Namaz Haberleri Aydın Doğan Bey'i de Üzmüştür

Hürriyet Gazetesi'nin ilk sayfasına bakıyorum. Her zaman olduğu gibi Ertuğrul Özkök'ün yazısı birinci sayfadan anonslanmış. Özkök, tarzının dışına çıkarak tek kelimelik bir başlık atmış: Ayıptır...

Şaşırdım. Emin Çölaşan'ın köşesiyle karışmış mı acaba dedim ve Çölaşan'ın yazdığı sayfayı açtım. Herhangi bir karışıklık söz konusu değildi. Şaşkınlığım iyice arttı.

Tekrar birinci sayfaya döndüm ve Özkök'ün yazısını okumaya başladım.

Özkök diyordu ki:

Bağcılar lisesinde namaz kılan kızları gizli kamerayla çekip medyaya ulaştıran kafayı anlayamıyorum. Asıl beni rahatsız eden şey, meslektaşlarımın çok önemli bir habermiş gibi, özel hayatları ve inanç özgürlüğünü ihlal etmekten sıkılmayan tiplerin yaptığı kanunsuz işlere yayın desteği vermesi. Bu yayınların genç kızlarımız üzerinde yapacağı travma etkisini düşünüyorum. Geçmişten devraldığımız kavgaları sorumsuzca gelecek neslin beynine kazımaktan çekinmeyenleri affedemiyorum. Kafamdaki çağdaş Türkiye fotoğrafında hâlâ insanların namazıyla, niyazıyla, inançlarıyla uğraşanları koyacak bir yer bulamıyorum.

Şöyle bir gözlerimi ovuşturdum. Zihnimi silkeledim. Ertuğrul Bey'in "En makulü bile böyle" başlığı altındaki satırlarını okurken dalıp gitmişim.

Bir an Ertuğrul Bey'in empati yaparak kendisini namaz kılan kız öğrencilerin yerine koyup düşündüğünü varsaymış ve bu satırları aklımdan geçirmişim.

Kendime gelince tekrar yazıya döndüm ve acı gerçekle karşılaştım. Ertuğrul Bey aslında şöyle diyordu:

"AKP merkeze gelecekse, bu savaş çığlıklarına kulaklarını kapatmalı. Çünkü dini ideoloji haline getirip, oraya buraya 'sokuşturma kültürü', açıkça bir 'din ticareti'dir. Yoksa bu ülkede isteyen herkesin namazını serbestçe kılabildiğini onlar da biliyor. Diyorum ya, maksat namaz falan kılmak değil, liseyi imam hatip okuluna çevirmek..."

'İlahi Ertuğrul Bey' dedim, içimden 'Sen hiç değişmeyeceksin.' Sonra kendime döndüm ve 'Gördün mü? Fırsatını bulunca kartel medyası neler yapıyor?' diyeceklere sakın aldırma. İyi niyetini korumaktan asla vazgeçme, dedim.

Kendisini dünyanın ekseni zanneden insanların, dünyanın güneş etrafında döndüğünü anlayacağı bir gün nasıl olsa gelir. İşte o zaman hep birlikte ışığa yönelir, meseleleri daha "makul" ve mantıklı bir şekilde tartışırız...

Şimdi tartışmanın ne anlamı var?

O haberi yapanlar bilmiyorlar mı ki, namaz günde beş vakittir. Vakti içinde kılınması gerekir. Ailesi âlevi ya da Sünni ne fark eder. Okulda din dersi alan bir öğrencinin, öğrendiklerini uygulama gereği duyup, namaz kılmaya gitmesi bireysel bir tercihtir. Ve insanlar bu tercihleri yapmakta hürdür. Bu hürriyet aynı zamanda anayasal bir haktır.

Elbette biliyorlar. 'Ama maksat başka' dediğin zaman onlar gibi oluyorsun işte.

* * *

Sonra Emin Çölaşan'ın yazısına baktım. Yazının başlığı "Subaylar nerede imiş!"

