Barış Köprüleri

İnsanlık çok kez selamete yelken açmış fakat, köprü aldığı liman daha o günden varılacak noktanın aslında erişilmezliğini göstermiştir. Belki zamanın konjonktüründen, gerekli havayı yakalayamamaktan veya çıkılacak yolculuğun sizden beklenenleri yerine getiremeyişinizden midir nedir, hep yanlış yerlerde duruldu, insanlık olmaması gereken yerlere demir attı.

Günümüzü çağın birtakım getirilerinden dolayı yargılamak ve hatta onu kimi suçlardan mahkum etmek hiçten bile değil. Çağlar boyunca mülkiyetin paylaşımı, kıtalara hükmetme, adından her şeyde bahsettirme insanlığın ihtiraslarına, bir başkasına hükümran olmasına yön verdi. Dinler, ideolojiler, yönetim biçimleri ve hatta masum tercihler bile kimi zaman insanlığı yok olma, kimi zaman da ulaşılması gereken en zirve noktaya taşıdı. Aslında herkesin, bu insan uğramamış beldelere yönelişinde ideolojisini, düşüncesini ve kültürünü yayma arayışı var. Kimi medeniyetler tarihin bazı dönemlerinde bu anlamda zamana hükmetmişler, kendilerinden söz ettirmişlerdir. Biz de Türkiye olarak geçmişimizin zirve dönemlerini biliyoruz. Bugün Türkiye'nin tekrar o rüzgarı yakalamaya ihtiyacı var. Yeni Türkiye bunu daha evvel de denedi; ama bazı çevrelerce yine çıkar meselesi yapıldığı için akim kaldı. Belki de bütün bu yaşananların sebebini o günkü sahillerde, yola çıkarken beraberimizde bulunan ekipmanlarda aramak yerinde olacaktır.

Çağlar değişti bugüne kadar. "Kendini anlatma" adına insanın yaşadığı sıkıntı birçoklarının canını yaktı, kimini yerinden ve yurdundan etti. Kendinizi hiç olmadığınız gibi duymak, birilerinin canını yaktığınızı, hatta "aç biilaç birisinin elinden lokmasını alan birisi" olarak bilinmek ne kadar da aşağılayıcı. Halbuki, insanlığa refah getirmek adına yola çıkmışsınız, yememiş yedirmişsiniz, giymemiş giydirmişsiniz. Siz "var olmanın" sırrını bunda bilmişsiniz. Bu nedenle de "gerçek insan eli değmemiş" kara topraklara gittiğinizde sömürge fikri değil, onlara sevgi, muhabbet ve hoşgörü vermişsiniz. Ekmeğini birlikte bulmak, hayatı birlikte anlamlı kılmak amacıyla birlikte araştırmalar yapmışsınız. Ve nihayet bulunca yine oturmuş birlikte yemişsiniz.

Siz gelmeseydiniz Afrika Anlamını Yitirecekti

Avrupa'nın göbeğinde sözde insanlık adına refah vaat edenlerin Bosna-Hersek'te neler yaptıkları bugün herkesçe malum. Ama siz kalkıyor, yaklaşım tarzınızı ortaya koyuyor ve daha başka bir şey yapıyorsunuz. Onların acılarını dindirmek adına Dünya Futbol Karması'nı Türkiye Milli Takımı'nın karşısına dikiyorsunuz ve elde ettiğiniz gelirle o gözü yaşlı insanların gözyaşlarına banacakları bir ekmek alıyorsunuz, "gerçek insanlığın ve huzurun ne demek olduğunu anlayabilsinler" diye bir okul açıyorsunuz. Bugün bu gibi okullar işte o ta başlangıçta ayrıldığınız limanlardan ayrılan birer Nuh'un gemisi gibiydiler. Son insanlık tohumlarını toparlamış bu kafile dua edelim daha başka sahillere varsınlar.

Aslında başkanlığını yaptığım Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bugüne kadar olduğu gibi bu yılda "Evrensel Barışa Doğru" adıyla düzenlemiş olduğu gecede düşüncelerini aktaran Bosnalı Edin Osmanoviç bundan başka bir şey söylemiyordu: "Benim damarlarımda Boşnak kanı var ama kalbimde Osmanlı sevgisi. Ben işte bu okullardan mezun olmuş bir Boşnak'ım. Sizler kalkıp bir okul daha açsanız ne kaybedersiniz?" Sanmıyorum insanlık bununla bir şey kaybetsin. Bu genç delikanlı gözleri yaşlı, ailesinin yaşadığı dramın ve insanlık utancı sahnelerin idrakinde. Bu nedenle size sesleniyor: "Bir okul daha açsanız ne olur?"

