Hüzünlü Hasret 10. Yılında
İçeri girdiğimizde gözyaşlarına boğulmuştu yine. Kocaman salonda, her zaman oturduğu koltuğunda yalnız başınaydı. İzin almak, vedalaşmak için "destursuz" dalıvermiştik içeri; ağladığını, ruhunun çağladığını bilmeden… Birer billur tane olmuştu sanki gözyaşları… "Hakk'ı vicdanında duymanın" bir nişanesi olarak sessiz sessiz akıyordu yanaklarından. Bizi fark etmesiyle elini göz pınarlarına götürmesi bir oldu. Gözyaşlarını silmeye çalıştı, gözleriyle gözlerimizi yakalamaya çalışırken. "Müsaadenizi istemeye geldik efendim" diyebildik ancak… Mahcup olmuştuk, istemeden de olsa onu, içinde bulunduğu halet-i ruhiyenin dışına çıkardığımız için… Ayağa kalkıp uğurladı bizi. "Dua buyurunuz. Allahaısmarladık." diyerek ayrıldık yanından, onu tekrar o büyük salonda tek başına bırakarak…
Şükür gözyaşları mıydı onlar acaba? Yoksa Âlem-i İslam'ın dertlerinden mütevellit büyük bir hüznün dışavurumu mu? Kim bilebilirdi ki Allah'tan ve kendisinden başka? Bildiğimiz bir şey varsa, 21 Mart 1999 tarihinden bu yana o çok sevdiği, ismi zikredilince mütehassis olduğu aziz vatanından uzaklarda yaşıyor olmasıydı. Evet o gurbette geçirdi son 9 yılını. ABD, onun için bir "Hüzünlü Gurbet" idi. Vatan topraklarını avuçlayarak, onları koklayarak gidermeye çalıştı hasretini. Kendisine özlem duyanlara ise bağrını açtı. İnziva isteğinin ve yaşadığı evin izin verdiği ölçüde… O yüzden çok az kişi nasibini alabildi onun ikliminden. O az kişilerden birisi olmak nasipte varmış meğer. Zaman Gazetesi'nin New York'ta açtığı fotoğraf sergisini görmek için gitmiştik ABD'ye. Bu vesileyle özlem giderebilme ümidine kapılıp, randevu talep ettik. Kısmet oldu, kendilerini yıllarını geçirdiği evde ziyaret ettik.
Sonra ne mi oldu? Bizler gibi onu ziyaret eden misafirler de birer birer döndüler Türkiye'ye. Birçoğumuz eşimize, çoluk çocuğumuza kavuşuyoruz heyecanını yaşarken, onun payına ise hep hüzün düştü akıp giden yıllar içinde. Evet gidenler döndüler; fakat o dönmedi geri. Dönmedi; çünkü kendinden çok Türkiye'deki siyasi ve toplumsal atmosferi düşündü. İsmi üzerinden "kaos" planları yapanlara fırsat vermek istemedi. Peki onlar kavradılar mı onun bu incelerden ince düşüncesini? Heyhat! Kavramak ne kelime, anlama zahmetine bile girmediler. Aksine ellerine geçen her fırsatta ismini, olur olmaz her hadisenin içinde zikrederek lekelemek istediler.
En son örneğini geçenlerde yaşadık hep birlikte. "The Economist'e göre Fethullah Gülen Peygamber" başlıklı haberin ardından... Bu haberi gördüğünde o kadar çok üzüldü, gurbetin hüznünü acı acı yudumlarken gelen bu yoruma o kadar çok içerledi ki… Peygamber Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) adı her anıldığında gözleri yaşaran bir zatı, Efendiler Efendisi'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) öykünen, Hz. Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) de Hocaefendi'yi de hiç tanımamaktan başka bir şey değildi aslında.
Hocaefendi'nin gönderdiği mektupla, yapılan yanlış tashih edildi. Fakat gazetenin kimi yazarları, bu açıklamaya rağmen onun hakkında "hakaretamiz" yazılarını sürdürdüler. Oysa ben konuyla ilgili asıl yazıyı o gazetenin genel yayın yönetmeninden bekliyordum. Nasıl bir yazı mı? Tıpkı işadamı Jak Kamhi ile ilgili, gazetesinin birinci sayfasında yapılan bir nitelemeden sonra ertesi gün kaleme aldığı yazı gibi. Ama beklediğim o makale bir türlü gelmedi. "Musevi asıllı Türk işadamı" nitelemesinden duyduğu rahatsızlığı sayın yönetmen, 18 Ağustos 2007 tarihli yazısında şöyle dile getirmişti: "Acaba onu tarif ederken 'Musevi asıllı Türk işadamı' demeli miydik? Aslına bakarsanız, bu ifade onun kimliğini tam olarak anlatıyor. Bunu açıp Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden Bension Pinto'ya sordum. 'Beni rahatsız eden bir şey yoktu. Ama bir kere de Jak Bey'e sorayım.' dedi. Daha sonra Jak Kamhi beni aradı: Beni rahatsız etmez. Ama kullanmaya hiç gerek yok."
Keşke aynı hassasiyet Müslümanlar için de gösterilse… Keşke hüzünlü gurbeti 9 yıldır yaşayan Hocaefendi'yi üzen birtakım sıfatlar kullanılmasa. Keşke o dayanılmaz hasret bitiverse… Keşke, 'keşke'siz bir Türkiye için el ele verebilsek. Keşke…
- tarihinde hazırlandı.