Gülen ve Terör Zamanı Şiddetten Kaçınmanın Rolü

Fethullah Gülen, anlaşmazlıkların çözümü için şiddete başvurmayan yaklaşımlara yönelik yapılan çağrılara, belirgin bir şekilde İslamî bir ses katması açısından farklılık gösteriyor.

Ancak Gülen'in şiddetten kaçınma ile ilgili öğretileri somut olarak nasıl barışçıl bir dönüşüme katkı sağlayabilir? Acaba bu sadece dogma ile yoğrulmuş statik ve pasif bir yaklaşımdan mı ibaret, yoksa gerçekten gerçek İslam'ı tanımlamaya yönelik yeni bir yol açacak, yenilikçi, aktif ve kendinden haberdar bir dönüşüm ruhuyla mı karşı karşıyayız? Fethullah Gülen'in katkısı, en iyi sosyal değişime yönelik, şiddetten uzak batı uygulamalarının değerlendirilmesiyle anlaşılabilir. Gülen'in şiddet karşıtı yaklaşımının kökeni tamamen, değişmez kutsal metinler olarak görülen Kur'an'ın ebedi bilgeliğine dayalı olan İslamî Anadolu inanç sistemleridir. Ancak yakından incelenince, Gülen'in, inancının ilham kaynağını "betonlaşmış" bir kaide olarak değil, devam etmekte olan bir süreç olarak değerlendirdiği anlaşılabilir.

Barış kültürlerinin doğasını kavramsallaştıran önde gelen Batılı düşünürlerden birisi de, Uluslararası Barış Araştırma Birliği (IPRA) eski direktörü Profesör Paul Smoker'dır. Smoker eşi Dr. Linda Groff ile birlikte, bu tür kültürleri oluşturmak için gerekli olan adımları açıkça belirtmiştir. Smoker ve Groff, barış kültürleri oluşturmanın mikro ve makro yönleri üzerinde durmuştur. Smoker ve Groff'un barış kültürlerine karşı yaklaşımı sıra dışı, kapsamlı ve ustacadır; çünkü diğer insanlarla ilişkiler, doğa ile ilişkiler ve Allah ile ilişkiler olmak üzere Gülen yaklaşımının önemli olarak nitelendirdiği boyutları, açıkça tanımlamışlardır. Batı'daki barış kavramının farklı evrim seviyelerini incelemişlerdir. Bunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir: Savaş olmaması, kendi başına barış değildir, ancak bu durum, şiddetten uzak barış inşasının diğer boyutlarına yönelik ilerleme kaydedilmesinin habercisi konumundadır. Açık bir çatışma mevcudiyeti olmasa bile, eğer insanlar yiyecek varken açsa, toplumun tedavi edebilecek hastaneleri mevcutken insanlar tıbbi tedaviden mahrumsa, eşit konumdaki kadın ve erkekler, cinsiyet ve etnik önyargılardan ötürü terfi edemiyorsa ve buna benzer koşullar varsa, sistem hâlâ yapısal olarak şiddet doludur. Barış sadece savaş gibi, makro düzeyde organize şiddetin terkini içermemeli, aynı zamanda, savaş sırasında ya da normal koşullarda tecavüz gibi mikro düzeyde organize olmayan şiddetin yasaklanmasını da kapsamalıdır. Yapısal şiddet kavramı, aynı zamanda bazı bireylere veya gruplara zarar veren ya da bunlara karşı ayrımcılık yapan kişisel, mikro ve makro düzeyde yapıları içine alacak bir şekilde genişletilmelidir. Doğu'nun doğayla uyum içerisinde yaşama değerini, dünya gezegenini korumaya yönelik ihtiyacın oluşturduğu içselleştirilmiş değerden kaynaklanan, Batı'nın bir kişinin kendi eylemleri için sorumluluk alma demokratik değeriyle birleştirebilirsek, bu çevresel açıdan olumlu bir gelişme olacaktır. Dışta barışı sağlama (Batı'da daha fazla önem verilmektedir), kutsal iç barışla (Doğu'da daha fazla uygulanmaktadır) birleştirilmelidir. İster iç ister dış barışın sağlanması, diğer tür barışların oluşturulması için gerekli şartların oluşturulmasına yardımcı olacaktır.

