Bu süreç nasıl sonlanacak? (3)

Herkeste aynı soru:

Bu süreç ne zaman ve ne şekilde sonlanacak?

Bakıldığında, Allah’ü Teala aslında herkese kendi hayat ve inanç felsefesine uygun final için yol haritaları sunuyor...

Herkes kendi akıbetinin yol taşlarını kendi elleriyle döşüyor.

Kader hükmünü pek farklı şekillerde cereyan ettiriyor.

Yıllarını Osmanlı Arşivleri’nde araştırmalara vermiş, binlerce belgenin tozunu almış bilim insanı olarak içinde yaşadığımız süreç beni çok heyecanlandırıyor.

Arşivde belgelere dokunduğunuzda, kimi zaman bilinen tarihle, gerçekte yaşanmış olan tarih arasındaki farkı gördüğünüzde inanılmaz heyecan hisseder, hatta kimi zaman şaşkınlıklık içinde kalırsınız.

Bu nedenle şu an yaşanan hadiseleri bir tiyatro izler gibi keyifle ve ibretle takip ediyorum.

Bu nasıl bir Hizmet karşıtlığı sevdasıdır ki, memleket içte-dışta, uluslararası alanda onca sıkıntı yaşarken, o kadar iş arasında Mecnun gibi Afrika yollarına düşürebiliyor Erdoğan’ı... Son 1 yılda gerçek Erdoğan dışa yansımasa, geleceğin tarihçileri hangi Erdoğan’ın gerçek ve samimi olduğunu çözümlemekte inanılmaz derecede zorlanacaklardı.

Milletlerin tarihinde önemli yer işgal eden içinde bulunduğumuz gibi kritik süreçlerde insanlar, kendi genetik ya da kültürel kodlarına uygun davranış biçimi sergilerler. Yüzlerce yıl kapı-kapıya yaşayan insanların rüzgar döndüğünde birbirini boğazlaması da benzer nedenlerden kaynaklanır.

Aslına rücu etmek, yani kendi genetik ve kültürel kodlarına dönmektir bu...

Bakın konuyu izah sadedinde daha önce bir köşe yazısına konu ettiğim, bir kitabımda da aktardığım bir örneği paylaşayım;

Tespit edebildiğimiz kadarıyla yurt dışında ilk Türk Kolejini açan, eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in dedesi Mustafa Şükrü Efendi olmuştur.

Mustafa Şükrü Efendi, Bayezit Dersiamlığı, Süleymaniye Müderrisliği’nin yanısıra, son dönem Osmanlı Padişahlarının Huzur Dersi hocalarından alim bir zattı.

“Darul Ulümul Hamidiyye”adını taşıyan ve 1900’lü yılların başında Çin’de açtıkları okulun kapısında Türk Bayrağı dalgalanıyor, öğrenciler Türkçe öğreniyordu.

Arşiv çalışmalarım sırasında bununla ilgili bir belge elime geçtiğinde bi’koşu Ankara’ya gitmiş, Ecevit’e bizzat hediye etmiştim.

Kendisine, “Sizin Hizmet’e ve yurtdışındaki Türk Okullarına karşı ilgiliniz cibilli... Yani bu konudaki duruşunuz genetik kodlarınız, kişiliğiniz ve karakterinizle çok uyumlu...” dediğimde tebessüm etmiş, dedesiyle ilgili bu detayı öğrenmenin şaşkınlığıyla oldukça memnun kalmıştı.

Karşılaşılan bu tür sürprizler nedeniyle tarih araştırmaları çok heyecan vericidir.

Ömrünün son yıllarını bir tarih kitabı çalışmasına ayıran Ecevit, vefatından 1 yıl önce 2005 yılında “Vahdettin hain değildi” dediğinde çok ses getirmişti.

Aynı Ecevit, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında Hizmet aleyhinde gündem geldiğinde, ‘Ben sizinle aynı düşüncede değilim’ diye konuyu kapattırdığı, hatta terslediği daha önce defalarca yazıldı, çizildi, anlatıldı.

1999 yılı Şubat ayı başında Barış Manço’nun toprağa verildiği gün, uzun süreli bir program için Amerika’ya uçmuştum. Türkiye’nin yeni bir seçim atmosferine girdiği o günlerde, Ocak ayının sonunda bir Allah’a ısmarladık demek için Ecevit’i ziyarete gittim. Cevabının ne olabileceğini tahmin ettiğim halde, kendi ağzından da duymak için, “Hizmet’le ilgili duruşunuzun oy beklentisiyle olduğu yönünde yorumlar var...” dediğimde, “Hizmet ve Hocaefendi konusunda ne düşünüyorsam, o şekilde inandığım için öyle duruyorum” demişti.

