Türkçenin şifası

Türkçeye zaman zaman nasip olan hârikulâdeliklerden biri bu. Alışık olduğumuz, daha doğrusu, dünyanın hatıraları arasında yer almış bir vaka değil. Kendi yurdunda horlanan, burun kıvrılan, mütemadiyen budanan bir 'dil', bu kez başka bir yoldan, 'dışarıdan' kuşatarak geliyor ve kendini böylece hatırlatıyor.

Üstelik soyut değil, giysiler içinde, canlı meyveleriyle geliyor. İnsanları el ele tutuşturuyor, göz göze getiriyor; aynı dizelerde, aynı şarkılarda buluşturup mes'ut ediyor.

Biz, 'Türkçe davası'nı 'içeride' büyük ölçüde kaybettik. Edebiyatta bütünüyle değilse bile, günlük hayatta Türkçenin kaderi derin bir unutuluş. Şimdi, 'dışarı'dan gelen bu heyecan fırtınasıyla birlikte, hemen her yerde 'Türkçeden söz açıyoruz. Nereye baksak Türkçe konuşan o dünya çocukları... Hiçbir zaman, asla böyle bir hayalimiz, hayal olsa bile onu gerçekleştirecek umudumuz, çabamız, enstrümanlarımız olmadığı halde birden karşımızda böyle hazır buluverince onları, afallıyoruz. Bütün hazırlıksızlığımız, acemiliğimiz ve hak etmemişliğimizle "Türkçe bir dünya dili oluyor. Bilmem kaç kıtada şarkılarımız söyleniyor, şiirlerimiz okunuyor..." diyoruz. Evet, oluyor bunlar... Hazır, gökten iner gibi, bir yerlerde pişirilmiş de gelmiş gibi, Türkçe bir dünya dili oluyor. Nasıl oluyor, kiminle oluyor ve nerede oluyor?

Çoktan umudu kestiğimiz bir çağda Türkçenin böyle dipdiri ve coşkuyla karşımıza çıkıverişiyle bütün hazır buluşlarda yaşadığımıza benzer o sevimli şaşkınlıktan sonra nihayet bir hayranlığın atına binmiş buluyoruz kendimizi. Şimdi o hayranlıkla sağa sola bakıyor, sevinçle hüzün arası duygular içinde, şehirlerimize gelen dünyalı konuklarımıza dokunuyor; dillerinin ve hallerinin bize benziyor oluşuyla övünüyoruz: "Bu çocuklar bizden olmuşlar!"

O zaman ilk cümleyi bir kez daha tekrar edebiliriz: Bu, Türkçeye zaman zaman nasip olan hârikuladeliklerden biri olmalıdır! Evet, bir dilin mucizeleri arasında sayılmalı bu hal. Biliyoruz ki Türkçenin böyle diriltici etki gösterdiği zamanlar var. 'Umut' kelimesini yeniden doğurmuş gibi ortaya getirdiği, ölüm sessizliğini, hatta ölümü bile aradan çıkardığı, som altından bir diriliş çağı başlattığı zamanlar... 13. yüzyılda Yunus Emre, Türkçeyi bir enstrüman gibi kullanarak böyle bir sonuca varmıştı. Şiir, şafakta bir horoz ötüşüyle gelip toplumu için için tutuşturarak, kıpırdatarak, ölü toprağını kaldırıp attı. Dilin hafızasında hâlâ böyle bir uzak hatıra yaşıyor ve biz unutsak da o, zamanını kollayarak yüzyıllar sonra yeniden ve bambaşka biçimde aynı kıpırtıyı uyandırmak üzere çıkıp geliyor. Bu, işte o geliş...

Mesele bir bakıma bundan ibaret! Kımıl kımıl, sıçrayan, çoğalan ışıltılarla tutuşuyor toplum. İnsanların derilerinde kapanmış ve belki yerleri bile kaybolup gitmiş umut gözenekleri yeniden açılıyor. Beden ve ruh nefes alıyor. Küçücük, unutulmuş, ölgün bir iz, bir hatıra bile silkiniyor, şöyle bir kendine geliyor, göz kapaklarını açıyor ve kalkıp bin gülücükle etrafına bakınıyor: Bu çocuklar bizim gibi olmuşlar! Sonra, bir gün insanlar, bayrama gider gibi kafile kafile, o çocuklara gidiyor. Dalında bir meyvenin ışıltısını seyrederken, öylece gözyaşlarını çekerek aralarında kaybolup gidiyorlar. Bin yıllık bir umudu yeniden bulmanın tarifsiz sevinciyle...

Biz uyuyorduk. Erken kalkan birileri, erken horozlarda gitmiş; o ateşi yakıp, o ağaçları sulayıp gelmişler. Yıllar geçmiş... Çok acılar, çok sevinç gözyaşları, çok mağduriyetler ve uzun hikâyeler yaşanmış. Şimdi böyle birdenbire, gökten bir elma düşer gibi gelivermişlerse, yukarıda pişirilip de yere inmiş gibilerse... Ardında işte hep bunlar, bu uzun hikâyeler, o görünmez insanlar... Baksanız da göremezsiniz!

Yunus bir zaman demişti: "Aşk kime ki değdiyse canında bil işret olur." Türkçe, içinde bir iksir taşıyor olmalı. Kime değdiyse iyileştiriyor. Bir şifacı gibi dolaşıyor kıtalar arasında. Küçük ve güzel ağızlarda dönüp geliyor ve kendi yurdunda sönmüş bir ocağı yeniden, yeniden alevlendiriyor. Bu gördüklerimiz, tutuşmuş umutların şenlik ateşi.

Şifa bulanlar çok olsun!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.