Bir yıldız daha kaydı

1975, belki de 1976 yılıydı. Köyümüzden Uşak İmam-Hatip Lisesi'nde okuyan bir arkadaşım, Uşak'ta Vakıflar Yurdu'nda kalıyordu.

Yurda Aydın Koyuncu isimli bir müdür geldiğini, öğrenciler olarak kendileriyle çok ilgilendiğini, çok kısa süre içinde yurdu değiştirdiğini anlatırdı. Erzurum'da üniversitede öğrenciydim. Aydın Koyuncu Bey'le müşerref olmak için zât-ı âlîlerini Vakıflar Yurdu'nda ziyaret ettim. Kader, bir müddet sonra, 1977'nin sonunda bizi Uşak İmam-Hatip Lisesi'nde öğretmen olarak bir araya getirdi. Aydın Bey, fakiri 1978 yılının son veya 1979 yılının ilk aylarında bir kış günü İzmir'de Bozyaka Yurdu'nda bir toplantıya davet etti. Birlikte gittik. Beşinci katta dikdörtgen bir salonda kalabalık bir grup toplanmıştı. Aramızdan ayrılıp Hakk'a yürümüş bulunan merhum Şerafeddin Kocaman ağabeyimizle orada tanışmıştım.

Aradan yıllar geçti, tam 11 yıl. Turgutlu'da Özel Gündüzalp Lisesi'nde görev yaparken bir telefon geldi. Arayan, İzmir'den Şerafeddin Kocaman ağabeyimizdi. Gayet nazik ve kibar bir sesle, birkaç arkadaşıyla beraber ziyaretime geleceğini söylüyordu. Utandım, "Siz zahmet etmeyin, ben geleyim." dedim. "Hayır, biz gelelim!" diye ısrar etti. Mecbur kalarak "Buyurun!" dedim.

Vakurdu, babacandı, iyi ve vefalı bir dost, şefkatli bir ağabey ve müdebbir bir idareciydi. Bir damla olarak başlayan "Nil"in bir şelale haline gelmesinde belki en büyük katkıyı yaptı.

Bir akşam, doktor, doçent unvanlı 4 veya 5 arkadaşla beraber geldiler. Çok utanmıştım. Sızıntı'da yazı yazmamı ve İzmir'de salı akşamı ve cumartesi öğleden önce olmak üzere haftada iki gün yapılan yazı heyeti toplantılarına katılmamı rica ediyorlardı. Bir emir telâkki ettim. 11 yıl önce Bozyaka'nın 5'inci katında tanıdığım Şerafeddin ağabeyimizle teşrik-i mesai şerefi böyle başladı ve ilk 5,5 yılında İzmir'de çok yakından devam etti. Yeni Ümit dergisi de, Nil Yayınları da, İzmir'de Kemeraltı'nda içinde çok güzel arkadaşların çalıştığı emektar binada bulunuyordu. Benim için çok güzel günlerdi.

1995 yılı Ağustos'unda İstanbul'a taşınmamdan sonra yine ayda bir Şerafeddin ağabeyimizle yazı heyetinde bir araya geliyorduk. Bu arada 3 ayda bir de İzmir'e gidip, beş gün kalıyordum. 1999 yılı başlarına kadar böyle devam etti. Bu yıldan sonra da Şerafeddin ağabeyimizle irtibatım hiç kopmadı. Hocaefendi'nin hakkında söylediklerinden sonra bir şey söylemem belki su-i edep olur. Fakat hususî ve çok derinden sevip, çok derinden saygı duyduğum büyüklerdendi. Bir defasında Hocaefendi, "Bu Şerafeddin Bey, kıyak adamdır. Öfkesini hep içinde tutar." buyurmuşlardı. Vakurdu, babacandı, iyi ve vefalı bir dost, şefkatli bir ağabey ve müdebbir bir idareciydi. Nazik ve kibardı; ağzından boş söz dökülmezdi. Çok çileli, fakat son derece sabırlıydı. Bir damla olarak başlayan "Nil"in bir şelale haline gelmesinde belki en büyük katkıyı yaptı. 23 yıla yaklaşan ağabey-kardeş münasebetimizde kendisinden fakire karşı incitici tek bir harf, tek bir davranış sâdır olmadı.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "Yıldızlar, gök ehli için emandır. Yıldızlar döküldüğünde gök ehlinin başına gelecekler gelir. Ben de ashabım için emanım. Ben vefat ettiğim zaman ashabımın başına gelecekler gelir. Ashabım da ümmetim için emandır. Ashabım gidince de ümmetimin başına gelecekler gelir." buyururlar. Şerafeddin ağabeyimiz hakkındaki duygum odur ki, bu ifritten dönemde insanlık semasının yer ehli için eman olan yıldızlarındandı. Dolmayacak çok büyük bir boşluk bırakıp gitti. Allah, kendisini rahmetiyle sarıp sarmalasın; geride bıraktığı, başta Hocaefendi ve yakınları olmak üzere sevenlerine sabr-ı cemil versin.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.