Halka Mal Olmuş Üç Eğitim Hareketi

Cumhuriyetle başlayan eğitim hamleleri içinde, farklı ve özgün yapılarıyla üç eğitim kurumu dikkat çekicidir: Köy Enstitüleri, İmam Hatipler ve Sayın Fethullah Gülen'in teşvikleriyle kurulmuş eğitim kurumlarıdır. İlk ikisi, kimi çevrelerce birbirinin alternatifi ve karşıtı gibi gösterilmeye çalışılmış ve aralarında bir kavga körüklenmek istenmiştir. Henüz yeni başlayan üçüncüsü ise çeşitli ithamlarla sindirilmeye çalışılıyor.

Erzurum Palandöken dağı eteklerindeki Polat Renaissence Otel'de toplanan dokuzuncu Abant Platformu, "Yeni bir çağın eşiğinde eğitimde yeni arayışlar" konusunu tartıştı. 150 civarında bilim adamı ve aydının katıldığı ve zaman zaman gerilimli anların da yaşandığı bu yılki toplantıda, en çok Türk Milli Eğitimi'nin dayandığı temel felsefe tartışma konusu oldu.

Kuşkusuz her medeniyetin belirleyici öğelerinin başında eğitim gelir. Zira bireyin yetişmesi, toplumun şekillenmesi eğitim ile mümkün olur. Eğitimin başarısı ve verimliliği de elbette ki onun dayandığı dünya görüşüne ve temel felsefeye bağlıdır.

Ne yazık ki İslam dünyası, içine düştüğü entelektüel krizden dolayı, uzun asırlardan beri yeni felsefi yaklaşımlar geliştiremediği için, kendine özgü yeni bir eğitim felsefesi de oluşturamadı. On üçüncü yüzyılda şekillenen medrese eğitim modeli, hemen hemen köklü bir değişime uğramaksızın geçen yüzyılın ortalarına kadar devam edip geldi.

Başta Osmanlı devleti olmak üzere İslam toplumları, rönesansını tamamlamış, sanayi inkılabını gerçekleştirmiş, kapitalist ve sömürgeci bir Batı ile karşılaştıklarında, önce uzun bir tereddüt geçirdiler. Sonra Batı'nın güç kaynaklarını öğrenmek istediler ve bu amaçla değişik formatlarda Batı eğitim sistemlerini adapte etme yoluna gittiler.

Özellikle Tanzimat ile birlikte yaygınlaşan Batılılaşma süreciyle, klasik medreselerin yanında modern okullar açılmaya başladı. Buna bağlı olarak, bir müddet sonra toplumda eski-yeni, medreseli-mektepli ikilemi ve zaman zaman da kavgası belirdi.

Cumhuriyet'in kuruluş devrinin hızlı atılımları arasında, eğitim ile ilgili modernizasyon çabaları başta gelmekteydi. "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller yetiştirmek için, geçmiş ile bağlantılarını koparmaya özen gösteren, Batı ekseninde modern ve pozitivist bir eğitim sistemi kurulmak isteniyordu. Bu noktada önemli atılımlar yapıldı ve nispeten başarılı sonuçlar da elde edildi.

Fakat aynı dönemde dünyada çok hızlı gelişmeler olduğundan, yeni kurulan eğitim sistemi, bu baş döndürücü gelişmelere ayak uyduramadı. Özellikle pozitif bilimler alanında ortaya çıkan yeni yaklaşımlar, determinist ve pozitivist anlayışlara büyük darbe vurdu. İkinci büyük savaş sonrasında yaşanan siyasal ve sosyal dönüşümler, baskıcı yöntemlerin son bulup demokrasilerin güçlenmesi, özgürlüklerin artması sonucunu doğurdu.

Bu gelişmelerden genç Cumhuriyet de nasibini aldı. Liberal ekonominin ön plana çıkması, demokratik özgürlüklerin yaygınlaşması, bilişim teknolojilerindeki ilerlemeler, eğitim ve öğretim konusundaki tercihlerimizin de değiştirilmesi gereğini ortaya çıkardı.

Ancak çok hantal işleyen bürokrasimiz, bu hızlı gelişmelere ayak uyduramadığı gibi, ondokuzuncu yüzyılın perspektifiyle şekillenmiş olan eğitim sistemimiz de çağın gereklerine uygun yeni bir yapılanmaya gidemedi. Türk Milli Eğitimi'nin büyük sıkıntılarla yüz yüze olduğu muhakkak. İmparatorluğun son dönemlerinden bu güne kadar eğitim alanında başlatılan reform çabalarının istenen sonuçları vermediği bir gerçek.

