Kutsal devlet tiyatrosunun adalet oyunu
Bu ülkede bir kesimin bir başka kesimi "devleti ele geçirmek" ile suçlamayacağı bir zaman gelecek mi?
Sanmıyorum.
Çünkü bu sözünü ettiğimiz devletin niteliği, karakteri, yönetim tarzı ile alakalı.
Çünkü burada devlet ele geçirilmesi gereken bir yapı.
Devlet zenginliğin kaynağı...
Her türlü güç oyunlarının kaynağı devlet çünkü.
Ötekileri ezmenin, yok etmenin kaynağı...
Kısaca bütün kötülüklerin kaynağı.
Yani, kutsal da değil.
Kutsal devlet kavramına inanmıyorum zaten.
Devletin kutsal olduğu yerde zulüm, haksızlık oluyor, devleti kutsayanlar zalimleşiyor, herkesi devlete ve kendisine kul köle yapmaya çalışıyor.
Eski devlet bakanlarından birisi "En büyük mafya devlettir" demişti.
Devlet her türlü kötülüğün kaynağı yani.
Zenginlik elbette kötü değil.
Ama kimin zengin olacağına devletin karar vermesi o zenginliğin nasıl kullanılacağının devlet tarafından belirlenmesi kötü...
Atatürk nasıl bir devlet kurmuşsa burada herkes o devleti ele geçirmek istiyor arkadaş!
Günün birinde Türkiye'de İslamcı takımın kendilerine karşı sürekli baskı unsuru ve aracı olarak kullanılan "devleti ele geçirmeye çalışıyorlar" maymuncuğunu iktidarı ele geçirince başkalarına karşı kullanabileceğini hiç düşünmemiştim.
Yaşadığımız sürece görüyoruz, insanlar daha önce hiç düşünmedikleri olgularla, olaylarla yüz yüze gelebiliyorlar.
AKP hükümeti hakimiyetini pekiştirmek için daha önce kendilerine karşı kullanılan aygıtları, maymuncukları, mekanizmaları, dalavereleri, kumpasları başkalarına karşı kullanmaktan çekinmiyor.Düne kadar beraber çalıştığı insanları "devleti ele geçirmekle", "paralel devlet" oluşturmakla suçluyor. Kutsal devlet filmi çekiyor.
Kendince paralel saydığı isimlere ait dosyaları açıp onların içini onları suçlayacak suç delilleri ile doldurmaya çalışıyor. Önce suçlayıp, sonra delil peşinde koşuyor.
Bu insanları cezalandıracak hakim savcı arıyorlar. Bunu yapabilmek için ülkedeki emniyet ve yargı kurumlarını darmadağın ettiler.
Bunu yaparken de ülkede aslında emniyet ve adaleti yok ettiklerini biliyorlardı.
Çünkü işledikleri suçları cezalandıracak emniyet ve yargı olmayınca onları kim cezalandıracaktı?
Bu işledikleri suçların yanlarına kalacağı anlamına gelmiyor elbette. Biraz daha zaman kazanıyorlar o kadar.
Fakat unutmayın, zaman öyle çabuk geçer ki... Ve şu sözü duyarsınız kendiniz gibi insanlardan: "Hesabı ödemeden nereye..."
Bu ülkede bir kesimin bir başka kesimi "devleti ele geçirmek" ile suçlamayacağı bir zaman gelecek mi?Bazı sözlere bazı cevaplar
Başbakan Tayyip Erdoğan suçlamaları ile ilgili kendisinden belge isteyenlere "Dinlemeler belge değil mi" diye soruyla karşılık veriyor.
Belge tabii.
Ortalık belgeden geçilmiyor da mesele belge olup olmaması değil.
Sorun, bu belgelerin gereğini yapacak yargı düzeninin toz duman edilmiş olması.
Sorun belgelerin varlığı değil ki.
Sorun belgenin içeriği.
Bu belgelerin kim tarafından nasıl üretildiği.
Belgenin kaynağı.
Belgelerde ortaya konulanların doğruluğunun ya da yanlışlığının tespitinin yapılmaması, yapılamaması, yaptırılmaması...
Dinleme sorun kabul edilebilir ama sıfırlama daha büyük sorun!
XXX
Başbakan "Ne hocası ya, böyle hoca mı olur" diyor.
Böyle konuşan, bu üsluba sahip, bu tarz hitap eden birine, kim olursa olsun verilecek cevap bellidir.
Aynıyla cevap verirsiniz. Ama mesele bu değil.
Mesele, gerçekten bu cümle ile yapılmak istenenin ne olduğunda gizli!
Yoksa böylesi laflara rahatlıkla misliyle cevap verilebilir.
Çünkü istediğini söyleyen istemediğini işitir.
Ama bu soruyu soran birisi bilinçaltını da ortaya koymuş oluyor:
"Ne hocası ya, böyle hoca mı olur?"
OImaz tabi...
-Hoca dediğin siyasilerin yanlışlarına doğru diye fetva vermeli...
-Hoca dediğin siyasilerin yalanlarını, kumpaslarını kitabına uygun olarak tevil etmeli değil mi?
-Hoca dediğin siyasetin emrinde olmalı, gelene ağam, gidene paşam demeli değil mi?
XXX
Bülent Arınç "Haşim Kılıç'ın bizi dövmesini kabullenemeyiz" diyor.
Elbette.
Kimse kimseyi dövmesin.
Ama siz elinizde kamu gücü herkesi dövüyorsunuz.
"Bize darbe yapmaya kalkıştılar" diye adaleti, hukuku ilga ediyorsunuz. Yanlışlıklarınızın yüzünüze söylenmesini bile kendinize yönelik şiddet içeren bir saldırı olarak niteliyorsunuz.
Bence de kabullenmeyin.
Linç edin Haşim Kılıç'ı. Buna hakkınız var.
Çünkü siz siyasi iradesiniz, her zaman haklı olan sizsiniz!
Siz herkesi dövebilirsiniz ama kimse sizi dövemez.
XXX
Melih Gökçek "Benim için Cemaat öldü" demiş.
Tabii, bir şeyin yaşayıp öldüğüne belediye başkanları karar veriyor bu ülkede.
Ne deyim sana Melih Bey? Evet şöyle diyeyim:
Herkes ölecek bir gün.
Ama ben sana öleceksin demiyorum, yaşıyorsun da ne oluyor diyorum!
- tarihinde hazırlandı.