Biz, insanlar olarak kendimizi hep değerliler, "öteki" dediğimiz diğerlerini de değersizler, cahiller safında gördüğümüz müddetçe Edin Osmanoviç'in dediği okulların açılması imkansız gibi. Çünkü buna benzer bir değerlendirme Afrika'nın kara topraklarından gelmiş genç de sizi sevgiyle yâd eden sözlerini sarf ediyor. O gece sahnede "Siz gelmeseydiniz Afrika anlamını yitirecekti. Ülkem adına teşekkür ederim." diyor. Demek, birileri değil kaybetmek, kazanmıştı bile.

Bu, bir Türkiye yaklaşımı. Can suyunu başkasından değil, kendi geçmişinden alan yeni nesil yaklaşımı. Ülkemiz adına bu güzelliklere imza atanların arasında bulunmak insana o gün, o gece daha anlamlı geldi. Sadece siz değil, yanı başınızda oturan, Ramazan ayında oruçlu olanlarla iftar etmeye gelen gayrimüslimde, fikri yapısı İslâm'la bağdaşmayanlarda, dini sizinle bir olsa da milliyeti farklı, ülkesi farklı, bu zamana kadar düşman bildiğimiz yaban ellerin insanlarında da aynı muhabbeti görüyorsunuz. Belki o gece orada insanlığa yeni bir mesaj vardı, dillerde "yeter artık" vardı. Yoksa bir Gürcü, bir Ukraynalı, Türk okullarında başarıyla okumuş bir zenci gencin "Türkiye tipi insanlık" portresi çizmesine neden alkış tutsun ki? Sizler bu tabloyu Meclis Başkanınızın da gözlerinin içine bakarak alkışlıyorsunuz. Yine de kendinizi iyi anlatamamış olabileceğiniz düşüncesiyle bir teyakkuz hali var elbette. Ama devletinizin ve milletinizin onay verdiği, reylerini elinde tuttuğu, milletiniz adına konuşan Meclis Başkanımız Bülent Arınç sahneye çıkıp "Dünyanın geldiği nokta dostluğu, hoşgörüyü artırma noktasıdır. Tüm insanlık çatışmalardan, ihtilaflardan, sıkıntılardan, buhranlardan, terör belasından kurtulmak istiyor. Medeniyetlerin çatışmayacağını; aksine bir arada, birlikte yaşayacağını düşünmek istiyoruz. Bu güzellikleri yaşamak mutluluk verici. Ben bunları tanıyorum, okulları da gördüm. Siz bir de bunun (zenci öğrenciyi göstererek) okullarını ve ülkelerini görseniz, eminim hüngür hüngür ağlarsınız. Bu gençler 'evrensel barışa doğru' mesajının gerçek mimarlarıdır. Ben bir tarihte bu salonda dünyanın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar 100'e yakın ülkede okul açacağımızı söyleseydim kimse inanmazdı. Ama birileri bunu söyledi. Birileri de söylenenleri dinledi, yerine getirdi ve bir destan yazıldı. Bu işleri yapanlara ben, Meclis'im ve Türk milleti adına çok teşekkür ediyorum." deyince doğru anlaşıldığınızın farkına varıyorsunuz. Bu kez siz onların neşesine katılıyorsunuz. Gözlerdeki sevgi ve takdir o hep bu çalışmalara hareket veren gurbet ufkunu arıyor. O da olsaydı diyorsunuz. Görseydi, ülkesinin insanlarının onu yanlış anlamadıklarını kendi kulaklarıyla duysaydı, tüm millet bir Meclis Başkanı'nın ağzıyla birlik olmuş kutlu yolun kutlularını tebrik ediyorlardı. Meclis Başkanımız "Şu kara topraklardan gelen genç kalksa da size bir "Mehmedim" şiirini okusa, siz de anlasanız, Türkiye'nin milletiyle beraber neler yaptığını." ifadelerini sarf ederken yakaladığı o nirengi noktasını salondakilere göstermeye çalışıyordu. Evet, bu bir kabul görmeydi, uzattığınız dostluk ve hoşgörü elinizin tutulmasıydı. İnsanlık adına çıktığınız yolda geminiz rıhtıma yaklaşırken attığınız halatın tutulması ve geminizin rabt edilmesiydi. Diğer bir yönüyle de bu bir Türkiye gerçeğiydi.

