Din ve Diyalog
Montgomery Watt dindar bir Hıristiyandır, İslam uzmanı bir bilgindir ve bir ilahiyat (teoloji) bilgesidir. Bugünkü konum, onun "Islam and Christianity Today, A Concribution end to Diyalog" adlı değerli eseridir. (Routledge, London 1983)
Watt, 17 sene önce yazdığı bu eserinde, Batı'da çok sayıda Müslüman yaşadığını, çocuklarının okullara gittiğini, ilişkilerin arttığını, bir diyalog ruhu geliştirilmezse, iç içe yaşamanın sürtüşmeye, çatışmaya yol açabileceğini söylemişti. (Sf. 4)
Watt'ın bu kaygısı Avrupa'daki Müslüman göçmenlerin kısmen gettolaşmasıyla, okullarda türban tartışmalarıyla, Balkanlar'da kanlı çatışmalarla doğrulandı.
Watt'ın öngördüğü olumlu işaretler de çoktur: Hoşgörü gelişmektedir, hemen bütün Batı okullarında türban serbest bırakılıp sorun olmaktan çıkarılmıştır. Müslüman göçmenler arasında önemli bir bölüm Batı kültürüyle sağlıklı bir diyaloğa girmiştir...
WATT, İslam ve Hıristiyan teolojilerinin "bilimciliğe" (scientism) karşı sahip olduğu imkânları vurguluyor.
Hemen belirteyim, bu, bilim karşıtı bir öneri değildir. "Bilimcilik" doğa bilimlerindeki tümevarım metodunun her alanda geçerli olabileceğini savunan pozitivist bir akımıdır; diyelim, 'bilimsel sosyalizm'deki 'bilim' gibi...
Watt, filozof Kant'tan esinlenerek, maddi "gerçek" (reality) ile manevi ve kavramsal hakikat" (truth) arasındaki farktan yola çıkıyor. Bir metafizik savunusu yapıyor. (Sf. 7 vd.)
Metafiziğin savunulmasında Teilhard de Cardin, John Macmurray, Michael Polanyi, Peter Bergen ve özellikle de Thomas Merton gibi Hıristiyan filozoflardan övgüyle bahsediyor. (Sf. 6)
Ve diyor ki:
"Ben şahsen İslam'la diyaloğa girmeden önce, 'bilimcilik'le diyaloğa girmiştim ve bunu önemli ölçüde hala sürdürüyorum. Şunu anladım ki, ben aynı zamanda İslam'ı da savunmadan 'bilimciliğe' karşı kendi inançlarımı savunamam." (Sf. xiii)
İnançlar arası diyaloğun birbirine açık zihinlerle mümkün olacağını anlatan Watt, Gazali'nin "dinsel çoğulculuk konusundaki" açık tavrını örnek veriyor. (Bkz. Sf. 5)
· * * · KİTABINI daha çok Hıristiyan okuyucu için yazdığından olmalı, Batı'daki İslam karşıtı önyargıların eleştirisine büyük yer ayıran Watt, diyalog konusunda Hıristiyanlara Georges Sale'i örnek veriyor. Sales 1734 yılında şunları yazmış:
"Muhammed'in ve izleyicileri, 'katı' gibi gösterilse de, doğru ve hakiki bir Allah anlayışına sahiptirler... Muhammed'in Allah'ını hakiki Allah'tan farklıymış gibi göstermek boşuna gayrettir." (Sf. 45)
Watt, açık zihinlerin geçmişte tartıştığı bazı tezleri yeniden işliyor. Mesela, özetle: "Kutsal kitapların dili semboliktir, tasvir edici değildir: Fiziksel şartlarda zihinlerimize metafizik ve ilahi hakikatleri anlatmak için 'sembolik ifadeler' kullanılmıştır. İncil ve Kuran'daki "Allah'ın eli" gibi ifadeler, tasvir edici değil, semboliktir..." (Sf. 26 - 46)
Peki, öbür dünyaya ilişkin anlatımlar 'tasvir' midir, 'sembolik' mi?!
Watt bu son derece ağır meseleleri irdelerken, Thomas Merton'un yanında Pakistanlı düşünür İkbal'den "büyük İkbal" diye bahsediyor. (Sf. 143)
Fethullah Gülen'den sonra Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'ın Papa ile görüşmesi, ülkemizdeki Hıristiyan ve Musevi cemaatlerinin ruhani liderlerinin daha bir 'konuşur' olmaları ve hüsnükabul görmeleri iyi işaretler olduğu gibi, girmekte olduğumuz "diyalog" çağının da işaretleridir.
Watt'ın özetle söylediği gibi:
"Her mümin elbette kendi dinine inanır ama bilmeli ki, öteki dinlerin müminleri de aynı ilahi 'hakikat'in bulutlu zirvesine değişik yollardan tırmanan aynı hedefin yolcularıdır." (Sf. 146)
- tarihinde hazırlandı.