Abant Platformu
Dünyada entelektüel birikimi bir araya getiren çeşitli organizasyonlar vardır. Bu organizasyonlar periyodik olarak gerçekleştirilir ve burada alınan kararlar, yapılan konuşmalar sonraki yılların dünya gündemini önemli ölçüde etkiler. Çünkü bu zeminlerde bir bakıma insanlığın akıl ve düşünce birikimi yine insanlığın sorunları üzerine çözüm üretmeye çalışır.
Davos toplantısı bunlardan biridir mesela. Yine aynı şekilde Bilderberg toplantıları hem dünyanın geleceği bakımından hem de siyasi aktörlerin geleceği bakımından önemli sonuçlar üreten bir organizasyondur. Bizim ülkemizde düşünce geleneğimizin kısırlığından olsa gerek, bu tip vizyon geliştirme ve tartışma organizasyonları kurumlaşamadı. Biri hariç: Abant Platformu.
Yaklaşık 12 sene önce çalışmalara başlayan bu organizasyon her yıl birkaç defa Türkiye'nin düşünce birikimini doğa harikası Abant'ta toplayarak Türkiye'nin ve dünyanın temel sorunlarına dönük gerçek bir beyin fırtınası estirmektedir. Burada herhangi politik ayrım gözetilmeden en aykırı fikirler temsil ediliyor. Akademisyen ve entelektüeller tebliğlerini sunduktan sonra geniş bir topluluğun katılımı ile özgür bir tartışma ortamı yaratılıyor. Bütün bu verimler ise sonradan yayına dönüşüyor. Burada konuşulanları toplantılara katılamayanlar da takip edebiliyorlar.
* * *
Bu yıl ki Abant Platformu'nun konusu 'demokrasi' ana başlığı altında "12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" idi. Bu konu çok önemli bir konuydu. Zira bir kere sahip olduğumuz rejim bir partiler demokrasisi. Bir bakıma rejimin taşıyıcı kolonudur siyasi partiler. Toplantıda yapılan tartışmalardan da ortaya çıkmıştır ki toplumsal değişimin motoru olan siyasi partilerin askeri darbelerle alaşağı edilmeleri kurumlaşmalarını engellemiştir. Oysa, 19. Yüzyılda modernleşmenin motoru askerdi. Ancak Osmanlı'nın son dönemlerinde İttihat ve Terakki ile birlikte modernleştirici araç olarak siyasi partiler öne çıkmışlardır.
Cumhuriyet kurulduktan sonra modernleştirici işlevi Cumhuriyet Halk Partisi üstlenmiştir. Ancak, çok yanlış bir modernleşme modeli benimsediği için başarılı olduğu söylenemez. Türk halkı modernleşmeye evet CHP'ye hayır demiştir. Bunun nedeni halkın duygularını ihmal eden baskıcı bir yöntem benimsenmesidir.
1950-60 arası Türkiye'de her alanında hızlı bir modernleşme ve toplumsal değişim sağlanması Demokrat Parti'nin doğru yöntemler benimsemesi ve demokrasi üzerinden bu gelişmeleri başarması ile ilgilidir. Özal'ın 80'li yıllarda yarattığı büyük değişim bir siyasi parti etrafında örgütlenen kadroların tarihi nasıl değiştirebileceklerine yakın tarihimizdeki en somut örnektir. Aynı şekilde Ak Parti gibi muhafazakar bir partinin demokratik değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmak ve halk rızasına dayanmak kaydıyla nasıl büyük atılımlar yapabileceğini yaşayarak gördük.
Ak Parti AB'den müzakere tarihi alan partidir. AB müktesebatına uygun 100 adet kanun çıkarmıştır. Bu kanunların hepsi Kopenhag kriterlerine uygun kanunlardır. Kadın hakları konusunda getirdiği yasal düzenlemeler çok ileri ögeler içermekte. Yani laikleşmeyi ve demokratikleşmeyi geliştiren kanunlardır bunlar. Bu açık gerçeklere rağmen hala Ak Parti'nin ülkeye şeriatı getireceğini, laiklikten uzaklaştırdığını düşünen insanların sayısının fazlalığı insanı çok şaşırtıyor. Oysa, Ak Parti hem kenarda kalmış insanları Cumhuriyetin modernleşme programının içine taşımış hem de Ak Parti olarak kendisini laiklik bakımından geliştirmiştir.
- tarihinde hazırlandı.