Hizmet'in dünya işlerinden elini ayağını çekmesini bekliyorlar

Hizmet'in dünya işlerinden elini ayağını çekmesini bekliyorlar

Doç. Dr. Uğur Kömeçoğlu Zaman Gazetesi'nde yayınlanan makalesinde "Hizmet Hareketi'ni dünya işlerinden elini ayağını çekmiş halde "kutsalın temsilcisi" gibi görmek istiyorlar. Bununla yetinin diyorlar. Hizmet'in "pür kutsalın temsilcisi" olma gibi bir iddiası olmadığı gibi Batı metafiziklerine dayalı Kartezyen karşıtlıkların bir yönüne taraf olmak gibi bir gayesi de yoktur. Hizmet'i kutsal diye işaretleyip boş kalan alanı işgal etmek oryantalist bir yaklaşımdan ibarettir." diye yazdı.

İşte Uğur Kömeçoğlu'nun o yazısı:

Kutsallaştıkça perdelenen siyaset sahnesi

Ülkemizdeki partizan aydınların eskiden modernist bir anlatı diyerek şiddetle eleştirdikleri "kutsal" ve "dünyevî" ikiliğini bugün "Hizmet" ve "hükümet" ikiliğini anlamak için temel enstrüman gibi öne sürüyor olmaları düşündürücü gözüküyor. Adeta pagan, arkaik ve mitolojik bir arka plana sahip olan hatta yer yer Katolikliğin tarihiyle iç içe geçmiş bulunan "kutsal" ve "dünyevî" ikilisiyle inşa edilen paradigmatik anlatıyı Hizmet Hareketi'ni güya analiz etmek için kullanmaları (daha doğrusu karalamak için kullanmaları), ya zihinlerinin Batılı ideolojilerle mefluç olduğunu ya da eleştirideki samimiyetsizliği gösteriyor. Dünyayı "kutsal" ve "dünyevî" diye iki parçaya bölen ve Tevhid düzenini zedeleyen bu çarpık yaklaşıma göre Hizmet kutsalın kutusuna giriyor, iktidar partisi de doğal olarak dünyevî olanın hür ve geniş alanına dâhil ediliyor.

Hizmet bu zihniyete göre kendini pür kutsalın temsilcisi olarak görüyormuş. İktidar partisi ise tam tersine kendi varoluşunu dünyevî bir zemine yerleştiriyormuş. Hiçbir yerinden tutulamayacak tümüyle yanlış ne teolojik ne sosyolojik bu absürd "ilave" eleştirilerin kendi içinde bir ekonomisi var elbette. Birincisi psikolojik bir işlev görüyor. Yolsuzluk, rüşvet, baskı, provokasyon ve haksızlıkları aklîleştirmek için kendi kendini kandırma biçiminde psiko-politik bir müdafaa süreciyle "içlerini rahatlatmaya" çalışıyorlar. Suçluluk psikolojisi yanlış yaptığını düşünen bazı aydınların kendini affedememesinin neticesi olarak kusurları "karşı tarafa" yansıtması ya da yığması biçiminde işlev görüyor. Adeta şunu diyorlar: "Biz zaten dünyevi alandayız, dünya hayatı demek is ve kirin içine girmek demek, biz de kire çamura bulaşıyoruz, bizim halimiz dünyevilik kategorisi içinde doğal ve anlaşılır ve bu doğallık ölçüsünde sorgulanacak bir ontolojik tarafımız olamaz. Ama siz pür kutsalın temsilcisi gibi davrandığınız halde ne diye bu dünyevi işlerle uğraşıyorsunuz? Ne diye gazete, TV çıkarıp eleştiri yapıyorsunuz? Siz bu konulara hiç girmeyin arkadaş, kutsalsın sen kutsal kal, eğer bu konulara girerseniz size nasıl çamur atarım biliyor musunuz, 'siz kutsalı bir perde gibi kullanıp bu perdenin arkasında dünyevi olanı hedefliyorsunuz' derim".

İşte yaptıkları demagoji tam da budur. Hâlbuki asıl yolsuzlukları perdelemek için dini fetvalara başvurmaları kutsalın sömürüsüdür. (Bu fetvacı yaklaşımda gelinen son noktada ise Medine Vesikası ikincil denilip "demokrasinin İslam'la bağdaşmadığı" iddia edilmiştir.) İslam, baskıcı rejimlerle hiç bağdaşmaz. Dünyevînin sömürüsü ise İslamî fetvalardan gelmiyor elbette, anti-demokratik bir teori olmaktan öteye gidemeyen tümüyle gayri İslamî, Schmittçi diktatöryel istisna teorisinden besleniyorlar. (Daha popülist olan halife-i ruy-i zemin, rahmetimiz gazabımızı geçer, kendisine dokunmak bile ibadettir, Kazlıçeşme'ye gitmek farz-ı ayndır, ilelebet ezeli ve ebedi başkan gibi seri politik kutsallaştırmalara girmiyorum bile).

