Fethullah Gülen'i Asıl Üzen Nedir?
Filistin ve intihar saldırıları
Şekerle beraber bir de kalp hastalığı olunca ve bunlara bazı diğer rahatsızlıklarım da eklenince gerçekten çok hırpalanıyor, cesedimi, ruhumun sırtında bir yük gibi taşımak zorunda kalıyorum. Ama her şeye rağmen Allah'a sonsuz şükrediyorum. Dünyanın dört bir yanındaki insanların, mesela Filistinlilerin çektiği ızdırapları düşününce kendi dertlerimi unutuyorum. Tanklar, bombalar altında ezilen mazlumların iniltileri bazen kendi kalp atışlarımı duymama mani oluyor.
Ayrıca din adına yapıldığı söylenerek içine düşülen yanlışlıklar da belimi büküyor. Mesela Filistin halkı her kesimiyle çok sıkıntılı günler geçirse de intihar saldırıları doğru değildir. Hedefi ve kimin öleceği belli olmayan saldırılara girişmek; sadece öldürmek için üzerine bombalar bağlayarak hiçbir şeyden habersiz masum çoluk çocuğun da bulunduğu insanlar arasında pimi çekmek, Müslümanca bir hareket olamaz. İslam, savaşın en kızıştığı anda bile, "Nasıl ölünür, nasıl öldürülür, düşmana karşı nasıl mücadele edilir?" meselelerinde kural ve kaideler koymuştur. Kadınların, çocukların ve savaşa bizzat katılmayan insanların öldürülmesi diye bir şey yoktur dinimizde... Filistinlilerin çaresizliğini anlamakla birlikte içine düşülen bu mücadele yanlışlığı ve bir kısım insanların tavrıyla İslam'ın ve bütün inananların mahkûm edilmesi karşısında çok üzülüyorum.
Cemaat değil, gönüllüler hareketi
Şu hasta halimde bile halen hakkımda "cemaat lideri", "tarikat şeyhi" gibi yakıştırmalarda bulunanlar var. Bu sözler bana küfür gibi ağır geliyor. Ruhuma eziyet veriyor. "Fethullahçı" şeklindeki ifadelerden tiksinti duyuyorum. Aslında, "cı", "cu"dan eskiden beri hoşlanmam. Bu ifadeleri toplumu bölücü unsurlar olarak kabul ederim. Ben kendime hiç "lider" demedim. Böyle denmemesi mevzuunda da direniyorum. Çünkü ben düşüncelerimi otuz sene kürsülerde ifade ettim. Aynı duyguyu, düşünceyi paylaşan insanlar alaka gösterdiler, saygı duydular, bende bunu milletime hizmet için kredi gibi kullandım. Şahsım hakkında hüsn–ü zan edenleri hayırlı bildiğim işlere yönlendirmeye çalıştım.
Alvar İmamı'nın çok tekrar ettiği bir sözü vardı, "Herkes yahşi men yaman, herkes buğday men saman" derdi. İyice bilinmesini isterim ki, öncülükten, liderlikten, şeyhlikten fersah fersah uzak bulunuyorum. Ben sadece düz bir Müslüman'ım. Herhangi bir tarikatla alakam olsaydı onu da söylerdim; ama öyle bir alakam da yok.
Ayrıca bir insanın ülke ve ülküsü adına bir şey yapması için herhangi bir payeye sahip olmasına da gerek yoktur. Ben bir vatandaşım. Milletim için yaptığım her şeyi bir vatandaş olarak yaptım. Ancak yapılan bu kadar hayırlı işin benim gibi tek bir insana verilmesi çok ağırıma gidiyor.
Diğer taraftan cemaat denen insanların kim olduğuna da bakmak lazım. Bu kadar kalabalık nasıl oluyor da rahatlıkla bir araya geliyor? Güvenip itimat ettikleri bir insanın millet yararına uygun gördükleri sözlerini tasvip ederek bir araya geliyorlar. Öyleyse bu insanların duygu ve düşünce beraberliğine cemaat diyemezsiniz. Bu oluşum, milletimizin maddeten ve manen yüceltilmesi amacıyla hareket eden insanların bir araya gelerek oluşturdukları bir harekettir. Bir gönüllüler hareketedir.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış civanmert Türklerin yaptığı fedakârlıkların benim gibi hasta ve zayıf bir insana verilmesi çok yanlış bir düşünce ve aynı zamanda bu fedakârlığı yapan insanların haklarına da tecavüzdür.
Bir ömür boyu milletin ihyası adına çalışıp ardından bir cani gibi yargılanmak da bana çok ağır geliyor. Bu meselenin rahatsızlık veren yönü sadece şahsımla alakalı da değil. Şahsıma revâ görülen bu muameleden ziyade, bu harekette gönül birliği yapan ve dünyanın değişik yerlerinde hizmet eden insanların zan altında bırakılması çok üzücüdür.
- tarihinde hazırlandı.