DABBE Yetmedi, SEMUM Geldi!

Sinema anlatım dillerinin en etkili olanıdır. Bunu kabul edenlerin sayısı az değildir bu memlekette, ama her nedense film diyerek sinema perdesinden hakikatini haykırmaya çalışan birçok eser, birkaç yüz bin seyirciye ulaşabildiğinde sevinç naraları atmak durumundadır. Sinemanın önemini bilmek ve ona inanmakla, iyi bir sinema izleyicisi olmak arasında sıkı bir fark olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Çocukluğumda kaçak kaçak ama lise hayatımla birlikte açık açık sinema izleyicisi olmuştum. İyi bir izleyici olduğumu düşünüyorum. Farkında bile olmadan içimde dalgalanan duygularıma tercüman olduğunu düşündüğüm karanlıktaki heyecan dolu dakikalarımda, kimi zaman öfkelendiğim haksızlığımı dövdüm, kimi zaman seni seviyorum haykırışlarımı dinledim, kimi zaman büyülü bir İstanbul akşamında boğazın kokusunu hissettim.

Bütün bu yaşadıklarımla bile sinemanın ne olduğunu ve gücünü idrak edemememin eksikliğini acı acı yaşamışımdır.

1996 yılında başladığım Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı hayatımın daha ilk yılında sinemamızın en önemli ismi olan Halit Refiğ üstadın "Köpekler Adası" filminin setinde bulunma, hatta filmi Antalya Film Festivali'ne götürme şerefine bile ulaştım. Bu şeref belki de sinema aşkımın karşılığında bana bahşedilen önemli bir hediye oldu Yaratanımdan.

Erdek'te çekilen bu filmin dağın başındaki setine özel bir misafir beklendiğini öğrendiğimizde yaşadığımız heyecan hem sinema hem de setteki muhteşem oyuncular açısından tarihi bir gün olmuştu. O gün sinemaya karşı duyduğum alakanın boyutlarındaki gelişme bugün bitmez tükenmez aşkımın en önemli kaynağıdır.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, Erdek gibi yazın çok sıcak yaşandığı bir yere, hem de ciddi bir rahatsızlığın tam orta yerinde iken ziyareti, sinemaya mesafeli yaklaşan önemli bir kesime karşı anlatılabilecek önemli bir kanıt olarak durmaktadır.

Tanju Gürsu'nun 34. Antalya Film Festivalinde yılın en iyi erkek oyuncusu ödülünü aldığı bu film aradan geçen 12 yıla rağmen hala keşfedilmeyi bekleyen bir maden olarak arşivlerde sırasını beklemektedir. Hep hatırımda tutmaya çalıştığım bir hakikati bir kez de sizlerle paylaşmak durumundayım. Birkaç ay önce elim bir kaza neticesinde kaybettiğimiz önemli bir ilim adamının ihtisas alanına giren ve dünyanın en önemli madenlerinden biri olduğunu yeni öğrendiğimiz "Toryum" madeninin değeri, biz bilmediğimiz günlerde asla azalmadı. Farkına vardığımız ve onu kullanacağımız gün karlı çıkacak olan yine bizleriz.

Ben bir gün sırasını bekleyen kıymetli bir maden gibi "Köpekler Adası" filminin de keşfedileceğini ve seyircinin kalbinde hak ettiği yere ulaşacağını çok iyi biliyorum. Hele insan eliyle kirletilen kâinatın imdat çığlıklarını duyduğumuz şu günlerde, Sevgili Halit Refiğ Üstadın, "Doğa, yaşam ve ölüm üzerine düşünmeye bir çağrı" olarak tanımladığı filminin anlaşılmayı en çok hak eden filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.

Daha ilk sinema filminde tatminkâr bir izleyiciye derdini anlatabilen yönetmen Hasan Karacadağ'ı da başarılı ve oldukça şanslı bir sanatçı olarak görüyorum. Onlarca filmin üretildiği ülkemizde neden Hasan Karacadağ örneğini aldığımı da birkaç satırla izah etmek istiyorum.

Anlatmak için korkularından hareket eden bir yönetmen daha ilk planda dikkatimi çekmişti. "Dabbe" kıyamete an kala ortaya çıkacak olan bir yaratık. Herkesi aynı anda etkileyecek ve büyük bir şiddet uygulayacak. Sevgili yönetmen, sıkı bir varsayımla, ilk filminde bu korkusunu, interneti ele geçiren ve sanal gibi görünen, insana da hızla bulaşan bir virüs olarak anlatmış. Genetik uzmanlığı ve fizik olimpiyat şampiyonluğu da düşünülürse, Japonya'da aldığı sinema eğitiminin kendisine neler katabildiğini "Dabbe"yi izleyenler zaten dolu dolu yaşadılar.

Hasan Karacadağ'ın ikinci korkusu olarak karşımıza yepyeni bir sinema filmi geliyor

8 Şubat'ta yeni bir korkuyla daha tanışacak olan bizler, bu kez yine Kur'an'i bir ifade olan "Semum"ları göreceğiz. İnsan yaratılmadan önce var olan bir takım yaratıklar vardır ve bu yaratıklar cehennemdeki kızgın ateşin dumansız alevinden yaratılmıştır. Sonra korkunç bir zehirle birleştirilerek "Semum" halini almışlardır. Yaratıcı, insana kendi ruhundan üfleyip onları dünya üzerine gönderdikten sonra, başta Şeytan olmak üzere bazı "Semum"lar insanları kıskanıp, onlara türlü kötülükler yapmaya başlamıştır. Hatta öyle ki bazı "Semum"lar tüm hayatını insanlara saldırıp, onların beynine hükmederek ve dehşetli karabasanlarla ruhlarına işkenceler çektirerek geçirmişlerdir. Kâinatın son nefesini alacağı kıyamet anına kadar, insanoğluna her türlü dehşeti yaşatmaya and içmiş Şeytani "Semum"lar ve onlara ait sırlar bu filmle aydınlatılmaya çalışılacak. Filmin çekim tekniğini, efektlerini, müziklerini, 3D animasyonlarını, oyuncu kadrosunu uzun uzun anlatıp burayı işgal etmek istemiyorum. Bilinmesi gereken, birinci filminden kazandığını son kuruşuna kadar ikinci korkusuna harcayan Karacadağ'ın, korkutarak hakikatleri anlatma ve rüya âleminde değil, bir düş gerçekliğinde, varlığı bilinen ama görülmeyen bir dünyaya çağrısına kulak vermeniz gerektiği. Merakınızın tamamını www.semum.com dan giderebilirsiniz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.