Krizden çıkarılacak en önemli ders
MİT yetkililerinin ifadeye çağrılması ile başlayan kriz üzerine çok şey söylendi, yazıldı. Şimdi daha net anlaşılıyor ki, kimi değerlendirmeler fevkalade sübjektif, duygusal, kırıcı, incitici özellikler taşıyor. Hatta sanal âlemde sarf edilen dengesi kaçmış bazı laflar memleketin tımarhaneye döndüğünü tescil edecek kadar ölçüyü şaşırmıştı.
Aslında her kriz âkil insanlar vasıtasıyla savuşturulabilir. 'Nakil adam', 'âkil adam' olamaz ki! Âkil adam olabilmek için dava adamı olmak gerekir. Âkil insan demek, onca kışkırtmaya rağmen sağduyuyu elden bırakmayan, büyük fotoğrafın sorumluluğunu asla unutmayan, çilekeş insan demektir. Her olay karşısında kendini kaybedip infaz mangasında görev yapıyormuş gibi davranan kişilerden kanaat önderi de çıkmaz, âkil ve arif insan da. Hadiselerin sıcaklığı ile yanıp kavrulan ve o kavruk yazıları kaleme alan pek çok insan, on sene sonra o konuşulan sözlerden, yazılan yazılardan mahcup hale gelecektir. Nereden mi biliyorum? Tarih şahittir ki güncel olaylara aklı selimle, fikri selimle, kalbi selimle yaklaşamayan herkes, kaderin ortaya çıkaracağı büyük fotoğraf karşısında hep mahcup olmuştur ve olacaktır. Makbul olmak makul olmaktan geçer; makul olmak için de akla, irfana, tefekküre, izana, insafa ihtiyaç vardır...
Nedense bu ülkede sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturulamıyor. Bazen biri bir şey uyduruyor; diğerleri de ona ayak uydurup ezberden konuşmaya devam ediyor. 28 Şubat tartışmalarında bariz gerçekleri inkâr edercesine Fethullah Gülen Hocaefendi'yi suçlayanlar bile oldu. Oysa o darbenin en büyük mağduru bizzat Hocaefendi'dir. Bu kadar aşikar bir konuyu bile bazıları çarpıtabiliyorsa söylenecek söz kalmıyor. Belki her şeyi ma'şeri vicdana havale etme gereği bu yüzden sıkça hissediliyor. Neyse ki bu millet mağdurlar ile mağrurlar arasındaki farkı gayet iyi biliyor...
- tarihinde hazırlandı.