İktidarın nefret söylemi ve Hizmet Hareketi'ne etkileri

İktidarın nefret söylemi ve Hizmet'e etkileri

Erdoğan geçen yıl başbakan iken büyükelçileri toplamış ve onlara “paralel” şikâyetinde bulunmuştu. Dünyada Türkiye’nin tek markası olan, ülke ticaretine-tanıtımına büyük katkısı olan kişileri, kurumları “imha” için talimat vermişti. Cumhurbaşkanı olduktan sonra, geçen ay büyükelçileri tekrar topladı ve talimatını tekrarladı.

Son dönemde ise adeta okul kapatmak üzere dış geziler tertip etmekte ve Türk kolejlerinin kapatılmasını bizzat takip etmektedir. Dünyanın fakir ülkelerinden Etiyopya ziyareti vesilesiyle verdiği beyanatta, “Gittiğimiz ülkelerde devlet, hükümet başkanlarıyla gerek şahsım gerekse başbakanımız, bakanlarımız bunların konumunu anlatmak suretiyle buraların kapatılmasını ve buralarda bunların vermekte olduğu hizmeti Milli Eğitim Bakanlığımız vasıtasıyla verebileceğimizi kendilerine söylüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı da buna yönelik çalışmalarını şu anda tamamlamak üzere.” “Paralel devlet yapılanmasına yönelik olarak da değerli dostum Desaleng ile konuştuk.” demiştir.

Bunlar bir Türk devlet adamı adına talihsiz açıklamalardır. Özel sektöre, sivil topluma ait okulları gidip dünyanın öte ucunda kapattırmaya çalışmak demokrasiyle, özgürlükçü yaklaşımla ne kadar bağdaşır ayrı bir mesele. Ancak büyük fedakârlıklarla ve emeklerle inşa edilmiş, Türkiye’nin al bayrağını ve ses bayrağı Türkçeyi her yerde dalgalandıran, Türkiye’ye ekonomik, kültürel, diplomatik büyük kazanımları olan kurumları kapatmaya çalışmak tarihin affedeceği bir şey değildir. Eğer iyi niyetli iseniz bu okulları karalamak, kapattırmaya çalışmak yerine devlet adına alternatif okullar yapabilir, kültür merkezleri açabilirsiniz. Kendinize yakın derneklere vakıflara, mesela TÜRGEV’e okullar açtırabilirsiniz. Böylece rekabet olur, ülke kazanır, Türkiye’nin okulları artar. Eğer dediğiniz gibi bu okullar “kötü”, “zararlı” ise sizin desteklediğiniz okullar güçlenir ve iyi olan ayakta kalır.

Türkiye, yurtdışından nasıl görünüyor?

Peki, Erdoğan’ın büyükelçilere söylediği “gidin bunları ülkelerde anlatın, okullarını kapattırın!” talimatı bir karşılık buluyor mu? Türkiye yurtdışından nasıl görünüyor? Okullara bu sözlerin olumsuz etkisi oluyor mu?

Kitap olarak yayınlayacağımız araştırmada, mülakat yaptığımız yurtdışında yaşayan Türklere sorduğumuz “Türkiye oradan nasıl görünüyor?” sorusuna aldığımız cevaplar durumun vahametini ortaya koyuyor:

“Bizim yaşadığımız ülkede (Japonya) Ortadoğu’yla ilgili çalışma yapan veya o bölgeye ilgisi olan kişiler Türkiye’deki yetkililer hakkında “diktatör” diyorlar.”

“Yaşadığımız ülkede (G. Kore) demokrasi ve hukuk yerleşmiş durumda. Son zamanlarda medyada Türkiye’de diktatörleşmeye doğru bir gidişin olduğuna dair haberler yer alıyor.”

“Bulunduğum ülkede Türkiye’nin zor durumda olduğu imajı var. Ayrıca radikal bir İslamileşme olduğu ifade ediliyor.”

“Bu ülkede Türkiye’deki olaylara bakış özellikle yargıya müdahale ve basın özgürlüğü gibi meseleler sebebiyle menfi.”

“Bulunduğum ülkede Türkiye gündeme ölüm/terör içerikli haberler ve ekonomi haberleri ile giriyor. 3. dünya ülkesi olma yolunda hızla ilerliyoruz. Türkiye’ye yatırım yapmak isteyenlerin, istenen (aşırı) komisyon bedeli yüzünden yatırımdan vazgeçtiklerini duyuyorum.”

“Son dönemde Türkiye’de yaşananları Amerikalılar anlayamıyor. Bu sıralar Türk olduğumuzu söylemekten utanır hale geldik. Burada STK’lar siyasi yapıları etkilemek için her türlü vesileyi kullanırlar. Hesap sadece sandıkta sorulmaz. Çok küçük hediyeler alan nice siyasetçi vazifesi devam ederken istifa etmek zorunda kalmış veya yargılanmıştır.”