Daldan dala zıplayan bu iştahlı demagojilerin psikolojik faydası kutsal-dünyevi paradigmasının kendilerine sunduğu politik faydayla birleşiyor. Bu şekilde mevcut dünyevi otoriter rantiye rejiminin yolsuzluklarını "kabul edilebilir" ve "katlanılır" hale getiriyorlar. "Yüksek gayelerimiz araçlarımızı meşru kılar" diye düşünüyorlar. Hâlbuki gayeler değil araçlar kendilerini egemenlik altına alıyor. Bunun farkında değiller. (Bu türden akıldışılıklar ve fizibilite yoksunu hayalperestlikler nedeniyle örneğin Suriye'de çamura saplanmış olmamızdan da ders çıkarmıyorlar; bu süreçte yüz binler öldü, milyonlar iltica etti). Her şeyi araçsallaştırıyorlar, hakikilik uçup gidiyor. Kürtleri, Alevileri, Hizmet'i türlü türlü hedefler için araçsal bir unsur gibi yeri geldiğinde dost, yeri geldiğinde düşman ilan ediyorlar. Bu çarpık akılcılık içinde "kuvvet ve egemenlik", zannettikleri gibi gayeleri için bir araç değildir. Bu bir aldanmadır. Bir an önce uyanmaları lazım. Araçsalcılık içinde güç artık bir amaca dönüşür. Bu durumda zannettikleri gibi radikal bir değişimi korumak için otoriterizme gidilmez, otoriterizm için değişime gidilir.

İktidar artık araç matrislerinden çok yeniden amaçlara odaklanmalıdır. İleri demokratik bir Türkiye amacından, hür düşünce ve hür teşebbüsün yaşandığı bir Türkiye amacından uzaklaşılmıştır. İyi bir amacınız vardıysa bile kirli enstrümanlara başvurduğunuzda amaç da kirleneceği için hiçbir zaman hedefinize ulaşamamış olursunuz.

Kutsal ve dünyeviyi istediği gibi kendine ve düşman bellediklerine dağıtan bir ekonominin marjinal faydası otoriter rantiye rejimine ahlaki bir meşruiyet oluşturma, onu bir şekilde "tahammül edilebilir" kılma çabalarından kaynaklanıyor. Hizmet'i kutsala hapsetmeye çalışarak, kendilerini hem dünyevînin hem kutsalın (aslında ne dünyevînin ne kutsalın) geniş alanı içinde özgürleştirerek (böylesi çoklu yüzlerle, sınırsız eylem ve hukuksuz müdahaleyle) hem psikolojik-ahlaki hem de politik işlevi kullanıyorlar.

Kusur ve suçları dışarı yansıtmak, dışarıda bir yerde kötülüğü cisimleştirmek ve orada günah keçisi bulmak ise kendilerini temiz tutmak adına yaptıkları en işlevsel yansıtma. Dinden tamamen bağımsız sekülerleştirilmiş ve sinik bir ahlak peşinde oldukları halde, temelde dünyevî ama kutsalla bağlantısını sürdüren bir yapı içinde olduklarını iddia ediyorlar (bkz. Cuma'ya gitmeyi kutsalla bağlantıyı sürdürüyoruz esprisiyle ele alan bir sosyallik) Neo-liberal vahşi kapitalist düzene uyum sağlamayanları hedefe koyuyorlar. O müşavir tekmesi de tüm mağdurlara atılıyor aslında. E. Bayram'ın "Köpek Dişi" adlı film hakkındaki yorumlarında mükemmelen anlattığı gibi bu [yerel] neoliberal özne, rekabet ve performans insanıdır. Kendi kendinin girişimcisi; başarmak ve kazanmak için oluşmuş bir varlıktır. Yaşamın gündelik akışının zorlamalarına kayıtsız şartsız rıza gösterme hâli mevcuttur. Liyakate dayanmadan kariyerizm basamaklarını hızla tırmanan müdürler, menajerler, direktörler, şirket CEO'ları, danışmanlar, yandaş akademisyenler, fetvacılar, gazeteciler ya da siyaset sahnesinde emin adımlarla ilerleyen politikacılar bu düzeye erişmek için yanıp tutuşan öznenin rol modelidirler.

Hizmet Hareketi'ni sivil toplumun yani ekonomi, medya, eğitim, ifade özgürlüğü, haber alma ve haber verme özgürlüğünün bulunduğu bir alanın parçası olarak görmek yerine onu dünya işlerinden elini ayağını çekmiş halde "kutsalın temsilcisi" gibi görmek istiyorlar. Bununla yetinin diyorlar. Post-seküler bir dönemde Hizmet'in "pür kutsalın temsilcisi" olma gibi bir iddiası olmadığı gibi Batı metafiziklerine dayalı Kartezyen karşıtlıkların bir yönüne taraf olmak gibi bir gayesi de yoktur. Hizmet'i kutsal diye işaretleyip boş kalan alanı işgal etmek oryantalist bir yaklaşımdan ibarettir.

Hizmet ilhamını İslam inancından almakla birlikte sunduğu hizmetlerde inanç ayrımı gözetmiyor, geleneksel ve modern düşüncelere saygısızlık yapmadan yapıcı (ihyacı) bir yaklaşımı benimsiyor. Hizmet yetişebildiği tüm coğrafyalarda değerler manzumesi bakımından yereli kucaklayan ve evrenselle denge kurmaya çalışan bir yaklaşım sergiliyor. Ruh ve beden; akıl ve his muvazenesi kurmak isterken medeniyet çıtasını yükseltmeyi hedefliyor. Ufkunun enginliği ölçüsünde anlaşılmazlığı veya dar ufuklu bakışların sığlığı ölçüsünde yanlış anlaşılması bundan kaynaklanıyor. Özcan Keleş haklı olarak Joshua Hendrix'in stratejik muğlaklık kavramının yerine niyet edilmemiş muğlaklık kavramını tercih ediyor. Evrensel metafizikten evrensel medeniyete bir yol çizilebileceğini düşünmek ulvi bir mefkuredir. Kutsal ve dünyevi gibi çatışmalar ise tümüyle kendi zihin haritalarını oluşturan eskimiş bir çelişkiler yumağıdır.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_kutsallastikca-perdelenen-siyaset-sahnesi_2222154.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.