Hüsnüzan

Müslüman, hüsnüzanla memurdur. Hem Kur’an’ın hem de Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) bu yönde kuvvetli emir ve tavsiyeleri vardır. Hücurât Sûresi 12. ayet-i kerîme, başka izaha yer bırakmayacak açıklıkta konuyu gözler önüne seriyor. “Ey iman edenler, zandan çokça kaçının. Zira zannın ekserisi kötüdür, günahtır.

Birbirinizin ayıplarını, kusurlarını da gizlice araştırmayın. Birbirinizin gıybetini de yapmayın...” ikazı aslında birbirini doğuran yanlışlar zincirine de işaret ediyor. Çünkü önce suizan eder insan. Sonra zannını kanaate dönüştürmek için gizliden gizliye tecessüse başlar. Zannını doğrulayacak az bir emare bulunca da bunu başkalarıyla paylaşır (gıybet). Görüldüğü gibi bir cümleyle sakınmamız istenen şeyler aslında bizi zincirleme felakete sürükleyen günahlar.

“Müminler hakkında kötü düşünmeyiniz.” buyuruyor İlâhî beyan. Suizan büyük günahtır. İnsanlar hakkında hüsnüzan günah değildir. Hüsnüzan mümkün olduğu müddetçe hüsnüzan etmektir mü’mine yakışan. İnsanların davranışlarını iyiye hamletmek mümkün olduğu müddetçe güzel düşünmek gerekir. Fahr-i Kâinat Efendimiz şöyle buyurur: “Bir insanı, mescidi âdet edinmiş (seccadeyle münasebetinin kuvvetli olduğunu) gördüğünüz zaman, siz onun imanına şahadet ediniz.” Zira seccadeyle mümin, secde ve mümin Allah nazarında çok kıymetlidir.

Ayet-i celîlenin devamında, tecessüsten de men var. Çünkü zan, tecessüsü doğurur. Mealen, “Müslümanların esrarını, iç âlemlerini araştırmayınız. Müminlerin ırzlarını, namuslarını, mallarını, haysiyetlerini didiştirmeyiniz. Kurcalayıp kokularını açığa çıkarmayınız, esrarlarını fâş edip de onları rezil ve rüsvây etme yolunu seçmeyiniz.” deniyor. Tecessüsün mana âleminde öyle pis bir kokusu vardır ki, temiz gönüller o kokudan tiksinti duyarlar. Ölmüş insan bedeninin bekleyince neşrettiği pis kokuya benziyor olmalı ki, hemen ardından gelen gıybet, ölmüş insan eti yemekle bir tutuluyor.

Bir başka Nebevî beyanda Müslüman’ın “kanı, malı ve ırzı” diğer Müslümanlara haram kılınmıştır. Irzına tecavüz edemez ve ırzını diline dolayamaz, namusu mevzuunda onu utandırıcı söz söyleyemez. Malına tecavüz edemez, malına göz koyamaz ve malını çeşitli yollarla çeşitli spekülatif faaliyetlerle onun elinden alma yolunu düşünemez. Bu mevzuda herhangi bir teşebbüse ve karara geçemez. Aynı zamanda müminin kanı da diğer mümine haramdır. Onun kanına giremez, kanına girdiremez. Kanına girilebilecek bir havaya onu itmez. Bir müminin kanı, ırzı, namusu, malı diğer müminin nazarında kendi kanı, ırzı, namusu, malı gibi muhteremdir.

Nebiler Serveri (aleyhi ekmelü’t-tehâya) miraca götürüldüğü zaman çok değişik şeylere şahit olmuştu. Faiz yiyenlerin, zina edenlerin, hırsızlık yapanların, gıybet edenlerin misal âlemindeki durumlarına şahit olmuştu. Şöyle anlatmıştı gördüklerini: “Bir kısım insanlar gördüm, tırnaklarıyla yüzlerini tırtıklıyorlar ve tırmalıyorlar, dedim ki: Ya Cibril! Bunlar kimdir? Buyurdular ki; bunlar insanları didiştiren, onların gizli kalması gereken mahremlerini fâş eden, insanların ırzları ve namusları mevzuunda söz söyleyen, onları serrişte eden, toplantılarında mevzu yapan, mevize yapan, halka anlatan ve dinlettiren kimselerdir, diye cevap verdi.”