Çölaşan, Nuh Gönültaş'ı eleştiriyor. Yazının ilk cümlesi şöyle: Fethullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen Bugün Gazetesi'nde dün bir köşe yazısı. Başlığı şöyle: "Erlerimiz savaşıyor, subaylarımız nerede?"

Yazının sonuna doğru bir cümle daha: "Sen Fethullah Gülen ekibinden o gazeteye geçmiş olabilirsin. Siyasal nedenlerle Türk Ordusu'na karşı da olabilirsin."

Emin Çölaşan'ın Nuh Gönültaş için yazdığı eleştiriye Fethullah Gülen Hocaefendi ile başlayıp Fethullah Gülen Hocaefendi ile bitirmesinin maksadı ne?

Çocukların namazından, liseleri imam hatip okuluna çevirme maksadını çıkaran Ertuğrul Özkök, kendi gazetesindeki bu yazıların maksadını da mutlaka düşünmüştür.

Nuh Gönültaş'ın 'Neden erlerimiz şehit oluyor da subaylarımız şehit olmuyor?' demek istemediği son derece açık.

Gönültaş, elle tutulur bir terörle mücadele planı olmadığını, iki aylık temel eğitim almış erlerle terör mücadelesi vermenin yeterli olamayacağını söylüyor ve ekliyor: "Hâlâ ve hâlâ PKK'lı teröristlerin köpekler gibi korktuğu özel timlerin PKK mücadelesinden niçin alındığını anlamış değilim."

Yani demek istiyor ki, jandarma özel harekât, polis özel harekât ve özel kuvvetler gibi profesyonel kuvvetlerimiz varken neden bunlar vasıtasıyla eşkıya inine sokulmuyor?

Gönültaş bilir ki şehit olan erlerle subaylar aynı ailelerde yetişiyor. Belki kendi akrabaları ya da arkadaşları arasında subay olanlar vardır. Subaylar ölsün diyecek kadar alçalamaz.

Gönültaş da Çölaşan da bilmez mi ki terör kartını kullananlar gerektiğinde 'Kanas'larla konuşur. Bedir Binbaşılar, Bahtiyar Paşalar uzak mesafelerden haince şehit edilir. Bitlis Paşanın şehadeti hâlâ sır perdesini korur...

Ve bu hain silahı kullananlar er ve subay ayrımı yapmaz. Elinden gelirse en üst düzey komutanı şehit edip, memleketi yasa boğmak ister. 1992'de olduğu gibi tümen de bastırır...

Açık söyleyeyim. Şehit cenazelerindeki acıyı çarşaf çarşaf yayımlamanın terör kartını kullananların amacına hizmet ettiğini düşünür ve her zaman ürkerim. Şehidin anasını ağlarken görmek kimi sevindirir ki, teröristten başka? Ve bu konuda yapılan sorumsuzca ajitasyonlar bir şehit anasına "Vatan sağ olsun diyemiyorum" dedirtmedi mi?

Gönültaş'ın yazdıklarının tamamını değerlendirince maksat açıkça ortaya çıkıyor. Ama maksadı aşan cümleler alınınca her tarafa çekilebilecek ifadeler var. Çölaşan işte tam da bu ifadeleri alıp, işi ordu düşmanlığına kadar götürürken başından ve sonundan Fethullah Gülen Hocaefendi'ye bağlamaya çalışıyor.

Bu tür maksadı baştan belli ifadelerin kullanımı sadece Çölaşan'ın yazısıyla sınırlı kalsa eyvallah! Hürriyet ve aynı gruba bağlı medya organlarında çıkan bu türden ilişkilendirmeleri saymaya bir ömür yeter mi bilmiyorum!

Bu tür 'ataçlama' haber ve yazılarını her okuduğumda, gayri ihtiyari olarak, Şeyh Galib'in "İnsafın o yerde nâmı yok mu?" mısraı dilime dolanır. Mırıldanır dururum.

* * *

Dinini müdafaa etmek isteyenleri "dini oraya buraya sokmakla" ve "din tüccarlığı yapmakla" suçlayan Ertuğrul Özkök'e sadece bir şey sormak istiyorum.

