Cemaat Partisi!
Türkiye’nin son dönem spot cümlelerinden biri, “Partini kur, karşıma çık!”
Oysa demokrasilerde, bir fikri ifade etmek, diğer bir fikir ya da eyleme muhalefet etmek veya iktidara en masum ve haklı bir eleştiride bulunmak için illa parti kurmak gerekmez.
Elbette siyasi partiler demokrasinin olmazsa olmazlarından biri. Fakat, her eleştiride herkese, ‘Partini kur da karşıma öyle çık’ demek, olsa olsa, demokrasiyi tam anlayamamış olmanın bir tezahürü olabilir...
Yoksa, siyasi partiler kadar, ekonomik kuruluşlar, vakıflar, dernekler, STK’lar ve bireyler, ‘siyasi yapıyı ve kararlarını’ eleştirebilir, hakkında görüş belirtebilir ve hatta muhalefet de edebilir.
Çünkü gerçek demokrasilerde, siyasi karar ve uygulamalar, devletin işleyiş şekli ve siyasetçiler eleştirilemez değildir.
Asıl olan, vatandaş ve kamudur. Ve onların meşru talepleri ve siyasi projelere katılımıdır.
Maalesef, ülkemizde her başa geçen kendisini dokunulmaz, eleştirilemez, yanılmaz ve hatta ‘bir üstün varlık’ olarak görüp hissetme hastalığına yakalanıyor. Dahası, eski “kut” anlayışının bir tezahürü olsa gerek, çoğumuz vatandaş olarak da, devleti ve onu temsil edene, kutsiyet atfetme temayülü gösteriyoruz. Bu temayül de, meş’um hastalığı daha da azdırıyor ve kronikleştiriyor.
Bu süreçte istifa eden millet vekillerinden ve adı cemaat ile özdeşleştirilmeye çalışılan İdris Bal’ın yeni bir parti kurma girişimini nasıl değerlendirmek gerek?Kısaca devlet de devlet adamı da eleştirilebilir ve eleştirilsin ki asli vazifelerini unutmasınlar.
Bu çerçeveden bakarak, Hizmet Hareketi’nin, 12 yıldır mevcut iktidarın belli başlı projelerini desteklerken yada eleştirirken de, doğru noktada durduğunu söyleyebilirim.
Yani Hizmet, doğru kabul ettikleri işleri destekledi ve yanlış gördüklerini kendi üslûbunca eleştirdi. Bu demokratik haklarıydı da…
Bu, “Camia tartışılamaz” demek değildir. Camia’nın duruşunu da herkes eleştirebilir...
Hal böyle iken, bütün bunları, ‘cemaat siyasete karıştı’ olarak sunmak, ‘Cemaat siyaset yapıyor’ iddiasında bulunmak, aslında bu iddiada bulunanların katılımcı demokrasiyi anlayamadıklarını, hazmedemediklerini ve Hizmet Camiasını da tanımamış olduklarını gösterir.
Özellikle, son yolsuzluk ve hukuksuzluklar çerçevesinde, Camia; STK olarak üzerine düşeni yapmaya gayret etmiştir.
Peki siyasete bulaşır, parti kurar mı?
Şahsen, cemaatin, kesinlikle bir parti kurmayacağını düşünüyorum.
İhtiyacı da yok, gereği de...
Cemaatler, eskiden beri siyasete tesir etmişler ve hatta yönlendirmişlerdir. Nakşi tarikatının ve Nur cemaatinin çeşitli kollarının, farklı dönemlerde siyasete tesir ettikleri ve hatta yön verdikleri bilinen bir gerçek.
Çok bilinmeyen tarafı ise taleplerin, bizzat partilerin ve liderlerin kendilerinden geldiği.
Partilerin kitleleri olduğu gibi cemaatlerin de kitleleri vardır ve partiler bu kitleyi kendilerine kanalize etmek ve bunu oya devşirmek adına, cemaatler ile ilişkiler kurmuşlar, ilgi ve ilişkilerini de epey ilerletmişlerdir.
Aynen son dönemde olduğu gibi…
İki sene önce partili bir arkadaşım anlatmıştı. 2011 genel seçimleri öncesi Erdoğan, Fethullah Gülen Hocaefendi’den gerek aracı göndererek ve gerekse telefonla aratarak aday gösterilmek üzere birkaç isim önermesini istemiş. Ancak Fethullah Gülen Hocaefendi bu talebe bir çok kereler olumsuz cevap vermiş. Fakat ısrar edilince, nezaketinden iki isim önermiş ve onlar da partice aday gösterilip, seçilmişlerdir.
İlk kez duymuş ve şaşırmıştım…
Bu meseleyi ayniyle geçen gün olayın muhataplarından İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin’den de dinleme fırsatım oldu.
17-25 Aralık sürecinde istifa edenler arasında o iki isim de vardı: Muhammed Çetin ve İlhan İşbilen. Partiden ihraç ve istifaları ile Hizmet camiasının, siyaset ile en ileri ilişkisi de bu vesile ile bitmiş oldu…
Peki bu süreçte istifa eden millet vekillerinden ve adı cemaat ile özdeşleştirilmeye çalışılan İdris Bal’ın yeni bir parti kurma girişimini nasıl değerlendirmek gerek?
Sn Bal, yeni parti çalışmalarını duyurduğu basın toplantısında ve verdiği röportajlarda, partisinin bir cemaat projesi olmadığı ve kastedilen manada cemaat ile hiçbir alakasının olmadığını defaatle beyan etti.
Öte yandan, konu ile alakalı olarak, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bir açıklama yapar ve İdris Bal’ın kuracağı parti ile Hizmet Hareketi’nin alakasının olup-olmadığını beyan eder diye bekledim.
Fakat, beklediğim açıklama, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı Nurullah Albayrak’tan geldi.
Albayrak açıklamasında “Bazı yayın organlarında müvekkilim Sayın Fethullah Gülen’in parti kurma ve bir partiyi ele geçirme girişiminde olduğu şeklinde doğru olmayan değerlendirmelere yer verilmiştir. Müvekkilimin herhangi bir kişiye parti kurma konusunda tavsiye, telkin ya da talimatı olmadığı gibi hiç kimseye de bir partinin ele geçirilmesi konusunda tavsiye, telkin ya da talimatı söz konusu değildir. Müvekkilim Sayın Gülen, bu güne kadar herhangi bir partinin desteklenmesi, engellenmesi ya da ele geçirilmesi gibi bir düşünce ve davranış içinde olmamıştır. Her zaman herhangi bir partiden ziyade millet ve memleket menfaatlerinin öne çıkarılması konusunda değerlendirmede bulunmuştur. Bütün siyasi partilere de her zaman eşit mesafede durmuştur. Bunun dışındaki kanaat ve beyanlar, gerçekten uzak bir yakıştırma ve vehimden ibarettir” diyerek Hizmet Hareketi’nin siyaset ile ilişkisinin milli menfaatler ile sınırlı olduğunu bir kez daha ifade etmiş oldu.
Hal böyleyken, başta yeni kurulacak parti olmak üzere, cemaatin hiçbir parti ile organik bir bağının olmadığını net olarak söyleyebiliriz.
Yeni kurulan parti ile cemaat arasında ilişki kurmaya çalışanların, hem cemaate hem de yeni kurulan partiye, aynı oranda zarar verme gayretinde olduklarını düşünüyorum,.
On aydır her türlü tahkir ve eziyetin reva görüldüğü bir camia ve daha adı bile konulmamış bir parti hakikaten siyasi iktidarı korkutuyor olamaz, değil mi?
- tarihinde hazırlandı.