Nitekim 28 Şubat’ın o sert rüzgarlarında bile bu konudaki düşüncesinde hiç gel-git yaşamadı. Kendini tekzip edecek bir duruş savrulması hiç sergilemedi.

Şu an AKP’nin önde gelen isimlerinin içine düştüğü çelişkiye, dünkü kendilerini inkar eden savrulmaya, yalan rüzgarına hiç kapılmadı.

Yazımızın başındaki tarihi örnekleri neden verdiğimize gelince..

Erdoğan Habeşistan’da; ‘Kendilerine Türk okullarını kapatın teklifi yaptık’ derken, konuşmasını canlı izliyordum.

Çağrı Filmi’ndeki Habeşistan sahnesinin 2015 versiyonu çekiliyor gibiydi.

Yıllarını Osmanlı arşiv araştırmalarına vermiş bir tarih meraklısı için, kaçırılmaması gereken sıra dışı bir tabloydu gördüğüm...

O sırada kahve içiyorduk...

Hani bir şey yer veya içerken aniden gülme bastırınca istem dışı saçılır veya savrulur ya..

Erdoğan’ın Habeş Yetkililerine yaptığını söylediği teklif karşısında gülmekten biraz döktüm.

İşte bu! diye seslendim...

Gerçek Erdoğan bu!

Yıllardır böyle bir açıklamayı ne zaman yapar ki diye beklediğimi huzurlarınızda itiraf etmeliyim.

Bu nasıl bir Hizmet karşıtlığı sevdasıdır ki, memleket içte-dışta, uluslararası alanda onca sıkıntı yaşarken, o kadar iş arasında Mecnun gibi Afrika yollarına düşürebiliyor Erdoğan’ı...

Son 1 yılda gerçek Erdoğan dışa yansımasa, geleceğin tarihçileri hangi Erdoğan’ın gerçek ve samimi olduğunu çözümlemekte inanılmaz derecede zorlanacaklardı.

Son 1 yıllık süreci yaşamasaydık, Erdoğan’ın Hizmet hareketine bakışıyla ilgili tarih sayfaları arasına, Türkçe Olimpiyatlarının 16 Haziran 2012 tarihindeki finalinde, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi övgü dolu cümlelerle Türkiye’ye davet etmesi geçecek, Hizmet’le ilgili en samimi düşüncelerinin onlar olduğunu sanacaktık. Tarih de böyle bilecekti.

Erdoğan Hizmet’e yönelik olumlu bakış çizgisini ve toplumdaki bu konudaki algıları kendi elleriyle bir çırpıda sonlandırdı. Hizmet durduğu aynı yerde dururken, Erdoğan ekibiyle birlikte bambaşka aleme savruldu. Tarihin çarkı başka türlü işlemeye başladı.

Bu saatten sonra yeni bir savrulmayla Hizmet’le ilgili daha önce deklare ettiği olumlu düşünce çizgisine gelir mi, elbette bilemeyiz.

Bunun gerçekleşme ihtimali, güneşin Batıdan doğması kadar mümkündür. Bu da Allah takdir ederse ancak mümkün olabilecek bir şeydir.

Erdoğan’ın iftira dolu söylemlerle Hizmet’e yamamaya çalıştığı tüm suçlamaların, bumerang etkisi ile bir gün kendilerine döneceğini, Allah’ın adalet sıfatının bir tecellisi olarak uzak olmayan gelecekte göreceksiniz.

Tüm gerçekler ortaya çıktığında, bir mahkeme kararına bile dayanmadan bugün Hizmet’e inanılmaz iftira, hakaret ve suçlamalarda bulunan Erdoğan’ın, yarının Türkiye’sinde hayırla anılmadığını, tarihe bambaşka geçeceğini de göreceksiniz...

Adeta bir amel defteri gibi, pek çok şeyi barındıran arşivlerin tozlu rafları arasında neler gördü bu gözler... Bugünlere dair olan bitenin üstü henüz tozlanmadan, nice hakikatlerin ortaya çıktığını ve hesap sorulur hale geldiğini göreceksiniz.

Çok uzak gelecekte değil, 2015 finali bambaşka olacak.

Bir Twit’e 5 yıl hapis isteyecek kadar düşünce sahiplerini sindirmeye çalışan ülkemize bedel, tüm dünya Türkiye’de olan bitenin detaylarına Türk kamuoyundan çok daha vakıf... İçte ve dışta biriken dip dalganın artçı etkilerini hissedeceksiniz.

Herkes hak ettiği finali ve kaderi yaşıyor, bundan kaçış yok.

Gelin, son bir yazıyla, bu sürecin nasıl sonlanacağı konusunda biraz daha detaylı öngörüde bulunalım...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.