Gözü yaşlı coğrafya?
Varlığı bile tartışmalı İslam dünyasının bugünkü hali içler acısı. 1,5 milyar Müslüman'ın yaşadığı devasa coğrafyanın hangi noktasına eğilseniz yürek yakan iniltiler duyarsınız.
Özgürlükler, refah, adalet, eğitim, çevre hangi kriter açısından baksak karşımıza parlak bir tablo çıkmaz. Müslümanlar, çoğunluk oldukları ülkelerde başkalarını imrendirecek bir seviye tutturamadığı gibi, azınlık olarak yaşadığı ülkelerde ıstırap içindeler. İslam dünyasını bölüp parçalayan, aydınlarını kendine düşman haline getiren acı hâlâ birçok yerde çok sıcak. Kendi aramızdaki ideolojik, mezhepsel çatışmalar o kadar korkunç ki, dış düşmana hiç ihtiyaç da yok.
Gelişmiş ülkelerde proje yarışı olarak gerçekleşen siyasi rekabet, coğrafyamızda birbirini yok etme sanatı olarak görülüyor. Gücü alan, ötekini yok etme peşinde. Sadece Mısır, Türkiye ve Irak'ta değil, fiilen işgalin sürdüğü Filistin'de bile durum böyle.
İşte kanayan Suriye. Baas rejimi, dünyanın gözü önünde uçaklarla, scud füzeleriyle 2 yıldır kendi şehirlerini bombalıyor. Bin yıldır ayakta kalmayı başarmış Emeviye Camii'nin minaresi, Haçlıları, Moğolları aratmayan bir barbarlık karşısında yıkılıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, Esed'in kimyasal silah kullanmış olma ihtimali gündemde. Kerkük'te güvenlik güçleri gösteri yapan insanlara ateş açtığı için yüzlerce insan ölüyor. Bu koca coğrafyadaki hiçbir ülke, evrensel standartlarda hukukun üstünlüğü, din, vicdan, ifade özgürlüğü gibi değerlere tam olarak sahip değil. İslam ülkelerine örnek gösterilmesine rağmen hâlâ darbe anayasasıyla yönetilen Türkiye'nin halini düşünüp, diğerlerini hayal edin.
Turgut Özal Üniversitesi öğretim üyelerinden Ramazan Taş'ın araştırmasına göre dünya nüfusunun yüzde 23'ü Müslüman. Ama dünyadaki üretimin ancak yüzde 11'i İslam dünyasına ait. Verimliliğimiz dünyanın yarısı kadar. Kişi başına milli geliri 905 doların altında olduğu için “en az gelişmiş ülkeler” denilen listenin yarısı Müslüman. Sadece fakirlik değil, Müslümanlar arası gelir uçurumu da korkunç. Katar'ın kişi başı milli geliri, 57 İslam ülkesinin üye olduğu İslam İşbirliği Örgütü ortalamasının 19 katı.
Sanırım; eğitimin seviyesi, kadın-çocuk hakları, teknoloji üretimi, bilimsel yayın gibi değişik alanlara da baksak manzara pek farklı çıkmaz. Hafta sonu, Ortak Yol Haritası: İcma ve Kolektif Şuur Sempozyumu'nda konuşan Sudanlı alim bu acı tabloyu şu veciz sözlerle özetledi: “İslam ümmeti fiilen mevcut ama kültürel etkinliği olmadığı için yok gibi. Kelime-i tevhid var ama aralarında tevhid-i kelime (söz birliği) yok. Füruat usulün yerini almış.” Fethullah Gülen de İslam coğrafyasının bu hal-i pür melalini Mehmet Âkif'in şu sözleriyle anlatır: Harap eller, yıkılmış hanumanlar, kimsesiz çöller, başsız ümmetler, emek mahrumu günler, fikr-i ferdâ bilmez akşamlar... Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez, “Bayramları bile aynı günde kutlayamıyoruz.” diyerek aynı yaraya parmak bastı.
Evet, vaziyet parlak değil ama bu hafta sonu bizzat şahit olduğum iki tablo gelecek adına umutlu olmak için önemli bir işaret taşıyordu. Filistin'den Endonezya'ya Nijerya'dan Danimarka'ya 81 ülkeden 600'den fazla saygın Müslüman din adamının İstanbul'da bir araya gelerek yükselttiği ses, bu nahoş tabloya çok güçlü bir itiraz ve çıkış yolu bulma çabasıydı. Nitekim yayınlanan sonuç bildirisinde, ortak yol haritasının çıkarılması için toplantıların devamı ve bir koordinasyon merkezinin kurulması kararlaştırıldı.
Umut veren diğer tablo ise İslam dünyasının tüm olumsuz şartlarına rağmen 8 yıldır icraatlarıyla İslam İşbirliği Örgütü'nde (İİT) yeni bir çığır açan Genel Sekreter Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Yıldız Sarayı'ndaki IRCICA ofisinde düzenlediği bir toplantıydı. Türkiye'de pek alışık olmadığımız bu toplantının konsepti, Somali'den Irak'a, Filipinlerden Filistin'e, Rusya'dan ABD'ye İİT'nin yaptıkları kadar önemliydi. Türkiye ve dünyanın birçok üniversitesinden, yönettiği örgüt üzerine çalışma yapan beyinleri bir masa etrafında toplayan İhsanoğlu, sabahtan akşama kadar öneri ve eleştirileri dinledi.
Müslüman önderlerin katıldığı sempozyum ve İslam dünyasını temsil eden en önemli örgütün yönetimiyle ilgili çalıştaydan çıkardığım sonuç, mevcut halden herkes şikayetçi. Daha iyiye ulaşmak için hem kitlesel hem elit düzeyde müthiş bir sorgulama var. Bu enerji, yapıcı bir yola kanalize edilebilirse Müslümanların medeniyet krizini aşıp yeniden umranlar inşa edeceğine kuşkunuz olmasın.
- tarihinde hazırlandı.