunu görünce sorar: "Hocam, neden sizin çocuklar böyle de, bizimkiler öyle?.. Hocanın cevabı çok manidardır: "Hocam, bizim evde çocuk doğdu babası odanın köşesinde kitap okuyordu, çocuk yürüdü babası hala orada öylece okuyor, çocuk konuşmaya başladı babası aynen, çocuk ilkokula gitti, babası hala aynı adeti üzere devam, çocuk ortaokul, lise, üniversite derken babasında hiçbir değişiklik yok. Sürekli orada kitap okuyor." Atalarımız, "Armut dibine düşer" derler. Çocuk babasını sürekli böyle ilimle meşgul görünce elbette onu kendine örnek ediniyor ve hayata daha kolay hazırlanıyor. Unutmamalı ki, güzel bir numune çocuk için en faydalı eğitim aracıdır.
Evet, binbir emekle hazırlanan kitaplar okuyucularını beklemektedir. Okuyucu sayısı arttıkça kitap yazanların da aşkı şevki artacaktır. Böylelikle salih bir daire oluşacak ve insan kendine yakışır bir hüviyet kesbedecektir.
Bazı fıtratlar yalnız kitap okumaktan hoşlanmazlar. Bunlar için de yapılacak bazı şeyler olabilir. Haftanın belli günleri, belli saatlerde bir kaç gönül dostuyla bir araya gelerek bazı kitaplar takip edilebilir. Bu birbirini teşvik edici olur. Eğer yakında kimse yoksa, işte teknoloji o durumda devreye girer ve internet üzerinden birbirleri ile canlı görüşebilir, mekan ayrılığını ortadan kaldırmış olurlar. Yeter ki, bu hususta azimli ve kararlı olunabilsin. Mevlâm, bizlere ve yavrularımıza bu güzel alışkanlığı elde etmeyi lutfeylesin. Faydalı ilim elde etmeyi ve onunla amel etmeyi nasip etsin…
- tarihinde hazırlandı.