Mümin, kendi ırzının ve namusunun başkalarının dilinde olmaması için ne kadar hassas, ne kadar titiz ise başkalarının haysiyetini koruma mevzuunda da o kadar hassas ve titiz olmalıdır. Onu o kadar aziz tutacaktır. Hakkında o kadar iyi düşünecektir. Kendisi için istemediği her şeyi, başkası için de istenmeyen şeyler olarak kabullenecektir. Nuayman isimli sahabi, nebiz içip de huzur-u risalet penahiye sarhoş olarak geldiğinde birisi kafasına vurmuş ve aynı zamanda sebbetmişti. “Allah ağzını, gözünü, dilini kurutsun, mel’un!” demişti ona. Allah Resûlü, bunu görünce; “Öyle demeyin, kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayın; zira o Allah’ı ve Resûlullah’ı çok sever.” buyurmuştu. Nebiz içmiş ve sarhoş olmuştu ama kalbinde Allah ve Resûlü’nün muhabbeti vardı. İşte bu iman ağır basıyordu. Bu imandan dolayı o muhteremdi. Bu imandan dolayı didiştirilmemesi lazım geliyordu.

Bir başka örnek, Mâiz isimli sahabidir. O da imanlı bir insandı. Hem imanı o kadar derin ve köklü idi ki hiç kimsenin görmediği bir yerde günah işlemiş ve sonra ahirette Allah’a hesap verme duygusu içinde belirince gelmiş Resûl-i Ekrem’in huzurunda itirafta bulunmuştu. Aleyhissalatü ve’s-selamın dört defa ona af yolunu göstermesine rağmen o ısrar etmiş, “Ya Resûlallah hadd-i şer’iyi tatbik et ve beni temizle demişti.” Recm edilirken, etraftaki iki kişi, onun hakkında “Köpek gibi öldü, çünkü köpeğe yakışır ve yaraşır bir işi yapmıştı.” dediler. Bunu duyan Efendimiz, yanlarına gitti ve yoldaki bir leşi elleriyle kurcalamalarını istedi. “Ya Resûlallah, biz bir leşi kurcalayıp elimizi, bir de burnumuza mı götüreceğiz?” dediklerinde Rahmet Peygamberi, “Kardeşiniz adına söylediğiniz şey bu cifeyi ellemenizden daha kötüdür.” buyurdular.

Mü’minin ırzına, namusuna karşı hassasiyet bu ölçüde olmalıdır. Ama günümüzde Müslümanlar birbirlerinin haysiyetiyle ve namusuyla izzet ve onuruyla, soyuyla sopuyla, yurduyla yuvasıyla, diliyle diniyle, diyânetiyle, dünyasıyla ukbasıyla istihzâ eder hale geldiler. Kusurları ifşa etme ister insanların bedenlerine, isterse neseplerine, ister din anlayışlarına müteallik olsun hangi yönünü kurcalarsanız kurcalayınız, cifeyi didiştiriyor gibi pis bir işe burnunuzu soktunuz demektir. Hafizanâllahu ve iyyâkum. Allah cümlemizi muhafaza buyursun.”

Yukarıda tırnak içinde bulunan metni, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 13 Haziran 1980 tarihinde Bornova’da verdiği bir vaazdan aldım. İçeriğe dokunmadım. 34 sene önceki bir vaazdan alıntı yapmamın sebebi, Hocaefendi’nin bütün hayatı boyunca hep bunları öğütlediğini göstermek içindi. Kendisine pervasızca atılan iftiralardan ne kadar berî olduğunu bir kere daha kendi ağzından ortaya koymak istedim. Bunları okuyunca kanaatini değiştirmeyecek olanlar çıkacaktır elbet. Ama Hocaefendi’yi tanıyan, eserlerini okuyan, sohbetlerini, vaazlarını dinleyen herkes O’nun bütün hayatının bu çizgide devam ettiğini çok iyi biliyor. Rabb’im bizleri, O’nun feyzinden mahrum bırakmasın.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.