Cumhuriyet ile başlayan eğitim hamleleri içinde, farklı ve özgün yapılarıyla üç eğitim kurumunun dikkat çekici olduğu söylenebilir:

Bunlardan biri Köy Enstitüleri, diğeri İmam Hatip Okulları, üçüncüsü de Sayın Fethullah Gülen'in teşvikleriyle gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında kurulmuş bulunan eğitim kurumlarıdır. Ne yazık ki ilk ikisi, kimi çevrelerce birbirinin alternatifi ve karşıtı gibi gösterilmeye çalışılmış ve her iki kurumdan yetişenler arasında anlamsız bir kavga körüklenmek istenmiştir. Henüz yeni varlık göstermeye başlayan üçüncüsü ise çeşitli ithamlarla sindirilmeye çalışılmaktadır.

Köy Enstitüleri, Anadolu'nun doğal ve sosyal yapısını değiştirme ve yeni bir kültür havzası oluşturma projesinin ilk adımıydı. Ancak bu proje, ülkenin tarihî ve manevî dokusunu göz önüne almadığı ve Sovyetler Birliği'ndeki Kolhoz sistemini andıran katı devletçi ideolojik bir yapıya büründüğü için çoğunluğu muhafazakâr olan halkımız tarafından pek benimsenememiştir. Buna karşılık Köy Enstitüleri'nden yetişenler ülkemizin kültürel ve entelektüel hayatında etkili olmuşlar, zaman zaman siyasi eğilimlerde de belirleyici rol üstlenmişlerdir. Ne yazık ki bazı aşırı yönleri ıslah edilerek ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek konuma getirilmeleri mümkün iken, kolaycı bir yol seçilerek kapatılmışlardır.

İmam Hatip Okulları ise, çok partili demokratik hayata geçiş ile birlikte halktan gelen büyük istek ve baskı üzerine kurulmuş, ancak Batıcı elitist aydın ve bürokratlar tarafından bir türlü kabul görmemiştir. Halbuki bu okulların programları, İslam dünyasının onüçüncü yüzyıldan beri içine düştüğü açmazları çözecek bir yapıdaydı. Benzeri, öteki İslâm ülkesinde görülmeyen bu kurumlarla Türkiye Cumhuriyeti ilk kez, düşünce alanında yeni bir açılım ve sosyal alanda yeni bir katılım fırsatı yakalamaktaydı. Ayrıca öteki pek çok eğitim kurumumuz gibi, her hangi bir Batı ülkesinden alınıp adapte edilmemişti ve tamamen ülkemizin şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak planlanmıştı.

Bu kurumdan yetişenler, kısa zamanda Türkiye'nin gerek dinî, gerekse entelektüel ve siyasi hayatında önemli roller aldılar. Bu kurumların eksik yanları doldurulsa ve zayıf tarafları takviye edilse büyük bir işlev görecekleri aşikâr iken, her şeyde taklidi, kolaycılığı ve hazırcılığı seçen bizim elitlerimiz, bu kurumları da yaşatmamak için akıl almaz yöntemler geliştirmektedirler.

Eğitim alanındaki resmî devlet kuruluşlarının içine girdikleri açmazları görüp çözüm üretmeye çalışan sivil toplum hareketleri, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da gayret ve destekleriyle yurtiçinde ve yurtdışında özel eğitim kurumları tesis etmeye çalıştılar.

Bilhassa Sayın Fethullah Gülen'in samimi teşvikleri ile bir araya gelen gönüllü vatandaşlarımızın oluşturdukları sivil toplum kuruluşları, çok büyük meşakkatlere ve fedakarlıklara katlanarak hem yurtiçinde hem de yurtdışında özel eğitim kurumları açmaya çalıştılar. Henüz yeni olan bu kurumlar, teknik ve sosyal alanlara öncelik vererek uyguladıkları modern eğitim yöntemleri, yaydıkları sevgi, barış ve hoşgörü havası ve geliştirdikleri evrensel insani değerlere saygı ilkesiyle, kısa zamanda hem halkımızın, hem de gittikleri ülke vatandaşlarının dikkat ve ilgisini çektiler. Daha şimdiden Türk dilinin ve kültürünün dünyaya açılmasında önemli bir misyon üstlendikleri görülmektedir.

Bugün artık geleneksel ön yargıları bir kenara bırakmalı, zengin tarihî birikimimizden, özellikle de son iki yüz yıllık modernleşme tecrübemizden yararlanmalı, akılcı, gerçekçi objektif ve kritikçi yaklaşımlarla yeni bir eğitim felsefesi geliştirmeli ve çağın gereklerine uygun yeni bir eğitim sistemi kurmalıyız. Gençlerimizi bu hedefe doğru yönlendirmeli ve ülkemizi uluslararası alanda hak ettiği yere çıkarmalıyız.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.