Her şeyi paralel yaptı!!!

Taraf yazarı Hayko Bağdat, meselenin bamteline dokunmuş. AK Parti’nin düşüncesini şu cümleyle özetliyor: “Duble yolları biz yaptık, bütün kötülükleri paralel örgüt gerçekleştirdi.”

  • Askerlere kumpas kuran onlar.
  • Gezi’nin arka planında uluslararası faiz lobileriyle birlikte hareket eden onlar… Zaten, çadırları da paralelciler yaktı.
  • Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli konuşmaları sızdıran onlar.
  • MİT TIR’larına tuzak kuran onlar.
  • Hrant Dink davasının üzerini örtmeye çalışan onlar.
  • Bank Asya kanalıyla 2 milyar dolar toplayıp, döviz kurlarını artıran onlar.
  • KCK davalarıyla Kürtler’i hapse atan onlar.
  • Fenerbahçe yönetimini ele geçirmek için “şike” tuzağını kuran onlar.
  • Diyarbakır’da Türk bayrağını gönderinden indiren onlar.
  • Ve nihayet 17 Aralık ve 25 Aralık’ta AK Parti’ye yolsuzluk tuzağını kuran da onlar.

İddiaları böyle alt alta sıralayınca, ne kadar saçma ve temelsiz olduğu daha iyi görünüyor. Her otoriterleşen rejimin bir düşman yaratması olağandır. Hitler’in Yahudiler’i vardı; 28 Şubat’ın irticacıları… Şimdi de “paralelciler” var. Hitler’in peşinden koşan, onu yücelten Almanlar, herhalde katil değildi. Sadece, propaganda nazırı Goebbels tarafından beyinleri yıkandığı için, gerçekleri fark edemediler.

Türkiye, kötü bir dönemden geçiyor. Ama “adalet terazisi”, ilelebet yanlış tartacak sanmayın. Mutlaka kartlar yeniden karılacak ve bir gün hesap verme günü gelecek.

Fransa ve Türkiye

Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy, seçim kampanyasında yolsuzluk yaptığı iddialarına muhataptı. Ama gözaltına alınıp sorgulanması, soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmesinden kaynaklandı. Hem L’Oreal’in patronundan hem de Libya lideri Kaddafi’den para aldığı ileri sürülüyordu. İddiaları ciddi bulan hâkim, telefon dinleme kararı vermişti. Sarkozy davanın nasıl geliştiğini öğrenmek istiyordu. Bu yüzden, kendisine yakın bir ismi, dosyanın içeriği hakkında bilgi edinmeye memur etti. Bu konuşmalar dinlemeye takıldı.

Biliyor musunuz; medeni ülkelerde soruşturmanın gizliliğini ihlâl, önemli bir suç. Cumhurbaşkanları dahi, bundan dolayı yargılanabiliyor. (Ama Türkiye’de torba yasa ile yargıya müdahale suç olmaktan çıkarıldı.) Sarkozy, 13-14 saat, önce polis tarafından sorgulandı ve gece yarısı saat 2’de, iki sorgu hâkimi kadının önüne çıktı.

Sarkozy, serbest kalınca TF1’de iki gazetecinin sorularını cevaplandırdı. Sorgu hâkimlerinin, sosyalist eğilimli Yargı Sendikası’nın üyesi olduğunu, tarafsız davranmadıklarını ileri sürdü. Ama muhatabı gazeteciler, “Sizin hakkınızda dinleme kararı alan hâkim, bu sendikanın üyesi değil” deyiverdi. Sarkozy’nin sosyalist bir komploya kurban gittiği savı, bu söyleşi sırasında büyük darbe yedi.

Bir Fransa’ya bakın, bir de Türkiye’ye… Daha 40 fırın ekmek yemeliyiz.

17 ve 25 Aralık dosyaları

17 Aralık yolsuzluk dosyası üzerinde çok yazıldı çizildi. Zaten, savcının fezlekesi de parlamentoda. Operasyon yapılabildiği için, ciddi kanıtlar da elde edildi. 25 Aralık dosyası ise akim kaldı. Bu konuda bin sayfalık Mali Şube polisinin fezlekesi mevcut. 25 Aralık dosyası, şu anda Muammer Akkaş’ın yerine gelen İstanbul Terörle Mücadele Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan ile savcılar İdris Kurt, İrfan Fidan, Fuzuli Aydoğdu ve İsmail Uçar’ın elinde.

17 Aralık dosyasının, Rıza Sarraf, Durak Döviz ve Sarraf’ın adamı Happani hakkındaki ihbarlar üzerine, 2008’de, MASAK tarafından başlatıldığını, 2012’de Rıza Sarraf için teknik takip kararı alındığını ancak Mart 2013’ten sonra bakan çocukları ve bakanlarla irtibatın ortaya çıktığını biliyoruz. Muammer Güler’in oğlu Barış Güler Haziran 2013’ten, Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan Ağustos 2013’ten itibaren dinlenmeye başlandı. Muammer Güler, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan ise yasama dokunulmazlıkları dolayısıyla hiç dinlenmediler. Onların ses kayıtları ya oğullarıyla ya da bizzat Sarraf ve adamlarıyla konuşmaları sonucunda elde edildi.

Görüldüğü gibi hükümete bir kumpas filan söz konusu değil. Soruşturma, kendi mecrası içinde gelişti ve sonunda bakanlara kadar dayandı.

25 Aralık dosyasına gelince… O da bir “tesadüfi delil” sonucunda İstanbul Mali Şube’ye intikal etti. Jandarma, 2011/2323 sayısına istinaden yürütülen hafriyat soruşturması kapsamında ele geçirilen delilleri, başka bir soruşturmanın konusu olacağı için tefrik ederek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Cumhuriyet Başsavcılığı, dinleme tapelerini Mali Şube Müdürlüğü’ne intikal ettirdi ve UYAP’a 2012/656 sayıyla kaydedilen soruşturma başlamış oldu. O tapelerden, Bosphorus 360 unvanlı bir şirketin kurulduğu, şirketin resmi olarak Cengiz Aktürk ve eşi üzerinde görülmekle birlikte, gizli ortaklarının Yasin El Kadı’ya vekaleten oğlu Muaz El Kadı, Usame Kutub, Abdülkerim Çay ve Bilal Erdoğan olduğu, şahısların Ortadoğulu yatırımcılara projeler ayarladıkları, bu projeleri seçerken istedikleri fiyata alabilecekleri ve imar çıkartabilecekleri için devlet arazisini tercih ettikleri anlaşıldı. Bu bir ihale yolsuzluğu dosyasıydı. İlişkiler saçaklanarak gelişti. Böylece Urla ilçesindeki villalar, TÜRGEV Vakfı’na yapılan bağışlar ve havuz medyası için toplanan haraç, peyderpey ortaya çıktı.

Dosya içeriğini okuyunca, tuzak değil apaçık bir ihale yolsuzluğunun söz konusu olduğunu hemen anlıyorsunuz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.