Neden Şimdi?
Fethullah Gülen Hoca'yı bugüne kadar hiç görmedim. Hiçbir toplantısına da katılmadım. Dolayısı ile tanışıklığımız yok. Zaman Gazetesi ve STV'nin bazı yöneticilerini tanıyorum ki, onlarla da medyanın ortak seyahatlerinde beraber oldum. Açıkçası Fethullah Gülen Hoca hakkında kamuoyunun bildiğinin ötesinde bir şey de bilmiyorum. Bildiğim şey Türkiye dışındaki okul hizmetlerinin ülkemiz için yararlı olduğudur.
Görevim gereği onlarca ülkeye gittim. Pek çoğunda Fethullah Gülen'in okullarıyla yüz yüze geldim. Müfredatından organizasyonuna kadar bu okulları incelemeye çalıştım.
Tespitimiz şu: Okullarda laik sistem aleyhinde bir faaliyet yok. Türk Milli Eğitiminin kuralları geçerli. Atatürk ve İstiklal Marşı var. Ayrıca okullarla ilgili pek çok işadamından da olumlu sözler işittim ki bu işadamları TÜSİAD kökenlidir. Söyledikleri şu: Bu okullar Türk özel sektörünün öncü kuvvetleri ve de lobi kuruluşlarıdır. Bir başka şey mesela Filipinler'de bulunan Fethullah Gülen'in okulunun Türkiye'deki laik sistemi tehdit edeceğine hiç ihtimal vermedim. Dolayısı ile okullar olayının uzun vadede Türkiye'nin lehinde olduğunu düşündüm. Gelelim içeriye ve kasetlere. Kasette dile getirilenleri onaylamak asla mümkün değildir. Nitekim onaylanmayacak şeyler olduğu içindir ki Fethullah Gülen bile özür dileme gereğini duymuştur.
Bu sütunu izleyenler bilirler. Dinin siyasallaştırılmasına her zaman ve her şartta herkesten önce biz karşı çıkarız. Dolayısı ile hassasiyetleri paylaşıyoruz. Ancak bu mücadelede Mesut Yılmaz Bey'in de haklı olarak söylediği gibi sanki İslam dinine tavır alınmış şeklinde bir görüntüye girilmemelidir. Biliyorum asla böyle bir amaç yoktur ve dahası, bu hassasiyeti gösterenlerin İslam dinine olan temiz inançlarının da tanığıyız, ama birileri bunu çarpıtabilir. Tekrar ediyoruz, laiklikte elbette hassas olacağız ama metot çok önemlidir. Yanlış bir yol işi çok daha çıkmaza götürür. Biz kasetteki sözleri asla onaylamamakla birlikte yargı sürecinde olduğu için Fethullah Gülen Hoca ile ilgili herhangi bir hüküm vermeyeceğiz.
Bu konuda yargının vereceği kararı bekleyeceğiz. Kasetin montaj olduğu iddiaları vardır. Ayrıca bir zamanlar Fethullah Gülen'in radikal İslam'a "panzehir" olduğunu da dinlemiştim.
Ortaya çıkan son durumdan sonra adaletin vereceği hüküm geçerli olacaktır. Burada altını çizeceğimiz bir başka husus da zamanlama olayıdır. Üç gündür istisnasız her partiden onlarca milletvekili ile bu konuyu konuştum. Değerlendirmeler farklı. Kimileri kasetin zamanlamasını 30 Ağustos'a bağlarken, kimileri cumhurbaşkanlığı seçimi, kimileri de gündem saptırmasını Öcalan olayında düşünülen stratejiye bağlıyor. Bir kesim de laiklik hassasiyeti diyor. Tabii bunlar spekülasyon, ama milletin ağzı torba değil ki büzesin. Ağzı olan konuşuyor ve olmadık hezeyanlar ortaya atıyor. Biz bu tür komplo teorilerine pek ihtimal veremiyoruz. Hadise hassasiyettir ve Emniyette patlayan rapor skandalının devamı gibi görünüyor. Bir başka tespitimiz hükümetin bu konudan fevkalade rahatsız olduğudur. Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli hükümet olmakla beraber muktedir olmadıklarını düşünüyorlar. Tablo öyle ya da böyle Türkiye'nin 28 Şubat sürecinden sonra bir türlü normalleşemediğini tescil etmektedir.
Son sözümüz, bölücülük gibi, irtica noktasında da devlette var olan hassasiyete sonuna kadar katılıyor ve destekliyoruz. Ancak metot çok önemlidir. Kaş yapayım derken göz çıkarılmamalıdır. Türkiye hukuk devleti ise ve demokrasimiz çadır tiyatrosundaki seyirlik oyun değilse, oyun kurallarına göre oynanmalıdır. Varsa maskeleri indirelim ama usulüyle..
- tarihinde hazırlandı.