Pensilvanya Lahikası...
Biliyorum, hepiniz onu merak ediyorsunuz. Ziyaretine gittim. Gördüm. Görünce mutlu oldum. O da kendisini ziyarete gelen dostlarını görünce mutlu oluyor. Ben sadece ziyaretle yetinmedim. Efendimiz öyle buyurmamış mıydı? "Sevdiğiniz kişiye sevdiğinizi söyleyin." "Sizi seviyorum hocam." dedim. Nazik insan "Teşekkür ederim." diye cevapladı.
Sağlığı fena değil. Doktorları ile konuştum. "Çok kötü değil; ancak sağlığında bir düzelme de yok. Buraya geldiği gibi..." dediler.
Zaman zaman namaz esnasında zorlanıyor. Namazı zorlukla bitiriyor. Bir keresinde namaz bittikten hemen sonra döndü ve işaretle yardım istedi. İlaçları getirildi. Zorlukla yürüyerek odasına geçti. Kahvaltıda anlattı: "Bir an kalbim duracak sandım. Namazı bitirip bitirmemek arasında tereddüt ettim. Sonra kalbim duracaksa secde ederken dursun dedim ve devam ettim."
Kaldığı yer Pensilvanya eyaleti sınırları içinde. Eyalet başkenti Philedelphia'ya 2 saat mesafede bir çeşit kasaba. Bir tür ahşaptan yapılma çiftlik evinde kalıyor. Ben oradayken yarım metre kar vardı dışarıda. Pek dışarı çıkmıyor. Bazen misafirlerini uğurlamak için dışarı çıktığı oluyor. Doktorlarının itirazına rağmen hemen hemen herkesi uğurlamak için özel çaba sarf ediyor. Bir defasında çok uzaklardan gelmiş bir misafirini uğurlamak için misafirinden önce çıkmıştı dışarıya. Hava eksilerde... Otomobilin kapısında bekledi. O kadar rahatsızlığın, hastalığın içerisinde bile nezaketini koruyabilen bir insan... Ayazda bekledi. Üşüyordu; ama belli etmemeye çalışıyordu. Misafir veda için yanına geldiğinde ona kendi pardösüsünü vermek istedi. "Bu ceketle üşürsünüz" dedi...
Yemeklerden sonra misafirleri ile birlikte oluyor. Sabah kahvaltılarında kahvaltı yapılan odadaki şömine yakılıyor. Zaman zaman odada odun çıtırtılarından başka ses duyulmuyor. Dışarıda da yine kar yağıyor. En son gelen misafir onun yanındaki sandalyeye davet ediliyor. Herkesin önüne yiyeceği onun önüne de ilaçları konuluyor. Birkaç parça da yağsız tuzsuz yiyecek ile hiçbir zaman vazgeçmediği çayı.
Çok çay içtiğini söyledi. Gençken daha çok içermiş. Hatta askerliği sırasında ismini söylediği; fakat benim şimdi hatırlayamadığım bir arkadaşı ile birlikte sahip oldukları 60 bardaklık semaveri bir öğünde ikimiz bitirirdik diyordu. Konuşmalarında çoğu zaman nostalji oluyor. Eski günlerden söz ediyor. O güzel insanların kardeşlik, dostluk ilişkilerinden bahsediyor. Onların birbirlerine hitaplarına dikkat çekiyor: "Aziz, sıddık, muhlis kardeşim... Aziz, sıddık, hakikatli ahiret kardeşim ve ciddi ve kuvvetli arkadaşım."
Tabii misafirlerin soruları oluyor. Aynı türde sorulmuş sorulara bile içtenlikle cevap veriyor. Hiçbirisini ben bu soruyu daha önce cevaplamıştım demiyor. Bir keresinde sorulan bir soruya "Bu soru çok soruldu bana; ama galiba yeterince cevap veremediğimiz için yine soruluyor." diyerek o soruyu da içtenlikle yanıtladı. Cevaplar bazen çok uzuyor. Sağlığı pek iyice değil; ama zekası zıpkın gibi. Sorulara verdiği cevaplarla herkesi kendi zekasına hayran bırakıyor.
Sohbetlerden sonra genellikle Barla Lahikası'ndan bir parça mektup okuyor. Çok ilginç bir tevafuk kitapta okunan yer ile yemek sırasındaki sohbetin konusu birbirini tamamlar nitelikte oluyordu. Bu tevafuk kendisinin de dikkatini çekmiş olmalı ki "Bizi takip ediyor görüyorsunuz." dedi tebessüm ederek. Gözlüklerini takıyor ve kitabı gözlerine biraz yaklaştırarak okuyor. O fotoğrafı çektim gözlerimle. Nedendir bilmem bir an zihnimde Ömer Muhtar filmindeki rolüyle Antony Queen canlandı. Yaşlı, gözlüklü, heybetli bir adam küçücük çocuklara Kur'an öğretiyordu...
Yemeklerden sonra Internet'ten Türkiye'den haberleri takip ediyor. Arkadaşlardan birisi sayfaları okuyor, o sadece dinliyor, pek yorum yapmıyor. Genellikle gazetelerin "son dakika" sayfalarına bakıyor.
Her gün Türkiye'den, dünyanın çeşitli ülkelerinden ve ABD'nin değişik eyaletlerinden gelenler gidenler oluyor. Bir defasında bir profesörden söz etti: Profesör geldi ve burada iki gün kaldı. Giderken de şöyle dedi: Hocam ben bu iş bitti sanıyordum. Ama yanılmışım.
Onunla ilgili son bir not: Kitaplarının İngilizce baskıları ile bazı Türkçe kitapları dünyanın en büyük sanal kitapçısı Amazon.com üzerinden sipariş edilebiliyor.
Ben de gördüm ki, "Amerika'nın zorunlu keşfi" sonuçları itibariyle pek fena olmamış..
- tarihinde hazırlandı.