Segregasyon mu, Entegrasyon mu?

Segregasyon kavramı, Latince bölünme, ayrılma, farklılaşma, ayrılaştırma manalarına geliyor. Irkçılık konularında geçiyorsa, beyazların ve siyahların bilhassa sosyal hayatta birbirlerinden uzak tutulması, farklı mahallelerde oturması, aynı okullara gitmemesidir - bu insanların seçimiyle değil, kanunlarla belirlenmiş bir ayırımdır. Sosyolojide "toplum ve mekanla ilgili sebeplerden dolayı bir insan grubunun kendini diğerlerinden ayrılaştırması" manasını taşıyor.

SPD'li Federal milletvekili Lale Akgün, segregasyon kavramını başbakan Erdoğan'ın Almanya'da Türk okullarının açılmasıyla ilgili görüşlerini eleştirirken kullanıyor. "Etnik kökene göre açılan okul entegrasyon değil, segregasyondur." diyor Akgün.

CDU'lu politikacı Friedbert Pflüger, Başbakanın Türk okulları teklifine "Almanya'da elit bir Türk üniversitesinin kurulması için gayret göstereceğim. Almanya'daki Türk kökenli halkın elitlere ihtiyacı var." şeklinde meseleye olumlu bakarken, Akgün'ün "segregasyon" yaklaşımı kekremsi kaçtı biraz.

Bu kavramla ilgili olarak Hilmi Yavuz, Hollanda hükümetinin 2004 Ağustos'unda Hollanda'daki okullardan Türkçe derslerinin kaldırmasını değerlendirirken, "Bu politika nasıl bir politikadır? Bir 'özümseme' (asimilasyon) politikası mıdır, bir 'ayrımcılık' (diskriminasyon) politikası mıdır, yoksa bir 'ayrılaştırma' (segregasyon) politikası mı?" diye sorup, görüşünü şöyle açıklıyor: "Hollanda'da yürürlüğe konulan, bir 'ayrılaştırma' (segregasyon) politikasıdır." (Zaman, 25 Aralık 2005)

Aslında Almanya'da bu üç kavramın da karşılığı var, yani uygulanma potansiyeline sahip. Asimilasyon arzu edilen, ancak Müslümanların, bilhassa Türklerin yanaşmadığı bir alan. Günlük hayatta ayrımcılık negatif olarak algılandığından hem diskriminasyon (dışlama) hem de segregasyon yapılıyor zaten. Burada negatif ayrımcılığı yapanlar Türkler değil, başta Alman medyasının ve politikacıların bir kısmı olmak üzere bazı çevrelerdir. Özetle Müslümanlar, asimilasyon ve segregasyon dayatmasıyla iki tercihten birine zorlanıyor. Burada diskriminasyon, korku pompalanarak itici güç olarak kullanılıyor. Oysa böyle bir ifrat ve tefritten kurtulmanın bir yolu daha var ki, o da orta yol: Herkesi kendi kültürel kimliğiyle kabullenerek, sosyal hayata katkılarını sağlayıp birlikte yaşamayı zenginleştirmek. Uyumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesiyle birlikte sosyal barış da buradan geçiyor.

Asimilasyon ve segregasyon bu ülkeye yabancı kavramlar değil. Asimilasyon, yüz yıl kadar önce Ruhr havzasındaki Polonyalılara uygulanmıştı. Segregasyon ise, Nazi döneminde Yahudilerin ayrılaştırılması manasında da sıkça kullanılan kavramlardan biriydi. Yani öteden beri var olan bu tavır, 11 Eylül, karikatür krizi, PISA araştırmaları, şiddet, kriminalite gibi Müslümanların sözkonusu olduğu her alanda dışavuruluyor. Seçim malzemesi de yapılan yabancı kökenli vatandaşlar her fırsatta ötekileştirilmeye ve segregasyona maruz kalmıyorlar mı? Benim itirazım, böylesi uygulamalarla bir türlü ilişkilendirilmeyen bu kavramın, Türkçe eğitim veren okullar sözkonusu olduğunda hatırlanılmasında.

Başbakanın, Türk okullarından neyi kastettiği de tam açık değil. Derslerin Türkçe okutulduğu bir okuldan bahsediyorsa, segregasyondan evvel bunların Almanya'da ne işe yarayacağının tartışılması lazım. Yine de Türkçenin yaygınlaşması ve açılacak bir kaç tane Türk okulu niçin segregasyona yol açsın? Diğer yandan Türkçe'nin de okutulduğu ve Almanya'daki müfredatla egitim veren okulların yararı ise pek çok. Birlikte yaşamayı güçlendirecek mühim bir faktör de olabilir. Oralarda kendi kültürel değerleriyle barışık, ama Alman müfredatıyla yapılan eğitim ise zaten segregasyonla telif edilemez. Ayrıca anadilleriyle birlikte sağlıklı şahsiyete sahip gençler yaşadıkları sosyal çevreye daha kolay intibak ederken, anadilini iyi konuşamayan, tarih bilincinden ve kendi geleneklerinden yoksun olanların çok daha fazla uyum problemleri yaşadıkları da bir gerçek.

Angela Merkel dahi her nasılsa, "Burada yaklaşık üç milyon Türk'ün yaşaması nedeniyle Türk geleneklerinin öğrenilmesinin de önemli olduğuna inanıyorum. Türk halkı harika geleneklere ve kültüre sahip'' derken, hatta "Leitkültür" dayatmadan entegrasyonun biraz daha tartışılmasını isterken, bizim kalkıp kendimizi inkar etmemiz akıl kârı değil elbette!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.