Karayılan neyin peşinde?
Çözüm sürecinde PKK'nın sınır dışına çıkmaya başlayacağını ilan etmesiyle kritik bir eşik geçildi.
Şimdi gözler silahlarıyla birlikte Türkiye'den çekilmeye başlayan PKK'lılarda.
Devlet, sürece ilişkin çok hassas. Bir önceki yazıda da aktardığım gibi PKK'lıların çekilme güzergâhları sivillere kapatıldı.
Bir yol kazası olmaması için 'başka tedbirler' de uygulamada.
Ancak aynı şeyi PKK için söylemek mümkün değil. Öncelikle şu tespiti kayda geçelim. Sivili, askeri, bürokratı, yargısı ve istihbaratıyla devlet bir bütün ve çözüm sürecinde çok kararlı. Olaya bir taktik manevra değil köklü bir strateji olarak bakıyor.
Ancak PKK'nın olaya taktik hamle olarak baktığı açık.
Zira bu görüşü örgüt yöneticileri muhtelif röportajlarda açıkça söylediler.
Yani örgüt Türkiye'den çekilmeyi taktik hamle olarak yapıyor. Şimdilik silahlı unsurlarını Suriye ve İran üzerine yoğunlaştırıp 'ihtiyaç halinde' tekrar Türkiye'ye dönmeyi planlıyorlar.
PKK'nın böyle niyetinin olması bizi çözüm sürecinden alıkoymamalı. Zaten hükümet de bu görüşte.
PKK'nın zihin kodlarını çözmek için Karayılan'ın son röportajına detaylı bakmakta fayda var.
Medyanın Karayılan kara sevdası
Anlattıklarına geçmeden önce medyanın tutumuna dair bir iki şey söylemek şart. Birçok gazeteci aynı uçakta, sohbette olur ama bazı gazeteler 'özel' logosu basar.
Eski alışkanlık denebilir ama artık komik oluyor. İkincisi medyamızın bir kesiminde tabiri caizse Karayılan karasevdalıları var.
Eli kanlı bir katilden bahsederken övgüler düzebiliyorlar.
Mesela Cengiz Çandar'ın dünkü yazısında "Dobra bir insandır. Ne diyorsa odur, sözüne güvenilir" gibi ifadeler vardı.
Başka röportajlarda da benzer ifadeler var.
Karayılan röportajının üzerinde durulması gereken çok boyutu var. Ancak şimdi çözüm sürecindeyiz ve 'makul soruları sormak', gazeteci şüpheciliğiyle olayları irdelemek 'çözüm karşıtı' olmakla itham edilmenize yetiyor.
Yoksa 'PKK'nın MİT uçağıyla uçarken bir yandan kanlı eylemlerin talimatlarını nasıl verdiği, bayram seyran demeden bombaları patlatıp çoluk çocuk nasıl öldürdüğü, Silvan'da 13 askeri şehit ederek çözüm sürecini nasıl sabote ettiğini' sormamak olmazdı.
Yeri gelmişken bir ayrıntıyı da hatırlatayım.
Karayılan, yazılması ısrarıyla Oslo görüşmelerini cemaatin sızdırdığını söylüyor. Hatta Birgün'e göre ellerinde çok gizli cemaat belgeleri de varmış.
PKK bilmediğimiz bir istihbarat örgütüne sahip değilse o belgeleri hazırlayan bir istihbarat örgütü olmalı ki, konumuz şu an o değil.
Oslo sızmasından sonra MİT detaylı bir çalışma yaptı.
Kayıt cihazının hangi PKK'lının üzerinde olduğu, kayıtların Brüksel'de hangi istihbarat örgütüne verildiği, sonra hangi ellere geçtiği detaylandırıldı.
Nitekim Başbakan Erdoğan da 26 Eylül 2012'de NTV yayınında 'Yaptığımız araştırmaya göre PKK sızdırdı' dedi.
Karayılan şimdi cemaat yaptı diyerek hedef saptırıyor. Belli ki İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı iyi okumuş.
Oradaki mantığı çözmüş.
Bu aynı zamanda yeni dönemin ipuçlarından biri. Örgüt silahlı unsurlarını çekiyor ama başka yöntemlerle bölgede baskıyı sürdürecek.
Yani İmralı notlarının kasıtlı tahrifi ve sızdırılması gibi bu ifadeler de planın bir parçası.
Her şey bir yana. Konuşan bir terör örgütü yöneticisi. Doğrudan olmasa bile binlerce insanın ölümünden sorumlu.
Yani eli kanlı.
Ama kendini 'bir lokma bir hırka yaşayan derviş' gibi anlatıyor.
Medyamız da bu filmi meftun vaziyette izliyor.
- tarihinde hazırlandı.