"Dipten Gelen Dalga"dan Korkmak Gerekir!

Bazen; okuyorum telefon açıp, soruyorlar: "Bugüne kadar ne yazdınsa doğru çıktı... Bazı olayların meydana gelebileceğini haftalar, hafta aylar öncesinden yazıyorsun ve dediklerin çıkıyor... Bunun sırrı nedir?

Cevabım gayet basit:

Her şeyden önce, iyi bir "gözlemci"yim... Olayları takip ediyor, o olaylarla başka olaylar arasındaki bağlantıları tespit edip, bir anlamda "yap-boz"un parçalarını birleştiriyorum.

İkinci olarak da; "fikir" sahibi olmadan önce, yazacağım konuyla ilgili "bilgi" sahibi olmaya çalışıyorum.

Galiba, biraz da; bazılarının "altıncı his" dedikleri, kuvvetli bir "önsezi"ye sahibim.

Bir objeye baktığımda, "perde gerisi"ni görebiliyorum... Olaya baktığımda, onun doğurabileceği sonuçları sezebiliyorum.

Tüm bunlar biraraya geldiğinde de, "aylar sonrası"nı, aylar öncesinden kestirmek kolay oluyor.

Yoksa;

Allah'a şükür, ne bakla falı açıyorum, ne tarot falına inanıyorum!..

Cinlere, perilere zaten işim yok.

İşte yine; "kuvvetli bir dalga" vuruyor beynimin cidarlarına... Beynimi allak-bullak eden bu "dalga", zannediyorum ki, gelecekle "alabora" edecek bir çok dengeyi.

"Dipten gelen bir dalga" bu!..

Denizcilikle ilgilenenler bilirler...

"Dipten gelen dalga" en tehlikeli dalgalardan biridir.

Kendini hiç belli etmez... Önceden tespit etmek de mümkün değildir.

"Dipte" oluşur ve beklenmedik bir anda patlayıp "yüzeyi" vurur!..

Ben bir denizci değilim... Denizle, plâjla da pek ilgim yok... Zaten; yüzmeyi bile 20 yaşımda öğrendim...

Ama, "denizci" dostlarım va ve onlardan öğrendim "dipten gelen dalga" nedir, "vurgun yemek" nedir?..

İşte; bu "ön bilgi" ve "önsezi"me dayanarak diyorum ki;

Bir "dalga" oluşuyor "toplum tabanı"nda!..

Öyle bir "dalga" ki;

Bu dalganın oluşumuna katkıda bulunanlar da farkında değil bu "oluşum"un ve üstelik, habire zemin hazırlıyorlar bu "dalga"ya!..

Görüyorum,

Hissediyorum,

Ve biliyorum ki; "dipten gelen dalga", hiç umulmadık bir zamanda "patlayacak" ve silip-süpürecek "yüzey"de varsa!...

Önceki gün Devlet Parasız Yatılı Sınavları vardı... Ankara, Samsun, İzmir, İzmit, Çanakkale ve Antalya'da; "gariban" aile çocukları, sırf "başörtülü" oldukları için, alınmadılar bu sınavlara!...

Sınav gözlemcilerin, "ya başını aç, ya defol salondan!" şeklindeki tehdit ve "hayvanca" hararetlerine boyun eğdi o küçücük çocuklar...

Anne ve baba.arı ile birlikte sessizce döndüler evlerine.

Hayır, benim bildiğim insanlar böylesine "tepkisiz" kalmazdı... En azından bağırır, çağırır ve hakkını aramaya çalışırdı.

Ama, öyle yapmadılar... "Sessizce" döndüler evlerine.

Bence; asıl korkulması gereken, işte bu "sessizlik"tir!..

Çünkü o "sessizlik" içe atılmıştır!... Tıpkı, daha önce "içe atılanlar" gibi.

Ama bir gün,

Beklenmedik bir anda, İçine atılan o "öfke" kabaracak, patlayacak ve alt-üst edecektir tüm dengeleri!

Ben, bunu hissediyorum!..

Yine önceki gün;

Bir sergi açıldı Batman'da... Çok Amaçlı Toplum Merkezi'ndeki serginin açılışına katılan Batman Valisi Necati Develioğlu, burada bazı "başörtülü" hanımları görünce açtı ağzını, yumdu gözünü:

"Cumhuriyet'in çocukları çarşafa bürünmüş, olmaz böyle şey!... Böyle gericilik olmaz!.."

Açılış töreninde bulunan "başörtülü" hamımlar yine "sessiz" di... Hiçbir karşılık vermediler Vali'ye... Durdular, oldukları yerde ... Hiçbir yere de kımıldamadılar.

Sonunda, sergi salonunu terk etmek zorunda kalan Vali oldu!

Görüyor ve biliyorum ki; "yüzey"de tam bir "terör fırtınası" estirenlerin amacı üzüm yemek değildir... Amaç; bağcıyı dövmektir.

Eğer "üzüm yemek" olsaydı amaç, mutlaka bir "orta yol" bulunur ve "muhatap"larla oturulup konuşularak, "dip"te oluşan dalganın gücü biraz olsun kırılabilirdi.

Ama, hayır... Tam bir "kurt mantığı" hakim yönetenlerde.

Gelişmelere "yüzey"den bakıp, "dipten gelen dalga"nın da farkında olmayanlar, illâ da "ben seni yiyeceğim!" demekte.

Tıpkı, Fethullah Hocaefendi örneğinde olduğu gibi.

Ne diyor Fethullah Hocaefendi:

"Eğer teklif ettiklerimiz yanlışsa, bize yanlışlarımızı gösteriniz, düzeltelim... Yoksa eğer doğru ise, sahip çıkın... Bütün bunlara rağmen, varlığım rahatsızlık veriyorsa size, söyleyin; kendimi ifnâ edip, bilinmedik yerlerde inzivaya çekilip, ölümümü bekleyeyim!^"

Peki, daha ne desin bu adam?..

Ama, buna rağmen bir "kumpas" kuruyor ve "düzmece" itiraflar, "provokasyon" olduğu açıkça belli olan "ısmarlama haberler" ile habire sıkıştırılıyor!..

Hayır; yine de "isyan" etmiyor, bağırıp-çağırmıyor Hocaefendi.

İnanmıyorum ki; o da içine atıyor!...

"Sızı"sını ağzında bahsedip, yüreğinin derinliklerine gönderiyor!..

Tıpkı, 65 milyon insan gibi.

Ama; sabrın da bir sonunun olduğunu, bilmem hatırlatmama gerek var mı?..

Evet, o "dipten gelen dalga"nın işaretlerini görüyorum.

Bu "sessizlik", patlama öncesinin sessizliği andırıyor!..

İşte bu noktadan sonra;

Baskı ve dayatmalara sabreden bu milletin yüreğinin derinliklerinde biriken "öfke"den ve "beddua"dan çekinmek gerekir!..

Bu "iç sızlaması" ve bu "boynu bükük"lük, bırakın "dünya yüzeyi"ni, dayatmacıların ahiretlerini bile tarûmar etmeye yeterlidir.

Bir gün;

Bu millete, bu zulümleri reva görenlerin hasta yataklarında veya şehrin sokaklarında, "Allah'ım, yeter artık, al şu canım!" diye inleyip, şiddetle önümü arzuladığını görürseniz, hiç şaşırmayın.

Olacak tüm bunlar.

Bir gün gelecek, "dipten gelen o dalga" felç edecek onları!..

Ömrü olan, görecek.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.