Hadi Bağcılar'ı geçtik. Bir din dersi hocasının "Evlilik dışı ilişkiye ne denir?" sorusunu sormasında nasıl bir haber değeri buldunuz ki "Nasıl böyle bir soru sorarsın?" havasıyla yarım sayfa haber oldu?

Zinayı suç sayan kanun kalkmış olsa da zina, dinde büyük günahtır. Kanunun kalkması dinin de o konuyu helal saymasını gerektirmez. Malum Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz laiktir. Dini devlete, devleti de dine karıştırmaz.

Ve bir din dersi öğretmeni zinanın günah olduğunu gizleyemez. Şimdi bu masum insan zinayı sordu diye çarşaf çarşaf teşhir edildi.

Zinaya dokunulmazlık vererek dini oraya buraya kim sokuşturmuş oldu? Bu yapılan şey, din gibi hassas bir noktadan halkı sıkıştırmak değil de nedir? Din dersi öğretmenlerini Bağcılar ve Amasya örnekleriyle baskı altına almak isteyenlerin maksadı nedir?

* * *

Herhangi bir bilgim yok. Sadece yıllardır gördüğüm tabloya bakarak bir sonuca varıyorum:

Aydın Doğan Bey'in vicdanı da benimki gibi sızlamıştır.

Bu sonuca nereden varıyorum? Aydın Bey Gümüşhane-Bayburt havzasından İstanbul'a gelmiş. Taşradan merkeze bir yolculuk gerçekleştirmiş. Şimdi merkezde. Ama memleketini unutmamış. Yaptığı yatırımlarla köküne sahip çıkmış.

Merkezin de merkezi var mıdır, bilemiyorum.

Bu yolculuğu gerçekleştirirken AKP ve taşradan gelip, merkeze doğru hareketini sürdüren diğer grupların yemekte olduğu dirsek ve tekmelerin birçoğunu yemiş olması gerekir. Sonuçta her şeye rağmen zirveye ulaşmayı başarabilmiş.

Merkeze doğru seyahatini sürdürürken kızlarını büyütmüş Aydın Bey. Şimdi onlar Doğan Medya'da önemli görevler üstlendiler. Arzuhan Hanım TÜSİAD başkanı oldu ayrıca.

Aydın Bey ve kızlarını Türk aile yapısına uymayan bir kare içinde görebilen oldu mu şimdiye kadar?

Ben bir tek kare bile görmedim.

Başbakanla TÜSİAD arasında oluşan gerginlik sorulduğu zaman Arzuhan Hanım'ın verdiği cevap, sorumluluk sahibi bir hanımefendiye yakışır olgunluk ve nezaketteydi.

İşte bu tabloya bakarak diyorum ki, vicdanımda ne hissediyorsam Aydın Bey ve ailesi de yaklaşık olarak aynı şeyleri hissediyordur...

Aydın Bey şimdi lastik fabrikası kuracak olsa o işin ustalarını getirip fabrikasına koyar. Kendisi yapacak değil ya.

Medya da öyle değil mi?

Simavilerden imparatorluğu devralınca medya dünyasının profesyonellerine havale etmekten başka elinden ne gelirdi ki!

O profesyoneller içinde Doğu Perinçek'in Aydınlık'ından, İlhan Selçuk'un Cumhuriyeti'ne ve başka unsurların uzantılarına kadar pek çok ekol var. Rahatça namazını kılanlardan var mıdır bilemiyorum. Belki onlardan da tek tük vardır.

İşte bu yüzden, her şeyi Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilişkilendirmek için özel çaba harcayanları gördükçe 'Biz neden Aydın Doğan'a yakın türünden ifadeler kullanmayalım?' düşünceleri içime doğunca kendi kendime şöyle diyorum:

Biz o zulmü her gün yaşayan insanlar olarak başkasına reva göremeyiz. Çünkü 'İnsafın bu yerde nâmı vardır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.