Kazan'da Bir Diploma Töreni

Tataristan'ın başkenti Kazan'da büyük bir toplantı salonundayım. Bu şehirdeki Türk-Tatar okullarının diploma töreni yapılıyor.

Diplomalarını almak üzere sabırsızlıkla bekleyen kız ve erkek öğrenciler; Türkiye'den gelen konuklar, Tataristan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ve Kazan Belediyesi'nden yetkililer, salonu tıklım tıklım dolduran Tatar ve Rus öğrenci velileri... Hep birlikte Tatarca, Rusça, İngilizce, Türkçe şarkılar, şiirler dinliyor, halk oyunları seyrediyoruz.

Tatarca'nın, Rusça'nın ve Türkçe'nin iç içe geçtiği, üç dilin sözcüklerinin birbirine karıştığı çok kültürlü ve çok sesli bir salon burası...

x x x

Tören başlıyor.,,

Önce Rusya çapında düzenlenen olimpiyatlarda madalya alan öğrenciler çıkıyor sahneye. Bu yılki olimpiyatların neredeyse yarısının Tatar-Türk okullarının öğrencileri tarafından toplandığını öğreniyoruz gururla.

Derken Rusya çapında orta öğrenim öğrencileri arasında yapılan bir televizyon yarışmasından bir bölüm seyrediyoruz salondaki büyük ekranda. Yarışmanın favorisi, sarışın, melek yüzlü dal gibi bir Tatar çocuğu... Müthiş bilgi dağarcığı ve keskin zekâsıyla hem yarışmanın sunucusunu, hem de jüriyi şaşkınlıktan şaşkınlığı sürüklüyor. Turları birer birer atlayarak yarışmanın birincisi oluyor. Sunucu, "On iki yıldır yayınlanan bu yarışma programının en yüksek skorunu elde ettin. Jüri sana profesör adını taktı, biliyor musun?" diyor. Çocuk gülümseyerek başını eğiyor.

Biraz sonra o mütevazı çocuğu sahnede karşımızda görüyoruz. Alkışlar sustuğunda Türkçe olarak kısa bir konuşma yapıyor:

"Ben şanslı bir insanım. Hayatımın en büyük şansı da bu okula kabul edildiğim gündür" diyor.

O sırada Avrasya'daki bu okulların kurulması için yıllardır büyük emek veren insanlara, öğretmenlere, belletmen ağabeylere ilişiyor gözüm: Mutluluktan ağlıyorlar.

Bunca emeğin, bunca fedakârlığın karşılığını işte bu tek cümleyle aldılar...

x x x

Avrasya'daki bazı Türk kolejlerini bundan yıllar önce de ziyaret etmiştim. Okulların ilk yıllarıydı. Halkta hem ciddi bir yönelim, hem de belli tedirginlikler vardı.

Aradan geçen on yıl içinde görüyorum ki, Türk kolejleri Avrasya'da efsane olmuşlar. Rusya'nın en prestijli üniversitelerine öğrenci yetiştiren, üniversiteye öğrenci sokma oranı en yüksek olan ve bütün velilerin çocuklarını kaydettirmek için kuyruğa girdiği okullar halini almışlar. Şu anda talep o kadar yoğun ki, müracaat eden 10 öğrenciden ancak 1'i kabul edilebiliyor. Türk Okulları mezunları üniversiteyi bitirdikten sonra kendi ülkelerinde en prestijli işlerde çalışıyor ve bulundukları her mevkide kendi halkları ile Türkler arasında dostluk ve anlayış köprüleri kuruyorlar. Daha şimdiden, Tataristan'da Cumhurbaşkanlığı makamında, İçişleri, Dışişleri ve Eğitim bakanlıklarında bu okullardan mezun olmuş Türkçe bilen elemanlar çalışıyor.

Grubumuzda olan bir Türk yetkili, birinci elden tanık olduğu öyle anekdotlar aktarıyor ki, bunları dinlerken, bir avuç insanın Avrasya'da yarattığı bu mucize karşısında bir kez daha şaşıyorsunuz.

Türk yetkili, Moldovya Eğitim Bakanı'yla yaptığı bir görüşmede söylediklerini şöyle anlatıyor:

Moldovya, içine düştüğü ekonomik darlık nedeniyle, devlete ait olan kurum ve şirketlerin mülkiyetini bu kurumları işletenlere satmak üzere yasal bir düzenleme yaparken, sadece Türk okulları için bir istisna hükmü getirmiş.

Nedenini de nasıl açıklamış biliyor musunuz?

"Biz küçük bir ülkeyiz. Bizim bayrağımız bu Türk okulları sayesinde yurt dışında dalgalanıyor. Bu okulların başarıları sayesinde adımız anılıyor. O yüzden bu okullardan vazgeçemeyiz. Onları devredemeyiz."

Bir başka Türk yetkili ise, 98 yılında Kazakistan Eğitim Bakanı ile yaptığı bir görüşmede, bakanın şöyle dediğini anlatıyor

"Her milletin kahramanları vardır. O kahramanlar o milletlerin bağımsızlık mücadelesini veren kişilerdir. Bizim tarihimiz yazıldığı zaman, bu Türk okullarında çalışan öğretmenler bizim kahramanlarımız olarak yazılacaktır."

Kazan'dan dönüş yolunda düşünüyorum...

Avrasya mucizesini yaratan o isimsiz kahramanlar; ailelerini ve vatanlarını binlerce kilometre geride bırakıp bir ideal uğruna gençliklerinin en güzel yıllarını Kırgızistan'ın, Yakutistan'ın, Özbekistan'ın ıssız bozkırlarında geçirmeyi göze alan o genç öğretmenler, bizden de "kahramanlık payesi değil belki ama, hiç değilse gönülden bir teşekkürü hak etmiyorlar mı?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.