İslamcı bulvar basını!

Bugün Gazetesi'nden Gökhan Bacık, 1 Haziran'da muhteşem biz yazı kaleme aldı. 'Ömer'siz Sünnilik' başlıklı makale, bazı Alevileri Hz. Ali'den uzaklaşmakla suçlayanların, Hz. Ömer'i unutturan bir Sünnilik inşasına dikkat çekiyordu.

Aslında biraz daha genelleştirip İslam'sız bir İslamcılıkla yüz yüze olduğumuzu söyleyebiliriz. Buna benzer bir yazıyı 2006 yılında yazmıştım. İslam'la nüfus cüzdanları haricinde tanışıklığı olmamış isimler, 'din elden gidiyor, misyonerlik her tarafta' propagandasıyla ortalığı inletiyordu. Kampanyanın koçbaşlarından Hulki Cevizoğlu'nun, "Barnaba İncili'nde geleceği müjdelenen Ahmet peygamberi saklayabilmek için bu İnciller ortaya çıkarılmıyor..." diyen konuğuna sorduğu soru tabloyu özetliyordu: "Bizim Peygamberimiz Muhammed değil mi bu Ahmet?"

Şimdi ulusalcılara hem benzeşen hem de ayrışan ama son tahlilde İslamsızlığa varan iki türle karşı karşıyayız. Birinci grup, İslam'la teori ve pratik anlamında pek yolları kesişmemiş olanlar. En hızlı ve öfkeli AK Parti savunucuları bunlar. Bırakın namazı, toplumda daha yaygın olan oruçla bile araları yoktur. Ama konuşup yazarken mangalda kül bırakmazlar. İktidarın düşman ilan ettiklerine karşı en acımasız saldırıları, hem de İslamcı bir dille onlar yapıyor. Yalnız bu paralı askerlerin içindeki 'kurt adam' her zaman dizginlenemiyor. En olmadık yerde maske düşüyor ve gerçek yüzleriyle ortada kalıveriyorlar. Takvim Gazetesi'nin Suriyeli sığınmacı kadınlarla ilgili aşağılık fıkrayı sürmanşet yapması gibi.

"İslam'da şu var mı, bu var mı?" sorusunu sorma hakkını kendinizde görüyorsanız; "Sizin yaptıklarınızın İslam'da yeri nedir?" eleştirisine verecek cevabınız olmalı. Var mı?

Geldiğimiz nokta şu: Hayaldi gerçek oldu, İslamcı bulvar gazeteleri yayınlanıyor. Milli Piyango eki veren, iddia bültenleri yayınlayan, bikinili kadın fotoğrafı basmaktan çekinmeyen gazeteler bunlar. AK Parti'yi destekleyen hemen bütün yayınlar belli dozajlarda bu içeriğe yer veriyor. Hayat tarzı olarak bu çizgide duran yayın organları zaten var. Onlara ahlakî eleştiriler dışında kimse bir şey demiyor. Ama İslamcı bulvar gazetelerininki başka bir şey. Aslında bir ikiyüzlülük. İslamcılık etiketiyle ortada dolaşıp, söz düştüğünde ayakları yerden kesiliyor. İş eyleme/amele gelince araziye uyuyorlar. O zaman "Yapmadıklarınızı neden söylüyorsunuz?" Çünkü "Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir." (Saf Sûresi, 2-3) ayetini hatırlamanın yeri geliyor. Bunu Mevlânâ'nın "Ya olduğun gibi görün; ya da göründüğün gibi ol." sözüyle de özetleyebiliriz.

Son cümlelerin muhatabı, teorik bilgiye sahip, bir zamanlar pratiği de olan İslamcılar. Lejyonerlerden farklılar; bazen yazıp konuştuklarına sızmış bir mahcubiyet kokusu bile duyabilirsiniz. Retoriği, birinci türe göre yerli yerinde kullanıyorlar ve ağızlarına oturuyor söyledikleri. Laik dayatmacılar dini, özel hayata hapsetmeye çalışırdı. Cuma namazını evde kılmak gibi absürtlüklerle bile karşılaşırdık. Yeni muktedirlerin formülü tam tersi: dini kamusal hayata münhasır hale getirip, görünür kılıyorlar. Özel hayatlarını ise dinden arındırıyorlar. Kimsenin özel hayatına karışacak halimiz yok. Fakat İslam adına, yargılama, hüküm verme, cennete ve cehenneme bilet kesme yetkisi kullanıyorsanız, eleştiri kaçınılmaz olur. "Neden yapmadığınız şeyleri söyleyip duruyorsunuz?" sorgusu haklılık kazanır. İslamcılık temelli mücadele sürdürüyorsanız, "İslam'da şu var mı, bu var mı?" sorusunu sorma hakkını kendinizde görüyorsanız; "Sizin yaptıklarınızın İslam'da yeri nedir?" eleştirisine verecek cevabınız olmalı. Var mı?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.