Dışarıdan birisinin bakış açısıyla değerlendirildiğinde Gülen hareketinin, yapısal şiddeti yok etmeye yönelik bariz bir hevese sahip olduğu söylenebilir, örneğin gençlere eğitim ve barınak sağlamak bunun göstergesidir. Birçok anlamda, Gülen, yukarıda Smoker ve Groff tarafından tespit edilen barışa yönelik kutsal, ruhani ve kültürel yaklaşımları takip etmektedir. Kazakistan, Kenya, Bangladeş, Pakistan, Endonezya, Brezilya ve Bosna da dâhil olmak üzere yüzden fazla ülkedeki okullarla, bu artık küresel, inanç odaklı bir harekettir. Gülen'in öğretisi, Kur'an'ın öğretisini barış odaklı sosyal değişime dayalı günlük hizmet faaliyetlerini gerçekleştirmeye doğru araçsallaştırmaktadır. Terör zamanı böyle bir yaklaşım, inançlar arası diyalog yoluyla bir fark yaratabilir. Benim için, Gülen'in diyalog amacı taşıyan Abant Platformu, ellili yıllarda nükleer savaşı önlemek için başlatılan Pugwash Hareketine benzerdir. Pugwash sayesinde, Soğuk Savaş yıllarının zorlu günlerinde bile, diplomatların ve bilim adamlarının konuşmalarını sürdürmelerine olanak sağlayan bir ortam oluştu ve böylece sadece Vietnam Savaşı'nı değil, Soğuk Savaş'ı da sonlandıran süreçlerin önü açıldı.

İnançlar arası diyalog, her zaman olduğundan çok daha önemli artık. Batı'nın İslam klişelerinin, hem Müslümanlar hem de Batılı düşünürler tarafından yapıcı yönde değiştirilmesi gerekiyor. Gülen'in, Kur'an'dan süzülüp gelen barış içindeki değişime yönelik gönülden tutkusu İslam'ı terörizm etiketiyle damgalayanlara karşı güçlü bir cephe oluşturabilir. Bu tür bir çalışma, ancak dünyanın daha büyük bir kesimine barış getirmeyi hedefleyen düşünürlerin ve aktörlerin bir araya getirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Bu özellik, günümüzdeki Gülen hareketini karakterize etmektedir. Hepimizin önündeki zorluk, güçlerimize ve farklılıklarımıza zarar vermeyecek, aksine çoğunluk olarak destek olduğumuz projeyi ve süreçleri tamamlayacak bir işbirliği için yollar bulmaktır. Daha önceki zamanlarda, kıtlık veya sel olacağına dair bir işaret bulunmadığı zamanlarda bile, öngörü sahibi yetkililerin böyle bir olasılığa karşı tedbir aldığı gibi; bu kez, gelebilecek veya gelmeyebilecek tehditlere karşı gelecekteki barış odaklı tedbirleri şimdiden düşünmek akıllıca bir hareket olacaktır. Örneğin, Gülen hareketinin devlet baskısına karşı şiddetten uzak yöntemler kullanarak hangi ölçüde karşılık verebileceği, hareketin bütünlüğünün sınanacağı bir test olabilir. Dünyanın diğer bölgelerindeki şiddet yanlısı olmayan aktivistler tarafından geliştirilen teknikler, böyle bir durumda Gülen hareketi için yararlı ve önemli bir hale gelebilir. İnançları tehlikeye atmadan barışçıl bir yaklaşım sergilemeye dair bireyin kendisini tanımasına ve bilgeliğe verilen önem göz önünde bulundurulursa, bu durum özellikle önem taşımaktadır.

Kaçınılmaz olarak, yeni ve gittikçe büyüyen inanç temelli bir hareket dikkat çekecektir. Özellikle de bu tür bir hareket, dünyanın farklı yerlerindeki diğer Müslümanları olumlu yönde etkileme ve Kur'an'ın öğretilerini uygulamaya yönelik yaygın algıyı değiştirme potansiyeli taşıyorsa. Şimdiye dek, hareket otoritelerle karşı karşıya gelmekten kaçınarak bilinçli bir yol takip etti. Ancak bu başarı, hareketin popülerliği, eğitim ve iş faaliyetleri ve ekonomik bağımsızlığı arttıkça gelecekte otoriteyle karşı karşıya gelmesine yol açabilir. Eminim ki bu harekete dâhil olan birçok öğretmen, düşünür ve taraftar dünya üzerinde yeni barış kültürlerine yönelik ilerlemeyi sağlamak için nasıl davranmaları gerektiğini düşünmeye şimdiden başlayacaktır.

(*) Dr. Steve Wright Uygulamalı Küresel Etik Okulu'nda ders vermektedir ve Leed Metropolitan Üniversitesi, Praxis Merkezi'nin müdür yardımcısıdır. Bu yazı Dr. Wright'in 25-27 Ekim tarihleri arasında Londra'da düzenlenen "Değişen İslam Dünyası: Gülen Hareketi'nin Katkıları" başlıklı konferanstaki tebliğinden alınmıştır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.