Hizmet Hareketi ve cemaatler, tarikatlar

Hâlihazırda hükümet, Hizmet Hareketi'ne karşı fiilen fevkalade saldırgan bir kampanya başlatmış durumda.

Ancak mesele sadece Hizmet Hareketi değil. Eş zamanlı olarak hükümet, neredeyse "bütün cemaatler ve tarikatlar hakkında" çeşitli stratejiler takip ediyor. Kimisini küçültüyor, kimisine "şöyle olacaksın" diyor.

Bizim tarihimizde devlet maalesef bu hatayı tekrar eder. Mesela 2. Mahmut döneminde de devlet işi gücü bırakıp dini vakıfların mallarıyla uğraşmıştır.

Ancak hepimiz şu soruyu soralım: Devlet, tarikatları ve cemaatleri zayıflatılmaya yahut onları kendi ölçüsüne göre şekillendirmeye kalkarsa ne olur?

Eğer devlet tarikatları ve cemaatleri zayıflatırsa bunların bırakacağı boşluklar nasıl doldurulacak esas onu düşünmek lazım.

Tarikat ve cemaatlerin tarihsel misyonu

Bütün tarikatlar ve cemaatler Türkiye tarihinin ve sosyolojisinin ürettiği doğal yapılardır.

Tarikatlar ve cemaatler (içinde Alevi anlayıştan olanlar da dahil) Türkiye'de yüzyıllardır "Hz. Peygamberin sünneti ve Ehl-i Beyt geleneğine uygun" bir İslam'ı devam ettirmektedirler.

Hal böyle olunca, tarikatlar ve cemaatler Türkiye'yi başka bazı ülkelerde gördüğümüz aşırı, hoşgörüsüz ve İslam'ın temel geleneğine aykırı yorumlardan korumaktadırlar.

Eğer tarikatları ve cemaatleri zayıflatırsak yahut devletin kontrolüne alırsak büyük bir felakete yol açmış oluruz. Bu boşlukları kim nasıl dolduracak?

Farklı İslam yorumlarını anlamak

Burada Türk İslam'ı yahut Arap İslam'ı tartışması yapmıyorum. Şunu kabullenmek gerekiyor dünyanın değişik yerlerinde kabul edilmesi imkânsız İslam yorumları bulunuyor.

Mesela Suriye'de yere yatırdığı Müslüman'ın boğazını kesen "Müslüman'ın" da bir din yorumu var. Bunu kabul etmek mümkün mü?

Türkiye'de yüzyıllardır cemaatler ve tarikatlar İslam'ın anlaşılmasında ve uygulanmasında büyük bir rol oynuyorlar. Aşırı, şiddet yanlısı yorum ve uygulamalar ülkemizdeki tarikatlar ve cemaatler tarafından doğal bir baraj gibi engelleniyor.

Şimdi bazılarının Hizmet Hareketi'ni zayıflatarak yahut başka hareketleri dönüştürerek ne tür felaketlere katkıda bulunduğunu görmek gerekiyor.

Kemalistler geçmişte tarikat ve cemaatlerin bu hayati rolünü görememişti. Şimdi hayret verici biçimde İslamcı bazı aydınlar ve siyasiler aynı hatayı tekrar ediyor.

Devlet yanılgısı

Muhtemelen bazıları şunu diyor: "Artık devlet dindarların elinde, tarikat ve cemaatler de yeniden yapılandırılmalı. Çünkü devlet dindarların elinde olduğu için Müslümanlar'ın nasıl olması gerektiğine devlet karar verebilir."

Söylemde farklılık olsa bile İslamcılar'ın elindeki devletin cemaatlere yaklaşımıyla geçmişin Kemalistlerin elindeki devletinin cemaat ve tarikatlara yaklaşımı neredeyse aynı.

Hâlbuki devlet dindarların elinde diye "dindarlık" meselesini sivil toplumu zayıflatarak ele almak üç büyük sorun üretecek:

Bir, tarikat ve cemaatlerin süzgeç rolü zayıflayacağı için sertlik yanlısı, hoşgörüsüz dini yorumlar artacak.

İki, kamusal dindarlık zayıflayacak. Çünkü "din ve devlet bir araya gelince dinin değil devletin dediği olur." Siyasi nedenlerle akla ziyan dini yorumlar ve pratikler yayılır.

Üç, siyasi güç ihtirası dini bir görüntüye bürünecektir. Aslında çirkin ve acımasız türlü siyasi rekabet güya din adına yapılıyor şeklinde topluma takdim edilecektir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.