“Afrika diye küçümsenen ülkelerde bile hukuk devleti var. Türkiye’de bir politikacının bir gruba karşı takındığı tavrı açıktan devlet gücünü kullanarak icraata dökmesi Afrika ülkelerinde dahi garipseniyor.”

“Bu ülkede (Danimarka) ne devletin başındakiler ne de bürokratlar böylesi bir cadı avı yapamaz. Türkiye’de yaşanan YouTube ve Twitter yasağı nedeniyle Türkiye, Kuzey Kore ve diktatör rejimlere benzetildi.”

“Burada Türkiye’yi bilen insanlar iktidar partisi ve Cumhurbaşkanının neden böyle davrandığını, özellikle son iki yıldır Türkiye’nin nasıl böyle bir söylem değişimine girdiğini anlamakta zorlanıyorlar. Buradaki devlet yetkilileri yolsuzluk ve rüşvetin buna yol açtığını düşünmekteler.”

“Bu ülkedeki medyada (Avrupa’da) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın giderek otoriterleşmesinden bahsediliyor.”

Fakir bir Asya ülkesinde: “Türkiye’yi bilenler ‘ne oluyor Türkiye’ye?’ diye soruyorlar. Türkiye’de büyükelçilikte ikinci adam olarak çalışmış bir yetkili: “Biz Türkiye’yi anlayamıyoruz. Dış dünyada itibarı düşüyor, AB normları derken geri düştünüz; nereye gidiyorsunuz? Benim ülkem gelişmiş, çok demokratik bir ülke değil, ama biz sizden daha demokratiğiz.” dedi.”

Türk okullarını kapatmak, itibar kaybı olur

Erdoğan’ın “kapatın bunların okullarını!” sözüne Müslüman bir Afrika ülkesindeki yetkilinin verdiği cevap yeterli gelir diye düşünüyoruz: “Madem bu okullar tehlikeli neden Türkiye’de bir tanesi kapatılmadı da bizden kapatmamızı istiyorsunuz? Müslümanların güvendiği bir Türkiye vardı. Oradaki Müslüman kimlikli idareciler bile böyle yolsuzluklara girmişse bu İslam’a zarar verir.”

Yurtdışındaki Türk resmi makamları tedirginler. Partizan kimliği olanlar hariç Erdoğan’ın “Türk okulları” ve kendi vatandaşları aleyhine verdiği talimatlar nedeniyle, devletin itibarı adına üzgünler. Doğrudan ve nokta talimat verilmedikçe kavgaya taraf olmak istemiyorlar. Bir büyükelçinin hukuksuz talimatlara karşı söylediği söz, sürecin vahametini ortaya koyacak mahiyettedir: “Ben anayasanın ilgili hükmünce tüm vatandaşlarıma eşit muamele etmeliyim. Bunların bizden istediğini nasıl yapabilirim ki!”

Yurtdışında Hizmet Hareketi içerisinde vazifeli insanlar kendileri ve Hizmetleri adına değil ama ülkeleri adına üzgünler. Korkma, endişe olmadığını, aksine kardeşlik bilincinin arttığını, işlerine daha çok sarıldıklarını söylüyorlar. Bir Türk okulu yöneticisi, “Bizim ülkede 100’ü aşkın arkadaşımız var. Bu süreçte bunlardan sarsılan, ayrılan asla olmadı. Aileleri arkadaşlara baskı uyguladı; üniversite öğrencileri dâhil ailelerini ikna edip geri geldiler. Öğretmen ve idarecilerde aksine gerilim, şevk arttı. Ama arkadaşlar Türkiye’nin olan biteni kavrayamamasına çok üzülüyorlar. Dışardan tablo daha net görünüyor. İçeride bulanık hava var!” demektedir.

Bir başka Türk okulu yetkilisi ise bu sürecin yurtdışında Hizmet Hareketi için pozitif yönde katkıları olduğunu, pek çok akademisyen ve politikacının Hizmet Hareketi’ne ilgisinin, merakının arttığını söylemektedir.

Erdoğan’ın pek çok mahfilde yurtdışındaki okulları hedef göstermesine ve devlet başkanlarına “bu okulları kapatın” telkininde bulunmasına rağmen bir-iki uygulama hariç dikkate alınmadığı görülüyor. Mülakat yaptığımız kişilerin ifadelerine göre “Türk okulları” olarak anılan Hizmet’e ait kurumlar daha fazla dikkate alınmaya başlanmıştır. Ülkelerde okul sayısında ve kayıtlarda düşme değil, artış görülmektedir. Ancak pek çok coğrafyada gerek o ülke halkları, gerekse yetkililer Türkiye’nin bir otoriterleşmeye doğru gittiğini, dünyada itibar kaybettiğini düşünmektedirler.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_iktidarin-nefret-soylemi-ve-hizmet-hareketine-etkileri-3_2273803.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.