Yıllar olmuştu, bu millet kimi çıkar çevrelerinin kışkırtmasıyla kamplara bölünmüştü. Sağcıydı birileri, birileri ise solcu ve şimdilerde Kürt'ü, Alevi'si, dindarı ve laiki. Uzatılan elin rengine, gözlerinizdeki ışıklara bakılıyordu. Bugün Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, ATO Başkanı Sinan Aygün'ün, Doğru Yol Partisi Başkanı Mehmet Ağar'ın bu gecede yerlerini almalarını çok önemsiyorum. Sayın Baydemir; "Bizler farklı tahıl taneleriyiz, bundan bir ekmek yapmak lazım." derken, gözler Van'dan gelen Türk öğrenciye kayıyor. Fotoğraflarda kara Afrika'nın kara oğlanlarıyla onu kol kola görünce "işte nefis bir ekmek olmuş!" demeden edemiyorsunuz. Türkiye aydınıyla, bürokratıyla ve sade halkıyla Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın "Vakfa ve Fethullah Hoca'ma şükranlarımı ve teşekkürlerimi arz ederim. Bu tablo inşallah tüm yeryüzünü kaplar.", Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın "Cumhuriyetin gönül erleri var. Hiçbir karşılık beklemeden fedakârlıkta bulunan, hizmet eden insanlar var. Medeniyetler arası birleşmeyi, BM proje olarak yeni ortaya çıkardı. Ama seneler önce Fethullah Gülen Hocaefendi ortaya koydu.", ATO Başkanı Sinan Aygün'ün "Bir çılgın Türk çıkmış bütün dünyaya okul açmış. Bunu yapanlardan Allah razı olsun." sözlerine değer vermeli.

Medeniyetler Çatışması Değil, Kaynaşması...

Türkiye bu ve buna benzer çalışmalarıyla kimi felaket tellallarının teorilerini altüst ederken, demokrat bir ülke olmaktan da taviz vermiyor. Aslında bu haliyle Türkiye dünya devletleri arasında bir kalite örneği olma yolunda ilerliyor. Vatikan Türkiye Temsilcisi Marovitch ve Türkiye Musevileri Hahambaşısı İshak Haleva'nın katılımını Türkiye içinde tesis olunan barış adına, burada toplananlar arasında Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Kırgızistan gibi ülkelerden gelenlerin olmalarını da uluslararası barış adına verdiğiniz gayretin uluslararası çevrelerde ve özellikle bu ülkelerde ciddi destek gördüğünü, kendi ülkelerinde açılan Türk okullarından gelen öğrenciler sahneye çıktıkça alkışlarının kuvvetlendiğinden fark ediyorsunuz. Bu anlamda Rusya Müftüsü Ravil Gaynuddin'in "Medeniyetler arası çatışma tezini savunanlar bu geceyi görselerdi, ne kadar yanıldıklarını anlarlardı." ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'nin annesi Bayan Profesör Dr. Giuli Alasania'nın "Ben Uluslararası Karadeniz Üniversitesi'nin rektör yardımcısıyım ve bu üniversitede çalışmaktan gururluyum." derken evrensel barış adına aldığınız yolun bir vesikasını görüyorsunuz. Bu günlerde, birçok entelektüelin bu okullarla ilgili düşüncelerinin yer aldığı ve tanıtımının yine bu gecede yapıldığı yeni bir kitap çıkıyor "Barış Köprüleri: Dünyaya Açılan Türk Okulları". Profesör Dr. İlber Ortaylı ve Profesör Dr. Toktamış Ateş'in editörlüğünü yaptığı bu kitap detaylı bilgi edinmek adına ciddi bir çalışma.

Bütün bunlar o geceden zihinde kalanlar. Şimdi ta o başlangıçta çıktığınız yolculuğunuza, beraberinizdeki kadroya, ayrıldığınız limana ve yolculuğunuz boyunca uğradığınız sahillere tekrar göz gezdirin. Acaba ne kaybettiniz?.. Dünyayı kaplayan ve kaplayacak olan tehlikelere karşı korumak adına geminize aldığınız ve müsait bulduğunuz an ve mekan gelince insanlığın ağzına verdiğiniz, Sayın Baydemir'in "lezzetli emek"lerini temsilen Ağrı Dağı'nın eteklerinden, Van'dan gelen Türk öğrenciyi düşünün. Ben de Van'da görev yapmış birisi olarak kendimi Vanlı sayıyorum. Türkiye bugün kendi ülkesi ve insanlık adına yaptıklarından ne kaybetti acaba?..

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.