Avrupa neden şaşı bakıp, paralel görmüyor?
Tayyip Erdoğan, 21 Ocak’ta Brüksel’e yaptığı ziyaretinin ardından yanından ayırmadığı iliştirilmiş gazetecilere ‘muzaffer bir Roma’lı komutan’ edasıyla, Avrupa Birliği’ni (AB) ‘paralel’e ikna ettiğini ilan etmişti.
Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) konuşmasında bir tek sandalyeler uçuşmamıştı ama dönemin başbakanına göre kıvrak ve mukni belagati ile Avrupalılara birkaç saat konuşması yetmişti. Avrupa, Hrant Dink’i katleden, Malatya’daki 3 misyonerin katlinden sorumlu, Rahip Santoro’yu öldüren, Gezi’yi destekleyen, çözüm sürecini baltalamaya çalışan, 17 Aralık darbesine teşebbüs eden, her türlü ‘melanetin’ kaynağı ‘paralel devlet’le mücadelede artık Erdoğan’ın yanında saf tutacaktı.
Yeni AB ve Adalet bakanları inandırıcılıkları olmadığını bile bile Brüksel’e gelip ‘paralel’i anlattılar. Her defasında ise karşılarında ‘paralel Avrupa’yı buldular. AKP’liler darbe dedikçe, Avrupa yolsuzluk, yargı bağımsızlığı, Twitter- YouTube yasakları, kovulan gazeteciler, basılan internet gazeteleri, yasaklanan internet siteleri ile mukabele ediyor, tam bir ‘paralel ağız’ kullanıyordu.
17 Aralık’tan sonraki AB’nin ilk yazılı belgesi AP Türkiye raporu oldu. Nisanda açıklanan rapor, paralel devlet tezlerine atıf dahi yapmazken, yolsuzluk iddialarının araştırılmadığını, 17 Aralık’tan sonra hukuk devletinin büyük yara aldığı tespiti yapıyordu. AKP, Brüksel’deki ilk raundu kaybetmişti.
Asıl mühim olan ve referans hususiyetini taşıyan AB Komisyonu’nun yıllık değerlendirmesinin açıklanacağı ekim ayına kadar ‘paralel’ tezin Brüksel’e anlatılması gerekiyordu. Yeni AB Bakanı ve Adalet Bakanı rapor açıklanmadan önce Brüksel’i ziyaret edip, kendi hikâyelerini aktardı.
Geçtiğimiz hafta da beklenen ilerleme raporu ve strateji belgesi açıklandı. 80 sayfalık ilerleme raporu ile 48 sayfalık strateji belgesinin hiçbir satırında ‘paralel devlet’ tezinin ciddiye alındığına dair bir ifade yok. Ancak Havuz’un ‘amiral gemisi’ endişeli gönüllere, müvesvis yüreklere su serpmiş ve ‘gözden kaçan detay paralel kaygının’ rapora girdiğini muştulamış. Bunu da şimdiye kadar Brüksel’in kendisiyle ilgili hep olumlu kanaat belirten AB Bakanı Volkan Bozkır’a dayandırmış.
İlerleme raporuna cerrah hassasiyetiyle yakından bakalım. Evvela gözden kaçan bir detay yok. İlerleme raporunu 8 Ekim’den önce açıklayan Zaman da, Hürriyet de raporun ‘paralel’ ifadelerine yer verdi. Hadi Zaman’ı okumuyorsunuz, Hürriyet’e neden küsüyorsunuz?
80 sayfalık raporda 39 defa ‘endişe’ kelimesi kullanılmış, yani neredeyse her iki sayfada bir AB, 17 Aralık’tan bu yana ne kadar kaygılı olduğunu söylemiş. Bu 39 ‘endişenin’ 12’si ise ‘ciddi’. Sadece ‘ciddi endişeleri’ sıraladığımızda AB’nin hukukun üstünlüğü, temel haklar, hükümetin yolsuzluk soruşturmalarına müdahalesi, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği, kuvvetler ayrılığı, Twitter ve YouTube yasaklarına dikkatlerini teksif ettiğini görüyoruz. Raporda, ‘paralel yapı’ iki defa hükümetin iddiası olarak ele alınıyor ve her iki paragrafta da yolsuzluk iddialarının hemen ardından bu tartışmanın başladığına dikkat çekiliyor.
Daha da önemlisi, İlerleme Raporu’nun özü olan, her aday ülkenin geçen bir yıldaki gelişmesini ele alan ve bir sonraki yıl için hedefler veren Strateji Belgesi’ne bakmak gerekiyor. Sayın Bakan ve Havuzcuları üzmek istemem ama Türkiye’ye ayrılan 4 sayfada hiç bir paralel kelimesi geçmiyor ama AB, 6 defa ‘endişe’lenmiş, bu 6’nın 4’ü de ‘ciddi’. İlerleme Raporu’na göre endişelerin daha da yoğunlaştığı bir belge var elimizde.
‘Ciddi endişelerin’ birincisi şu: “Aralarında üst düzey şahsiyetler, hükümet üyeleri ile akrabalarını da hedef alan yolsuzluk iddialarına yönelik hükümetin mukabelesi yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne ilişkin ciddi endişelere yol açmıştır.”
Paralel ciddiye alınsaydı...
Peki, ‘paralel devlet’ iddiası ciddiye alınsaydı, rapor nasıl bir dil kullanırdı? AB’nin Ergenekon soruşturmalarının ilk başladığı yıllarda davalara olumlu baktığını, daha sonra eleştirel bir ton benimsediğini biliyoruz. AB, darbe teşebbüsüyle itham edilen Ergenekon’a yönelik soruşturmayı bidayetinde ‘fırsat’ olarak değerlendiriyordu. 17 Aralık, Erdoğan’ın iddiası gibi bir darbe idiyse, AB’nin ‘fırsat’ demese bile, mesela şöyle bir cümle kurması beklenirdi: “Paralel devlet iddiaları, eğer varsa, hukuk çerçevesinde araştırılmalıdır.” Böyle bir cümlenin dahi yer almaması, AB’nin paralel devlet tezini ciddiye almadığının en müşahhas delili. O zaman, AB neyi ciddiye almıştır? Yolsuzluk iddiaları ve Türkiye’nin AB’den uzaklaştığı hakikatini.
Brüksel, Bozkır’a kısa vadeli bir kredi açtı. Paralel konusuna girmedikçe çok da makul konuşuyor, yolsuzluk iddialarının çok ciddiye alındığı her satırından belli ilerleme raporunu ‘objektif ve dengeli’ buluyor. Çok da iyi ediyor. Tavsiyem, Sayın Bakan’ın bu kredisini paralel safsatalarına harcamaması. ‘Paralel’ dedikçe, itibarını zedeleyeceğini, söylediklerini değersizleştireceğini bilmeli.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/selcuk-gultasli/avrupa-neden-sasi-bakip-paralel-gormuyor_2250259.html
- tarihinde hazırlandı.