Türkiye nereye?

Kâbus dolu gecenin sabahına uyandık. Her tarafımız yara bere içinde. Bilanço çok ağır. Hali tercümeye rakamlar kifayetsiz, kavramlar yetersiz. 2 şehit, 40’a yakın can. Yakılan binalar, yağmalanan alışveriş merkezleri.

Memleketin ahvali perişan. Memleketin üzerindeki kara bulutlar dağılmış değil. Hava puslu, sokaklar sisli hâlâ.

Bakan Ala, olayların dökümünü verdi sadece. Oysa ondan beklenen ‘Devlet neredeydi?’ sorusunun cevabıydı. Olayların sosyal ve siyasi analiziydi. Bir daha tekrarlanmaması için ne tedbir alındığıydı.

Bunun adı ‘vandalizm’ değil. Sırf ‘terör örgütü PKK’ dememek için başka kavramlara sığınanlar oldu. Olup bitenler hiç ‘terör örgütü PKK’ demeden açıklanabilir mi? Olay faili meçhul değil. Faili malum. ‘Bir avuç kendini bilmez’ gibi ifadelerle geçiştirilemez.

‘Ajan provokatörler sahnede’. Doğru. Buna kim itiraz edebilir? Onlar her yerde zaten. Peki, karanlık ellerin hedefine ulaşmasını engelleyecek ‘Devlet nerede?’. Niye meydanı ajan provokatörlere bıraktı? Örgüt, sokağı bu kadar kısa sürede nasıl teslim aldı?

Bu sorulara şu ana kadar tatmin edici cevap veren çıkmadı. Devlet neden hazırlıksız yakalandı? Neden? PKK’dan böyle eylemler beklenmiyor muydu? Aylardır bölgeden gelen haberler işaret fişeği değil miydi? Yakılan okullar, kesilen yollar, indirilen bayrak, dikilen heykel...

Olaylar karşısında şaşkınlık yaşayana şaşmak lazım. İlginç bir haber: Gaziantep’te mühimmat deposu ortaya çıktı. Emniyet Müdürü ‘Açıklarsam dudağınız uçuklar’ dedi. O kadar çok yani. Onca silah o depoya gelirken neredeydi devlet? Dudak uçuklatan mühimmatlar Gaziantep gibi bir şehrin merkezine nasıl taşındı?

Ayrıca niye uçuklasın ki dudaklar? Terör örgütünün günü geldiğinde kullanmak için yığınak yaptığını bilmeyen mi var? KCK Başkanı Bayık, daha dün Alman televizyonuna ‘Silahlı militanları Türkiye’ye gönderdik’ dedi. Niye gönderdiğini sormaya gerek var mı? Oysa tersi olacaktı.

Çözüm süreci, silahlı militanların ülke topraklarını terk etmesini öngörüyordu. Ancak çok azı gitti. Silahlı gruplara yenileri eklendi. Çoluk çocuk dağa taşındı. Annelerin isyanı da işe yaramadı. Bugün bırakın kırsalı, eli silahlı teröristler şehirlere indi.

Bingöl’de iki polisi kim şehit etti? Bu şehrin acı hatıraları var. Bingöl, kritik süreçlerdeki eylemleriyle öne çıktı. 1993’te hain pusu sonucu 33 askere mezar olmuştu, Bingöl-Elazığ karayolu. Bu kez PKK polise kurdu kanlı pusuyu. Uçuk paralel yapı iddiaları mı?.. Onun cevabını doktorlar versin. Onların sahasına giriyor çünkü.

Yakıcı gerçek şu: İmralı devreye girdi, sokağın ateşi düştü. Devlet sırrı değil bu. Demirtaş kendisi açıkladı. Öcalan’la gece yarısı mesaj trafiği yaşadığını. İmralı bayramdan önce ‘Son tarih 15 Ekim’ dedi. Ne bekliyor Ankara’dan? Sözlerin yerine getirilmesini mi? 15 Ekim’le olayların ilgisi var mı?

Bundan sonra ne olacak? Her şey eskisi gibi devam mı edecek? Bu yangını kim, nasıl soğutacak? Yeni sayfa açmak mümkün mü? Ankara’da söz çok. Ülkenin nutuklara karnı tok. Bu kez gündem değiştirme manevraları sonuç vermez. Paralel söylevlerle dikkatleri başka yöne çekme çabaları yersiz. Durumun vahameti hokus pokuslarla gözden kaçırılamaz.

‘Çözüm süreci’ ne olacak? Aynen yol alabilir mi? Devam etmeli elbette. Ama nasıl? Kritik bir haftaya giriyoruz. Hükümet İmralı’nın beklentilerini mi karşılayacak, yoksa güvenlik kuvvetlerinin elini mi güçlendirecek?

Evet, kâbus gecenin sabahındayız. Herkeste ‘güvercin tedirginliği’... Önümüz gece yine.

Kaynak:

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.